3 Nisan 2024 05:35
/
Güncelleme: 11:54

GM Teknik işçisinin mektubu: Yaktığımız ateş patronları tutuşturdu

“Yaktığımız bu ateşle patrona artık yeter diyebilmeyi ve organize patronlarının tutuşmasını sağlamış olduk. Vazgeçmemiz, en haksız yere çıkarılan arkadaşlarımıza yapacağımız en büyük ihanettir.”

GM Teknik işçisinin mektubu: Yaktığımız ateş patronları tutuşturdu

Fotoğraf: Evrensel

GM Teknik işçisi

Merhaba. Gümüş Grup bünyesinde bulunan, Merzifon Organize Sanayi Bölgesi’nde kurulu GM Teknik Cam Endüstri Fabrikasında çalışan endüstriyel cam işleme işçisiyim. Patronların “Bizler bu memleketin insanıyız ve sizler için geldik” söylemleriyle yıllarca kandırıldık. Asıl amaç ise ucuz işçilik, bilinçsiz bir sınıf yaratmak, emekçileri asgari sınırda yaşamaya mahkum etmek.

Zaten verilmesi gereken yol ve yemek hakkının bile patronların ve yandaşlarının her toplantıda bir lütuf gibi dile getirdiği bir fabrikadır GM Teknik.

İşçi beklentiye girmesin ve zam talebinde bulunmasın diye her yıl sonunda “Yine zararla kapattık, şükredin çıkarmıyoruz” cümlelerini duyarız. Esas alın teri dökenin değil başka hesaplar peşinde koşanların ödüllendirildiği fabrikadır GM Teknik.

“Pandemide çalışmadan maaşlarınız yattı, bu fabrika sizi sırtında taşımaya mecbur mu? Kabul etmeyene kapı orada, biri gider bini gelir” gibi çok cümle sıralandı. Fatura her zaman olduğu gibi işçinin sırtına yüklendi. Zam istersin, seni aşağılamaya başlarlar. Kendini geliştirmen için eğitim verilmez kendi çabanla en iyi verimliliği vermeni beklerler. Özellikle son iki yıldır Türkiye ekonomisindeki kırılmalar fabrikada da ‘sıkıyönetim kararlarını’ artırdı. İş kıyafetleri, iş ayakkabısı ve diğer koruyucu ekipmanların dağıtımı durduruldu. Öncesinde kıyafetten tutanak tutulan bizler şimdilerde kendi kıyafetlerimize mecbur bırakıldık.

DAHA İYİ KOŞULLARI HAK EDİYORDUK

Maaş günü maaşın yatmayacağı ve gününün dahi belirlenemediği açıklamalarla karşılaştık. Duruma tepki gösterdiğimizde isimler tespit ediliyor, bu kişilerle özel konuşmalar yapılıyor, kapı gösteriliyordu. 2022’nin ikinci yarısından sonra üretime ara tatiller verilmeye başlandı. Planlama ve satın alma kaynaklı hataların bedelini yine bizler ödemek zorunda kaldık. İlk hedefleri yıllık izinlerimizdi. Yıllık izinler bittikten sonra sözde gönüllü ücretsiz izin dilekçeleri imzalatıldı. Tepki üzerine eksik saat uygulamasına geçildi. Kendileri çalıştırmadıkları halde çalışmadığımız günler için eksik mesaiye düşürüldük. İş olduğunda da bu eksik mesaileri bahane ederek normal mesai saatinden daha uzun, esnek çalışmayı dayatıyorlar.

Bizi bu sürece getiren en önemli etkenlerden biri muhatap bulamamaktı. İşçi temsilcilerinin insan kaynakları ve yönetim açısından hiçbir söz hakkı yoktu. İnsan kaynakları tarafından oluşturulan temsilci sohbet gruplarında taleplerimize, şikayetlerimize çözüm bulmak yerine temsilcilerimize konuşma engeli getirildi. Her toplantıda çok demokrat ve işçi kardeşi olduklarını ileri süren patron ve yandaşları gerçek yüzlerini ortaya sermişti. Hiçbir söz hakkın yok hiçbir talep hakkın yok. Sadece şükrederek ve sabrederek daha fazla çalışmak zorunda olduğun bir kölelik sistemi... En ufak itirazda dahi hain damgası vuruldu. Oysa o makineleri kullananlar o emeğin asıl sahipleri bizlerdik. Daha iyi daha insani koşulları hak ediyorduk. Kendileri klimalı odalarında kahvelerini yudumlarken bizler kışın soğukta buz gibi suyun içinde ayaklarımız, karınlarımız, kollarımız, su içinde cam işliyorduk. Yazın ise fırınların yüzümüze vurduğu 700 derece sıcakta günde binlerce cam pişiriyorduk. Projeleri olmasına rağmen fabrikanın en parlak döneminde dahi yapılmayan ısıtma ve soğutma sistemi bizler direnişe başladığımızda gündem oldu.

BİZLER HAİN DEĞİLİZ

Asıl amacın işçiyi düşündükleri olmadığını biliyorduk. Sözde işçiyi düşünen fabrika ortaklarından biri, gece vardiyalarında elinde kamerayla açık arıyordu. Gece o soğukta açık ısıtıcı derdine düşen, buz gibi soğukta buz tutmuş iki makine arasına bir ısıtıcıyı dahi elinden gelse kaldıracak olan bir patron, sonra gelip “Ne istediniz de vermedik hainler” diyordu. Tuvaletlerdeki tuvalet kağıdından, çay ocağındaki kazanın açılma saatine kadar karışan biridir kendileri.

Bizler hain insanlar değiliz ama bu süreçte hain muamelesi gördük. Üretimin yoğun olduğu dönemlerde kadın erkek evimizi unutup gece gündüz hafta tatili dahil ter döktük. Bizler hain insanlar değiliz. Kazançlarda bire bin kattık. Bizler hain insanlar değiliz, daha geçen sene iki kez sel bastı fabrikamızı. Çizmeyi bile çok gördüler bizlere. Çizmenin lafını ederler, yine işçiyi sözde çok düşünen patronlarımız. Çoğumuzun çizmeleri olmadan kendi imkanlarımızla belimize kadar suyun içinde günlerce mücadele ettik. Günlerce sahada bir iş güvenlikçi dahi göremedik. Bu süreçte bir teşekkürü bize çok görenler şimdilerde bizleri hain ilan edenlerdir.

DAYANIŞMAYA ÇAĞIRIYORUZ

Anayasal hakkımız olan sendika hakkımızı talep ettiğimiz gün o emeklerin çöp olduğunu, birer birer evli çocuklu demeden arkadaşlarımızın çıkarılmalarına şahit olduğumuz gün gördük. Bizlere nefretle bakan gözler bir anda ‘kardeşçe’ kucak açtılar. Biliyorduk ki bu yeni taktikleriydi. İşçi kardeşi gibi davranıp geride kalanları da birer birer çıkarmaktı amaçları. Çünkü onların gözünde hepimiz haindik. Biliyorduk ki vazgeçmemiz, en haksız yere çıkarılan arkadaşlarımıza yapacağımız en büyük ihanetti. Artık sımsıkı bir yumruk olma zamanıydı. Yıldıramaz bizleri sorgu odalarınız. Bizler sendikanın ‘s’sini dahi andırmayan organizede “Sendika hakkımız engellenemez” diye sloganlar atan işçi sınıfıyız. Artık gözümüz açıldı. Gücümüzün farkındayız. Hakkımız olanı almak için mücadele veriyoruz. Hainlik değil bu yaptığımız. Asıl hain bizlerin bu sistem karşısında daha da boynumuzu büken, sesimizi çıkarmadıkça daha da sömürme hakkını kendilerinde bulan patron zihniyetidir. Şimdilerde Merzifon organizenin patronları birlik olmuş ve çıkarılan arkadaşlarımıza kapılarını kapatmış durumda. Yıldıramaz bizleri patron dayanışmanız. Bu sebeple organizedeki tüm işçileri mücadelemize destek olmaya, sesimize ses olmaya çağırıyoruz. Ancak bir olursak kazanabiliriz. Yaktığımız bu ateşle patrona artık yeter diyebilmeyi ve organize patronlarının tutuşmasını sağlamış olduk. İşçi sınıfı birlik olduğu takdirde en güçlü sınıftır. Bunun ışığında daha da bilinçlenerek, sınıf mücadelemizi kazanımla sonuçlandıracağız.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
RTÜK Başkanı “Ülkemizde olumlu olaylar olmuyormuş gibi haber servis ediliyor” deyip ‘yandık’, ‘bittik’ haberleriyle karamsarlık aşılandığını savundu, ceza tehdidinde bulundu.

Evrensel'i Takip Et