Öğrenci intiharları neden politiktir?
İntiharların politik yönünü göz önünde tutarak politik düzlemde bir mücadeleyle yaşamı savunmalıyız. Bireysel ve politikadan bağımsız olma iddiası taşıyan bir yasla bunu yapmak mümkün değildir.
![Öğrenci intiharları neden politiktir?](https://staimg.evrensel.net/upload/dosya/258825.jpg)
Fotoğraf: Evrensel
Mısra ŞEN*
“Öğrenci/kadın/LGBTİ+ intiharları politiktir” söylemleri bize çeşitli hareketlerin kazandırdığı söylemler. Bu söylemler, kimi zaman intiharların arkasında yatan ve bir kişiyi intihara sürükleyen, kimi zamansa gözümüzün önünde adeta bu intiharları/cinayetleri bizzat işleyen politik sistemin mekanizmalarını ortaya çıkarıyor. Çünkü bu politik mekanizmalar bu cinayetleri işledikten sonra kendisini gizliyor, her yönüyle toplumsal olan olguları çarpıtarak bireysel ve ‘konuşulamaz’ olana indirgiyor. Politik olanın ve ideolojilerin hayatta sirayet etmediği tek bir alan bile yokken; yaşam ve ölüm arasındaki kritik ayrımı politikalardan bağımsızmış gibi düşünmek sistemin yarattığı illüzyona kapılmak oluyor. Bu illüzyonun içinden üretilen söylemlerse bir kişiyi intihara sürükleyen mekanizmaları gizlemek ve bireyci karamsarlığı büyütmekten başka bir şeye yaramıyor. Türkiye, ne yazık ki yakın ve uzak geçmişi intiharlar, cinayetler, ölümler ve ölüme terk etmelerle dolu bir ülke. Böyle bir ortamda intiharların politik yönünü göz önünde tutmak hepimizin birbirimize karşı birincil görevi.
İNTİHARLAR SİSTEMDEN BAĞIMSIZ DEĞİL
Böyle bir çerçeve içerisinde, intihar eden Bilkent Üniversitesi Öğrencisi Y. A’yı anmak üzere Bilkent’in çeşitli bileşenleri kampüste bir protesto gerçekleştirdi. Bilkent yönetiminin de bir parçası olduğu neoliberal kapitalist sisteme karşı yaşamı savunmak ve toplumsal yası mücadeleye katmak amaçlarıyla düzenlenen bir protestodan sonra kampüsün gündeminde konuşulanlar, intiharların neden politik olduğunun yeniden üzerinde durulması gerektiğini gösterdi. Böyle bir protestoya öğrencilerden gelen tepkileri gözlemlerken tartışılması gereken benzer yaklaşımların olduğunu gördüm. Bunlardan birincisi içi boş, bireyci ve neoliberal bir hassasiyet olarak ‘yas’ kavramı; diğeriyse intiharların politik yönünü reddetme eğilimi.
Günlük yaşamda karşılaşılan baskı ve şiddet biçimlerinin özel, bireysel ve mahrem olmadığını, aksine, tamamen politik olduğunu mücadele tarihi ortaya koydu. Bu sayede bu şiddet ve baskı biçimleriyle toplu bir mücadeleye girişilebildi, kazanımlar elde edilebildi. Peki böyle bir mevziden, bireysel olanın bireysel kalmasında ısrarcı bir mevziye gerilemek neden? Bizlere geleceksizlik, yoksulluk ve insan onuruna aykırı bir yaşam sunan kapitalist bir sistemin içindeki intiharları politikadan bağımsız düşünemeyiz. Tam da burada, ‘yas’ mefhumunun bireyci anlayışı, sistemin elindeki kanı gizlemek için kullanılır.
Fotoğraf: Evrensel
Bu neoliberal ‘yas’, sorunun kişinin kendisinde olduğunu düşünmemizi ister. Üzülmemizi, üzüntümüzü kendi içimizde yaşamamızı ve sinirlenmememizi ister. Onlar ‘güçsüz’ olanlardır, ‘psikolojik sorunları’ olanlardır; işte neoliberal ‘yas’ bize bunu öğütler. Bu şekilde, kapitalist sistemin çözümsüzlüğü ve insan onuruna aykırılığının yaşamını aldığı bir özne yerine, talihsiz bir kriz yaşamış ve bunun için en iyi ihtimalle üzülebileceğimiz bir ‘nesne’ görürüz. Yaşamın büyük bir bölümünü oluşturan politik çerçeveyi göz önüne almayarak kişinin yaşamını küçümser, anlamsızlaştırır, toplumdan kopararak yabancı bir hale getiririz. Neoliberal yas burada durmaz, en iyi ‘yası’ kimin tuttuğunu araştırır, öfkelenen ve tepki gösterenleri ‘samimiyetle’ yas tutmamakla eleştirir. Yası bir rekabet düzlemine dönüştürür, insanların duygularını düzenleyip belirli tepkileri yasaklayarak ve yalnızca zararsız gördüklerine izin vererek egemenin söylemini ve şiddetini yeniden üretir. Yası böyle bir anlayışla yaşayanlar intiharın politik yönünü yok ederek hissedebileceği her sorumluluktan kurtulur. Bu sorumluluk ona hatırlatıldığında öfkeyle parlar, çünkü hem neoliberal hassasiyetleri incinir hem de bencilliğiyle ve kapitalist sistemin karşısındaki çözümsüzlüğüyle yüzleşir. Bu yüzleşme, asıl dönüştürücü olan, mücadele isteyen ve yaşamı ören karşılaşmadır. Fakat sistem, kendisini arkasına alıp kendini afişe edenlere karşı öfkelenmeyi ve bu yolla güç kazanmayı öğütler ki kolay olan da budur.
Politikayı yalnızca propaganda yapmak ve taraftar toplamakla eş değer tutan anlayışın aksine, politik olanla ilgilenmek yaşamın kendisiyle ilgilenmektir. İntihar etmiş bir kişinin hakkında yaşamının ve ölümünün her anına sirayet etmiş ideolojilerden bahsetmeden konuşmak ancak kendisini intihar eden kişiye göre ayrıcalıklı konuma yerleştiren, bireyci bir tavırla mümkün olabilir. Bu bireyci tavır insanı yalnızlık ve karamsarlığa sürükleyen etmenlerden biridir. Yoksa neden intihara ve karamsarlığa karşı dayanışmadan, mücadeleden bahsedilsin? Bir yandan dayanışmayı örerken bir yandan da bir kişinin yaşamını oluşturan farklı düzlemlerin kesişimlerini ve bunların kişinin üzerindeki etki mekanizmalarını anlamak; daha sonrasında da bunlara karşı mücadele etmek gerekiyor; ki bunlar yalnızca ideolojik bir çerçevede intiharın politik yönünü deşifre etmekle mümkün olur.
"POLİTİK MÜCADELEYLE YAŞAMI SAVUNMALIYIZ"
O halde, politik ve ideolojik düzlemde üretilen bir mücadeleyle yaşamı savunmalıyız. Bireysel ve politikadan bağımsız olma iddiası taşıyan bir yasla bunu yapmak mümkün değildir. Hayatlarımızı düzenleyen tarihsel ve maddi koşulların tümünü göz önüne almadan tutulacak her yas ve arkadaşlarımızın arkasından mücadele edenlere sallanacak her parmak, başta arkadaşlarımızın anısına saygısızlıktır. Son olarak, Bilkent’te süregiden pankart ve dövizlerdeki ‘imza’ meselesinin burada da kendini göstermesi ve anmadaki örgüt imzalı dövizlerin eleştirilmesi de kampüsteki neoliberal anlayışın tezahürü. Oysa bir anma ve protestodaki çeşitlilik ve çoğulluktan korkmamalıyız, çünkü mücadele çoğaldıkça ve yeniden pratik edildikçe büyüyecek. Farklı örgütlerin intihara karşı mücadeleyi isimleriyle sahiplenici ve katılımcı tavırlarında ben cesur ve sorumluluk sahibi bir hava görüyorum. Çünkü hem arkadaşlarımızın anısını, hem de intihara karşı yaşamı savunmayı, ancak sahiplendiğimiz bu mücadelede sürdürebiliriz.
*Gündelik yaşamında bu ismi kullanan Bilkent Üniversitesi Felsefe Bölümü Öğrencisi
Evrensel'i Takip Et