Hekimi çaresiz bırakan hastalık: Yoksulluk
Bir hekim, acillerde karşılaştığı hastaların yoksulluğunu yazdı: Yol parası bulamayanlar, ‘ilacın ucuzunu yazar mısın?’ diye soranlar, iş yeri için rapor alan MESEM’li çocuklar...
Fotoğraf: Can Bulut/Evrensel
Manisa’dan bir hekim
Belli bir süre büyük küçük herhangi bir sağlık kurumunda çalıştığınızda artık düzenli olarak hastaneye gelmekten akraba gibi tanıdığınız hastalarınız olabiliyor. Genelde acillere başvurmaktan başka çaresi olmayan, özellere gidemeyen, tedavi için gerekli araçları alamayan ve hastaneye yakın muhitlerde oturan kişiler oluyor bunlar. Tanıdıkça hem daha çok şey anlatıyorlar hem de durumlarından kaynaklı irili ufaklı talepleri olabiliyor. Sizlere karşılaştığım hasta manzaralarından biraz bahsetmek istiyorum.
MESEM’Lİ ÇOCUK İŞ İÇİN RAPOR ALIYOR
Çalıştığım kent işçi, emekçi ve üretici köylülerin yoğun olduğu bir il. Bu durum hastane acillerine de yansıyor. Sık sık küçük veya büyük iş kazaları başvuruları, yılda en az 1-2 kez fabrikalardan gelen gıda zehirlenmeleri söz konusu. Çocuk başvurularında da göze çarpar şekilde MESEM’li çocuklar geliyor. Bu çocuklar okul için rapor yerine iş için rapor istediklerinde öğreniyoruz bu yaşta çalıştıklarını.
Küçük yaştaki çocuklarını getiren işçi babalar ise genelde çocuklarıyla ilgili pek bir şey bilmiyor. Çocuğun kaç kilo olduğu, hangi ilaçları kullandığı, ne şikayeti olduğunu sorduğumuzda işçiler: ‘Hocam vardiyadan çıkıp hemen getirdim çocuğu ben bir hanıma sorayım’ diyor. Acillerde hasta muayenesine 5 dakika bile ayıramadığımızdan işçilerin eşini aramaları için onların muayeneyi yarıda bırakıp diğer hastaya bakıyoruz. Sonra eşini arayan işçiler hastanın tüm şikayetlerini öğrenip aktarıyorlar. Zaten bu yüzden çocukları en çok anneleri getiriyor. Bu durum işçilerin çocuklarına ayıracak vakitleri bile olmadığını gösteriyor.
Suriyeli ve Afganistanlı mültecilerde ise sık sık acil başvurusu yapılıyor. Hem dil engeli hem de çocukların genel olarak durumları daha kötü olduğu için hep tetkik almak zorunda kalıyoruz. Genelde kötü çıkan sonuçlar nedeniyle sıklıkla yatış yapıyoruz. Sağlık emekçileri genel olarak herkese eşit davranma ve yaklaşma ilkelerini korusalar da sık sık mültecilere hizmet etmekten hoşnutsuzluğunu dile getiriyor. Irkçı yaklaşımlar söz konusu olabiliyor. ‘Kötü kokuyorlar niye tetkik istiyorsunuz?’ diye şikayet ediyorlar.
YETERSİZ BESLENMENİN ETKİSİ
En sevmediğimiz olaylardan biri hastanın bir haftada 3-4 kez acile başvurması. Tedavi verildikten 1 hafta boyunca uygulanmasıyla sonuç almayı bekliyoruz. Hastane ortamına sürekli girmek bile bulaş kaynağı iken hastalar ‘Hocam çocuk hiç iyileşmedi’ diyerek 2. gün geri geliyorlar. Genelde ikinci muayeneyi gerçekleştiren hekimler olarak verilen tedaviyi doğru buluyoruz ve devam etmelerini öneriyoruz. Bazen hasta çocuklara bakınca hasta yakınlarına ‘Bu çocuk yeterince besleniyor mu? Et, balık, tavuk, süt gibi temel gıdaları alabiliyor mu da hemen iyileşsin diye bekliyorsunuz?’ diyesim geliyor ama düşündüklerimi paylaşmıyorum. Cevabın büyük ihtimal olumsuz olacağını hem ülkemizin ekonomik durumundan hem de ailenin acil şifa arayışından tahmin edebiliyorum.
‘İLACIN UCUZUNU YAZAR MISIN?’ TALEBİ
Sağlıkçı olunca sık sık çevre tarafından aranmalar da eksik olmuyor. ‘Şu semptom, bu ilaç, şu bölümde muayene gibi’ birçok soruyla karşılaşıyoruz. Bunların yanında özellikle genç ve sigortası olmayanların soruları oluyor: ‘Bu sıkıntım var, ne edeyim? Acile başvursam para alırlar mı? Reçete ne kadar olur?’ gibi. Hastalar da sık sık bu soruları soruyorlar. Mesela çocuklar için akut bronşit ve krup tedavisi için nebülizatör (hava makinesi) öneriyoruz. İlaçları kullanabilmesi ve semptomatik olarak toparlaması açısından. Hastalar sıklıkla: ‘Hocam bu makine kaç para, almasak olmaz mı hocam’ soruları geliyor. İlaçlarda katkı paylarının artması nedeniyle eczacılar zaten duvarlarına ‘Sorumlusu eczacılar değildir’ diye döviz asıyorlar. Hastalardan ‘İlacın ucuz olanını, muadilini yazabilir misiniz?’ diyenler oluyor. Bunun yanında yutkunarak ‘Çocuk için ne gerekirse veririz’ diyenler de.
YOKSULA AMBULANS ULAŞIM ARACI OLUYOR
Daha önce ne kadar dezavantajlı olduklarını bilmediğim fakat çalışmaya başladığım sürede fark ettiğim bir hasta grubu daha var. Ebeveynleri cezaevinde olan çocuklar ve onların yakınları gerçek anlamda çaresiz durumda. Ambulans ile getirilen hastalar her zaman acile girince sağlık çalışanlarının dikkatini çeker. Kabul ettiğim hastalardan biri 2 yaşında bir çocuğu getiren yaşlı bir teyzeydi. Çocuğun muayenesinde bronşit olduğu ama o kadar da ağır geçirmediğini gözlemledim. Tam anlayamadığım için gayriihtiyari teyzeye ‘Sen niye ambulans çağırdın?’ diye sordum. Ağlamaklı bir şekilde ‘Çocuğun torunu olduğunu, oğlunun cezaevinde olduğunu, hastaneye gelebilecek paralarının olmadığını’ söyledi. Tedavi bitiminde yine hüzünlü duruşuyla dönebilecek parası olmadığını söyledi. Ben ambulansın böyle çalıştığını hiç bilmezdim. Bir şekilde ayarlayıp gönderdik teyzeyi ve torununu. Yine teyzeyle aynı yoksul mahalleden göğsünde yanık olan çocuk bir hasta gelmişti. Estetik nedenlerle çocuk cerrahisinin görmesi gerektiği bir vaka ama çocuk geldiğinde 2 gün önce yanık olduğunu fark ettik. Neden bugün ambulansla geldiklerini sorduğumuzda teyzenin cevabıyla benzer yanıtlar aldık. Ulaşım için maddi imkanı olmadığını ve eşinin cezaevinde olduğunu paylaştı hasta. Komşularının mutlaka doktor görmeli demesi üzerine kaygılanıp getirmiş.
Oğlu cezaevinde olup torununu hastaneye getiren teyze tekrar hastaneye geldi. Artık görüşe görüşe eski dost olduk. Erkek çocuk yine bronşit geçiriyordu. Bu kez teyze, oğlandan biraz büyük kız torununu getirdi. Çocukta karın ağrısı olduğunu söyledi. Tetkikler temiz çıktı, ‘Gaz sancısı olabilir’ derken teyze bu sefer çocuğun çamaşırında kıl kurdu gördüğünü söyledi. Ağrının bundan kaynaklandığını anlayıp ilaçlarını yazdım. Teyze tam odadan yine ağlamaklı hüzünlü sesiyle ‘Oğlum sanırsam bende de var, benim için de ilaç yazar mısın?’ dedi. O an gerçekten içim cız etti. Yoksulluk ve çaresizlik darladı beni. Halbuki kıl kurdunun tedavisinin uyuz gibi tüm ailenin tedavi alması gereken bir hastalık olduğunu biliyordum. Fakat teyzenin utana sıkıla başta saklayarak sonra dayanamayıp söylemesi canımı sıkan en büyük nokta oldu.
…………………………………………………………………………………………………................................................................................................................................
CEPTEN YAPILAN SAĞLIK HARCAMASI ARTIYOR
-Türkiye'de tedavi, ilaç vb. amaçlı hane halkının cepten sağlık harcaması 2022 yılında bir önceki yıla göre yüzde 98.8 artarak 112 milyar 18 milyon TL’ye ulaştı.
-Kişi başına sağlık harcaması bir önceki yıl 4 bin 206 TL iken yüzde 69.8 artarak 7 bin 141 TL’ye yükseldi.
-Genel devlet sağlık harcamasının toplam sağlık harcamasına oranı ise yüzde 79.2’den yüzde 76.4’e geriledi.
-Reçete başına harcama 2 kat arttı. SGK emeklilerden ilaç bedelinin yüzde 10’u, çalışanlardan ise yüzde 20’si oranında katılım payı alıyor.
- Genel sağlık sigortası (GSS) prim borcu olan yurttaşların sayısı 10 milyonu aştı. GSS’den yararlanma sırasında ödenmesi zorunlu olan katkı/katılım payları yoksul ve dar gelirliler için sağlığa erişimde önemli bir engel. (HABER MERKEZİ)