Hatice Eroğlu Akdoğan: Kalanlar, mücadele edenlerin mirasını yarına taşımalı
Hatice Eroğlu Akdoğan Rosa Luxemburg’un 47 yıllık yaşamını bir portre olarak sunuyor, devrimdeki rolünü ve mücadele deneyimlerini romansı bir dille anlatıyor.
![Hatice Eroğlu Akdoğan: Kalanlar, mücadele edenlerin mirasını yarına taşımalı](https://staimg.evrensel.net/upload/dosya/260329.jpg)
Kitap kapağı
Halil YENİ
Kadın mücadelesi ve biyografi çalışmalarıyla da tanınan Hatice Eroğlu Akdoğan’ın “Rosa Luxemburg; Berlin’de Bir Spartaküs” adlı kitabı Ceylan Yayınları tarafından yayımlanarak raflardaki yerini aldı.
Yazar kitabında Rosa Luxemburg’un 47 yıl süren yaşamını detaylardan arındırılmış bir portre çalışması olarak okura sunarken, çocukluğunu, gençlik yıllarında yaşadığı siyasal gelişimi, mücadele deneyimleri, hapislik günleri ve öldürülüşünü romansı bir dille anlatıyor.
‘47 YILLIK ÖMRÜNE ÇOK ŞEY SIĞDIRDI’
1990’lı yıllardan günümüze kadar kadın hareketi üzerine yazılar, araştırmalar ve çalışmalarınız devam ediyor. Sizi Rosa Luxemburg’un hayatını yazmaya yönlendiren duygu ve düşünceler nelerdi?
Rosa’nın 2022 yılında bitki koleksiyonu (Herbaryum) tıpkıbasım olarak yayımlandı. Herbaryum defterlerini Rosa’nın genlerinin izini süren bir adli tıp doktoru, ölümünden 90 yıl sonra (2009) bulmuş ve Almanya’da 2019’da basılmıştır. Rosa’nın bitki koleksiyonculuğu Rosa’nın çok yönlü oluşunun bir ifadesiydi. O proletaryanın teorisyeni, pratiğin kurucusu ve geliştiricisiydi. 47 yıllık ömrüne çok şey sığdırmıştı. Makaleleri ve mektuplarının haddi hesabı yoktu. Titiz ve uzun yıllara yayılabilecek kapsamlı bir biyografide yazılabilirdi ama ben Herbaryum’dan aldığım güçle onun sosyal-siyasal ayak izlerini takip edip yolumu kaybetmeden rahat okunacak romansı bir hayat hikayesini yazmayı daha elverişli saydım.
‘ÇALIŞMALARI PROLETARYANIN ÇIKARLARINA UYGUNDU’
Rosa Luxemburg’la ilgili farklı biyografi kaynakları mevcut. Bunlar arasındaki farklı yönelimler sizi zorladı mı?
Farklı yazarların farklı bakış açısını değerlendirmek bakımından bu önemli bir nokta. Rosa’nın mektupları, dilimize çevrilmiş makale ya da bildirileri onun siyasal kimliğinin kodlarını oluşturuyor. Ancak dilimize çevrilmiş farklı biyografileri okuduğumda kimi yazarların Rosa’yı sübjektif bakışla nitelemeye çalıştığını fark ettim. Bir bacağındaki sakatlık dolayısıyla kompleksli gösterilmesi ya da Yahudi kökenli olmasıyla antisemitik bir dil kullanılması gibi… Rosa’nın asıl kimliği işaret ettiğim gibi kendi metinlerinde ve davasına olan bağlılığında ayan beyandır. Tabii kendi siyasal bilgi ve kültürüm de seçici davranmamı sağlayan en önemli araçtı.
Marksist politika teorisyeni, filozof ve devrimci… Rosa Luxemburg çok yönlü bir kişiliğe ve mücadele birikimine sahip bir kadın önder. Bu gelişkin kişilik karşısında kitabınızın bir odak merkezi var mı? Okuru neler bekliyor?
Tarihi şahsiyetleri kendi dönemlerinin gerçekliği içinde ele almak gerekti. Rosa, bir kadın önder olduğu için feminist kulvara çekilebiliyor, Lenin’le tartışmış ve bazı konularda ayrı düşünmüş olması nedeniyle kendi bütünlüğünden kopartılmaya çalışılabiliyor. Reel sosyalizmin çöktüğü, küreselci sermaye değerlerinin boca edildiği bir süreçten geçiyoruz. O yüzden devrimcilerin geçmişte ya da bugün birbirlerine karşı eleştirilerinin sömürücüler tarafından kullanılmasına karşı uyanık olmak gerekir. Rosa farklı ulus proleterlerinin ayrı örgütlenmesine olduğu kadar, devrimci sınıftan ayrıksı bir kadın örgütlenmesine de karşıydı yani feminist değildi. Teorik ve pratik çalışmaları proletaryanın genel çıkarlarına uygundu. Bu gerçeği yansıtmaya özen gösterdim. Okurların da bunu günümüzün penceresinden değil 100-150 yıl öncesinin pratiğini göz önüne alarak okuması gerektiğini düşünerek geçmişle bağlarını güçlendirmek açısından yeni bilinmeyenlere de kapı açacaklarına inanıyorum.
‘DEVRİMDE ROL OYNAYAN KADINLARI AYRICA ARAŞTIRDIM’
2020’de “Fakir Baykurt’un Kaleminin İzinde; Romancının Serüveni”, 2021’de “Fidel Castro; Kendi Gerçeğini Yaratan Efsane” ve 2023’te ise “Rosa Luxemburg; Berlin’de Bir Spartaküs” gibi biyografi kitaplarınız yayımlandı. Benzer yeni çalışmalarınızın olduğunu da biliyorum. Biyografi araştırmak ve yazmak sizin için ne anlam ifade ediyor?
Tür olarak özellikle roman, öykü ve denemenin kıyısında kalem oynatan biriydim. Biyografi yazacağım konusunda bir planım yoktu. Değerli Şair’imiz Hasan Hüseyin ve sevgili eşi Azime Korkmazgil’in Burdur/Ağlasun’daki arşiv-kütüphane evine gidip gelmem, beni Fakir Baykurt hakkında yazmaya yöneltti. Zira F. Baykurt, Azime Korkmazgil’in yakın dostu olduğu kadar kütüphanesinin de görünen yüzlerinden biriydi. Yaşamıyla birlikte yapıtlarının ortaya çıkış serüvenini orada okumak ve araştırmak bana hem ilham verdi hem köy enstitülerine, öğretmen hareketi ve edebiyata dair çok şey öğretti. “…Romancının Serüveni”ni yazmak da borç oldu. Ve sonrasında kitabın beğenilmesi, biyografi konusunda kendime güvenimi arttırdı.
‘Biyografi biyografiyi mayaladı’ demek istemem ama pandemi döneminde Küba ile ilgili etraflıca bir okuma çalışması yaparken Fidel Castro’nun olağanüstü kişilik özelliklerinden çok etkilendim. O özellikler ki devrime giden yolda önemli rol oynamıştır. Dünyada F. Castro ile ilgili 100 civarında biyografik eser çalışması olduğu sanılıyor. Benimkini farklı kılan kendi kurduğum izlekle hareket etmem olacaktı. Okurlardan gelen tepki başarılı olduğumu gösteriyordu. Ama ben onunla yetinmedim. F. Castro devrime yürürken harekette çok etkili olan kadınlar da vardı. Onların hikayesi bir yere sıkışıp belirsizleşmemeliydi. Devrimde rol oynayan kadınları ayrıca araştırdım ve “Küba’da Devrimin Kadın Yüzü” kitabını yazdım. Her ikisi de benim açımdan çok öğretici, ufuk açıcı bir çalışma oldu. Şunu vurgulamalıyım ki, kalanların insanlık uğruna mücadele etmiş olanlara karşı borcu, onların mirasını yarına taşımaktır.
KADIN ESERLERİ KÜTÜPHANESİ
KİTABINIZI hazırlarken “Kadın Eserleri Kütüphanesi ve Bilgi Merkezi Vakfı”nın çalışmalarınızı kolaylaştıran bir kurum olduğunu paylaşmışsınız. Vakıf ve katkıları hakkında bilgi verir misiniz?
Geriye dönüp bir baktığımda gazetecilik yıllarım dahil yaptığım haber ve araştırmalarda kadın konulu olanların ağırlıkta olduğunu görüyorum. Kadın Eserleri Kütüphanesi bu bakımdan işimi çok kolaylaştıran bir merkez. Kadınların yazdığı ya da kadın konulu kitaplar dışında makalelere, tezlere, gazete kupürlerine sağa sola dağılmadan burada ulaşabiliyorsunuz. Kadınların yönetiminde olan kütüphane depolama şartlarının yetersizliğine rağmen tıkır tıkır işliyor. Rosa Luxemburg’a dair çalışmamın hızlı ilerlemesinde bütün kaynakları burada bulmamın rolü de var. Ayrıca kadınlarla ilgili ele alınan konuların çeşitli olduğunu ancak söz konusu kütüphanede görebiliyoruz ki, bu da Kadın Eserleri Kütüphanesinin yeni araştırmalar için ufuk açıcı rol üstlendiğinin bir göstergesi.
Evrensel'i Takip Et