21 Nisan 2024 04:35

43. İstanbul Film Festivali’nden: Baskının sınırlarını aşan hayatlar

60’larda geçen filmde aynı zamanda Şili’deki politik atmosfer, yıllar içinde Maria’nın kardeşlerinden birinin sınıf mücadelesine katılması, sendikalaşma ve politik hareketleri de veriliyor.

Film Anlatıcısı filminden bir sahne

Paylaş

Suzan DEMİR

Bu yıl 43’üncüsü düzenlenen İstanbul Film Festivali kapsamında gösterilen Film Anlatıcısı Kız/La Contadora De Películas’a Şili’de geçen melodramik bir işçi sınıfı hikayesi demek yerinde olur. Yeni Başlayanlar İçin İtalyanca filminin Danimarkalı Yönetmeni Lone Scherfig’in son filmi Film Anlatıcısı Kız, Şili’de Atacama Çölü’ndeki nitrat tuzu çıkaran bir maden kasabasında geçiyor. Çölün ortasına kurulan bu maden kasabasında işçilerin tek kültürel etkinliği ise pazar günleri gittikleri sinema.

Film kasabadaki bir işçi ailesini odağına alıyor, hikayeyi çoğu kez ailenin tek kızı Maria’nın sesinden dinliyoruz. Başta da belirttiğim üzere bu işçilerin tek sosyal faaliyeti pazar günleri sinemaya gitmek. Hatta Maria babasının pazar günleri nasıl değiştiğini ve mutlu olduğunu bile özellikle vurguluyor hikayeyi anlatırken. Fakat babası bir gün bir iş kazası geçirdiğinde olaylar değişiyor. Baba işinden olduğu için aile maddi yetersizlikler yüzünden sinemaya ailesiyle birlikte gidemiyor. Her hafta çocuklarından birini gönderip hikayeyi anlatmasını deniyorlar fakat Maria’nın üç erkek kardeşi de film anlatıcılığını beceremiyor. Sonunda anlatma işi Maria’ya kalıyor. Başta sadece ailesine filmleri anlatan Maria’nın ünü yayılıyor. Her zaman sinemaya gidemeyenler Maria’nın sahnesini izlemeye geliyor. Aile ise kendisine bir gelir kaynağı yaratıyor. Elbette bu hikaye yıllara yayılan ve birden fazla yan hikaye ile de desteklenen bir anlatıya sahip.

SINIFIN YEŞİLÇAMVARİ BİR MELODRAMI

60’larda geçen filmde aynı zamanda Şili’deki politik atmosfer, yıllar içinde Maria’nın kardeşlerinden birinin sınıf mücadelesine katılması, sendikalaşma ve politik hareketleri de veriliyor. Ama bunlar daha mizansen, yani arka planda kalan tarihi figürler olarak yansıtılıyor. Belirgin bir sınıflar arası çelişkiden bahsediyor film ama çatışmadan ziyade sınıfın Yeşilçamvari bir melodramı anlatılıyor. Evet, bu bir işçi sınıfı filmi, sınıfın yaşam koşullarını, yaptıkları tek kültürel etkinlik olan sinemanın rüyalarına girişini, ilk aşklarını, ihanetlerini, sevinçlerini ve de hüzünlerini anlatıyor. Ama bunu yaparken Allende destekçisi sosyalistleri tarihi bağlam içinde sunma zorunluluğu ile hikayeye yamalıyor.

İşçi sınıfının gündelik yaşamına dair anlatıları Yönetmen Aki Kaurismäki’nin filmlerinde bolca izleriz. Onun kendine has bir anlatım tarzı vardır bu gündelik hayatı aktarırken. Ama Film Anlatıcısı Kız daha genel kalıpları kullanıyor. Hikayenin temeline işçi sınıfını değil de melodramı oturtuyor yönetmen. Zira bu melodramatik şablona daha üst bir sınıfı da koysanız sırıtmayacaktır. Oysaki daha küçücük öğrencilere bile derslerde madenlerin anlatıldığı sahneler var. Kasaba evlerinin de şirkete ait olduğu yerleşkede patronlar, geleceğin işçilerini okul sıralarından yetiştiriyor. Ama bunlar hikayenin ana ekseni değil, yan ayrıntılar olarak kalıyor. Elbette film şu yönüyle de yabana atılmaz, sinemaya gidemeyen işçilerin tüm koşullara rağmen, kendi anlatısını yaratmasını son derece güzel yansıtıyor. Hayatın bozulan akışının yeni bir forma girebildiğini eğlenceli bir dille ifade ediyor. Film Anlatıcısı Kız daha platform ve TV filmi tadı veren bir yapım fakat hem sinemayla kurulan ilişki hem de işçilerin sinema ile kurdukları bağ açısından gülümseten bir film.

YALNIZLIK HİSSİNİN KIRILMASI…

Festival kapsamındaki bir başka film de En Sevdiğim Pastam/ Keyke Mahboobe Man. En Sevdiğim Pastam, Beyaz İneğin Türküsü’nün ardından İranlı Yönetmenler Maryam Moghaddam ve Behtash Sanaeeha’nın birlikte yönettikleri ikinci uzun metrajlı film. Film ayrıca geçtiğimiz aylarda düzenlenen Berlin Film Festivali’ndeki ana yarışmada 2024 Berlin Ekümenik Jüri Ödülü ile FIPRESCI Ödüllerinin de sahibi olmuştu. Fakat yönetmenler seyahat yasakları ve suçlamalar yüzünden festivale katılamadı.

Film 30 yıl önce kocası ölen, çocukları da İran dışında yaşayan, 70 yaşında Mahin’in bir gün bu yalnızlık hissini kırması ve yaşadıklarını anlatıyor. Emeklilere verilen fişlerin geçtiği bir lokantada tesadüfen gördüğü ve takip ettiği, kendi yaşlarındaki bir taksiciyle yaşadığı kısa bir aşkın son derece eğlenceli bir anlatısı En Sevdiğim Pastam. İran denince akla elbette rejimin yapısının gelmesi kaçınılmaz. Bu yapının Mahin’in yaşamına yansımaları filmde de veriliyor, İran gerçeğini yadsımayan ama tamamen de buna gömülmeyen bir film. Zira hem ezilen halkların hem de Film Anlatıcısı Kız filminde bahsettiğim sınıfın salt acılardan ibaret olmadığı gibi bir gerçekle de anlatılan hikayeler bunlar. Evet, Mahin filmin sonunda tam da bu rejim yüzünden başına gelenleri kendi yöntemleriyle kotarıyor. Ama tüm baskıya rağmen bir yaşamın da gürül gürül aktığına dair bir anlatı var karşımızda. Bir genç kadının “Siz zaten devrim öncesinde de yaşadınız, hem bu yaştan sonra başını örtmek seni niye etkilesin ki” demesine rağmen tırnaklarına özenle oje süren, beğendiği adam için kendisi adım atan bir kadın karakterin hikayesi bu. Son derece coşkulu bir film En Sevdiğim Pastam. Tabii toptancı bir bakış olmasın bu anlattıklarım, zira İran sineması farklı birçok hikayenin anlatıldığı bir sinemadır. Salt rejimin sınırlıkları içinde kalmaz, tıpkı yer altında, ev içlerinde ya da bastırılan neresi varsa oralarda akan hayatlar gibi...

ÖNCEKİ HABER

Sadece dalga yetmez bize bir tufan lazım!

SONRAKİ HABER

IMF’siz acı reçeteye karşı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa