23 Nisan 2024 16:15
/
Güncelleme: 15:34

43. İstanbul Film Festivali’nden | “Bizden çok şey çaldılar”

Fransa’nın en büyük sömürge alanlarından olan Afrika’dan çaldıkları elbette altınla sınırlı değil. Berlin En İyi Film Ödüllü Dahomey, çalınanın sadece bunlar olmadığını anlatan bir kurmaca-belgesesel.

43. İstanbul Film Festivali’nden | “Bizden çok şey çaldılar”

Dahomey filminden bir sahne

Suzan DEMİR

Kişisel bilgiler bölümünde “Afrika hikâyelerini dünyaya anlatıyoruz” yazan X Hesabı African Hub (@AfricanHub_) 19 Nisan’da Türkçeye şöyle çevrilen bir gönderi paylaştı: “Fransa 2.436 tonla dördüncü en büyük altın rezervine sahiptir ve Fransa’da tek bir altın madeni yoktur. Fransa’nın işgal ettiği Mali, 860 altın madeni olmasına ve yılda 50 ton üretim yapmasına rağmen bankalarında altın rezervi yok! Fransa bu kadar altını nasıl elde etti?​”

Yazılanları doğrulatmak için arama yaptığınızda şu bilgiler çıkıyor karşınıza: Dünya Altın Konseyi'nin 2023 raporuna göre Fransa’nın altın rezervi 2023'ün 4. çeyreğinde 2 bin 437 ton. Fransa’nın altın rezervlerinin değeri ise 162,85 milyar dolar civarında. Peki, Fransa’da gerçekten hiç altın madeni yok mu? Kaynak taramasında herhangi bir bilgiye rastlamadım. Zira 2018 altın üretimi sıralamasındaki ülkelerde de Fransa bulunmuyor. 2006’ya kadar altın madeni konusunda en zengin olan Güney Afrika ise artık sıralamayı Çin, Avusturalya ve Rusya’ya bırakmış görünüyor. Bunun sebebi olarak da üretimin yağmalanması ya da Fransa’daki altın rezervinin miktarının yeniden hatırlatılmasına gerek yok sanırım.

YAĞMALANMIŞ 26 SANAT ESERİNİN HİKÂYESİ

Fransa’nın en büyük sömürge alanlarından olan Afrika’dan çaldıkları elbette bunlarla sınırlı değil. 2024 Berlin En İyi Film Ödülünü alan Dahomey çalınanın sadece bunlar olmadığını anlatan orta metraj bir kurmaca-belgesel. Daha önce Atlantique ile 2019’da Cannes’da Altın Palmiye (büyük ödül) alan yönetmen Mati Diop’un çektiği film, yağmalanmış 26 sanat eserinin 2021’de Fransa’dan Benin’e iade ediliş sürecini anlatıyor. Fransa o dönem 7000 bin eserden sadece 26’sını iade ediyor. Film ilk etapta eserlerden birinin gözünden anlatıyor süreci. Yönetmen Mati Diop, Fransa’dan başlayan iade yolculuğunda Kral için yapılan bu temsili heykelin yıllarca nasıl kendi topraklarına yabancı olduğunu şiirsel bir şekilde yansıtıyor perdeye. Uzmanların eserleri tek tek paketleme, kargolama süreçlerini ve de Benin’e varışını hep bu şiirsel dış sesle izliyoruz.

İZLEYİCİ VE AYNI ZAMANDA DİNLEYİCİ OLMAK

Filmin bana göre en önemli kısmı ise tam da buradan sonra başlıyor. Abomey-Calavi Üniversitesi öğrencileri tartışmalarında eserlerin iadesini konu alıyor. Öncesinde eserlerin büyük bir törenle ve coşkuyla ülkeye gelişi, onlara bakan insanları izliyoruz, filmi bu safhalarda da dış ses ile takip ediyoruz. Sonrasında üniversitedeki bu tartışmanın dinleyicisi oluyoruz. Yönetmen Mati Diop’un yaptığı en güzel şeylerden biri bizi sadece perde karşısında bir izleyici değil, aynı zamanda kendi kaderini ve geçmişini, geleceğini tartışan sömürge halkın karşısında birer de dinleyici haline getirmesi. Dahomey, Afrika’nın 130 yılı aşkın Fransa sömürgesi olmuş halkının fikirlerini birinci ağızdan anlatıyor. Güney Afrikalı apartheid karşıtı hareketin adı birçoklarına göre çok anılmayanlarından biri olan Steve Biko’nun aşağı yukarı şu anlamda söylediği ‘Beyazlar bizi hem sömürüp hem de bize nasıl tepki vermemiz gerektiğini anlatıyorlar’ tanımı tersine dönüyor burada. Öğrencilerin kendi iç tartışmaları içinde elbette bu 26 eserin gelişini bir zafer olarak görenler de var, bunun sahte bir göz boyama olduğunu düşünenler de.

SÖMÜRGELEŞTİRİLMİŞ HALKLARIN KENDİ DİLİ

Mati Diop tartışmayı verirken izleyicinin mesafesini tam da buradan kuruyor, sen bu meselenin öznesi değilsin diyor. Sömürgeleştirilmiş halkların kendi kaderini tayinini ve dilini nasıl kurduğunu izletiyor izleyiciye. Burada öne çıkan bazı sözleri de anmak lazım. Örneğin eserlerin gelmesini devlet yöneticilerinin başarısına bağlayanlara cevap olarak “Onların ataları işbirlikçiydi” diye cevap veriliyor. Yerli işbirlikçileri halkın ve emekçilerin yoksullaşmasının sebebi olarak gösterenler de bu tartışmaların içinde. Diğer yandan Fransa’nın Güney Afrika’da azalan etkisi yüzünden bunu bir nevi “halklar ilişkiler” olarak yaptığını söyleyenler de var. Tartışanlar arasında farklı görüşler olsa da ortak bir fikirde birleşiyorlar: “Bizden çok şey çaldılar.” Bu görüşün şekillendirdiği başka bir şeyse Afrika’da kendi anadiline bile yabancı bu neslin artık bir lütuf olarak kendilerine eserlerin/altınların iade edilmesi değil, bunları mücadele ile geri alabilmek.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Sömürge madenciliği felaketinin yıl dönümünde İliç: Toprak zehirli, halk işsiz

Sömürge madenciliği felaketinin yıl dönümünde İliç: Toprak zehirli, halk işsiz

İliç siyanür faciasının üzerinden 1 yıl geçti. Hava, toprak ve su zehirlendi; 9 işçi can verdi. Daha fazla altın için kuralsız çalışmanın önünü açanlar aklandı. Halk zehirlenmiş doğa ve işsizlikle baş başa. Facianın ana sorumlularından uluslararası maden tekeli SSR, hisse senedi değerlerinin yükselmesiyle felaket öncesine geri döndü. İliç’teki altın için de “iş birliği içinde olduğu iktidarla” pazarlıkta.

Türkiye’de siyanür kullanılan 24 maden var. Bunların 10’u fay hattı üzerinde.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
Grevdeki Çelikaslan Tekstil patronunun kardeşi: "Benim zenginliğimi Allah verdi."

Evrensel'i Takip Et