İzmir Kitap Fuarı'nda "Göç ve Kadın Edebiyatı" tartışıldı
Türkiye Yazarlar Sendikası'nın (TYS) 50. Yılı etkinlikleri kapsamında İzmir Kitap Fuarı'nda "Göç ve Kadın Edebiyatı" söyleşisi gerçekleştirildi.
Fotoğraf: Evrensel
Türkiye Yazarlar Sendikası'nın (TYS) 50. Yılı etkinlikleri kapsamında İzmir Kitap Fuarı'nda "Göç ve Kadın Edebiyatı" söyleşisi gerçekleştirildi. Dokuz Eylül Sahnesinde yapılan etkinliğin moderatörlüğünü TYS İzmir Temsilcisi Özer Akdemir yaptı.
GÖÇ YOLLARINDA YİTEN CANLAR
Söyleşide ilk olarak konuşan şair yazar Şerif Kaya Anadolu'nun coğrafi konumu gereği göçlerin uğrak yeri olduğunu belirterek "Kafkaslardan Arap çöllerine, Balkanlardan Hazar Denizi'ne kadar uzanan göç yollarında nice canlar yitirilmiş, nice acılar yaşanmıştır. Kafkasların güzel kızı Almestin, Soçi Irmağı'na kaptırdığı annesinin acısını unutmadan yaşama dair umudunu köşe kapmaca oynayan mehtaplı bulutları seyrederek sürdürmüştür. Emanet bebek Elsa, erguvan mevsiminde koparıldığı ana kucağının sıcaklığına özlemle yolları gözlemlemiştir. Azelya, Küçük Menderes Ovası'nı seyredip yaşama dair güzel hayaller kurarken Boz Dağlar'a bütün hayellerini bırakacağını bilmiyordu" diye konuştu.
"Cennet anaların ayakları altındadır!" deyip annaları ayaklar altına alan eril bir zihniyetin dünyayı kadınlar dar ettiğinin altını çizen Kaya, "yaşam ve onur mücadelesi veren kadınların onurlu savaşlarını konu alan öykülerimden bir buketimle kadınların yaralarına merhem olmak herhalde insani görevlerin en değerlisidir" diye konuştu.
“GÖÇLER ENTEGRASYONLA BAŞLAR ASİMİLASYONLA SONUÇLANIR”
"Edebiyatta Göç ve Sürgünün İç Mekandan Dış Mekana Yansıyan Kimlik Sorunu" başlıklı sunum yapan Bircan Çelik şunları dile getirdi; “Göçler entegrasyon ile başlar, genelde asimilasyon ile neticelenirler. Modern dünya, her tür öğretiye dayanak olacak epistemolojik ve tarihsel bilinç zeminiyken, kapitalist sistemin kurgusu olan postmodernizm; Batı’da dilden uyruğa, kültürden dine birçok şeyi kapsayan etnik köken çelişkilerinin yaşanmasına, kaynaşamayan insan topluluklarının oluşmasına neden oldu. Bu durumun en canlı örneğini ve ülkemizin de en kaotik dönemi olan 12 Eylül darbesinde yaşadık."
“KÜLTÜRLERİNİ VE DİLLERİNİ CEPLERİNDE GÖTÜRDÜLER”
Darbe döneminde birçok şair /yazar aydının ülke dışına sürüldüğünü hatırlatan Çelik "ülkeleri onlara yasaklı kılındı. Küresel dünyanın dayattıklarıyla yabancılaştırıldılar, öteki olarak konumlandırıldılar ve bu şekilde yabanda yaşamaya zorlandılar. Fakat sürgün yazarlarımız hangi ülkeye göç ettirildilerse, oraya tarih şuurunu, köyünü, kasabasını, kültürünü ve dilini ceplerinde götürerek üretim yaptılar" dedi.
“GÖÇ OLGUSU İNSANLIK TARİHİ KADAR ESKİ”
Söyleşinin son konuşmacısı olan şair yazar Aslıhan Tüylüoğlu; "Göç olgusunun insanlık tarihi kadar eski olduğunu belirterek şunları söyledi" "Kavimler göçü ile defalarca şekillenmiş bir dünya var karşımızda. Günümüzde de yadsınamayacak bir gerçeklik olarak önümüzde duruyor göç gerçeği. Savaşlar, ekonomik, sosyal nedenlerle milyonlarca insan yer değiştiriyor. Türkiye’de sıla - gurbet kavramları ve bunlar için yazılmış ağıtlar ve türküler oldukça önemli bir yer tutuyor." dedi. Göç, sıla, gurbet şiirlerinde örnekler veren Tüylüoğlu, ülkemizin günümüzde yeni bir göç dalgası ile karşı karşıya olduğunu dile getirerek;" Suriye’deki savaştan kaçan milyonlarca kişi ya geçmek için ya da yerleşmek için ülkemize geldi. Bu süreç iyi yönetilmediğinden köklü bir soruna dönüştü. Akdeniz’in bir ölüm gölü olduğuna tanık olduk" dedi. Tüylüoğlu bu konuya dair kendi yazdığı şiirden dizler okudu;
“Dünya, uyandı sancıyarak
Denizlerinde bir çocuğun daha boğulmasına
Ters dönmüş bir bottu Avrupa
Kanlı kıyılarına vurmuş çığlıkla” (İzmir/EVRENSEL)