28 Nisan 2024 21:15

"Bilkent öğrencileri mücadelenin yöntemlerini tartışarak kazanacak"

"Mücadele birikiminin oldukça az olduğu üniversitemizde her eylem, sonrakiler için önemli dersler çıkarmamıza olanaklar sağlamakta ve kalıcı/doğal birlikteliklerin gelişmesine yardımcı oluyor."

Fotoğraf: Google Street View

Paylaş

Bilkent Üniversitesinden bir öğrenci
Ankara

Geçtiğimiz haftalarda ODTÜ'nün önemli geleneklerinden birisi olan Bahar Şenliğinin rektörlük tarafından çeşitli kısıtlamalara maruz bırakılması üzerine ODTÜ öğrencileri Devrim Stadyumunda, 2 değil 5 günlük bir Bahar Şenliği için direnişe geçti. 1 haftayı geride bırakan bu kitlesel direniş, gün boyu süren rektörlük nöbetiyle devam ediyor. Umarız ODTÜ'lü arkadaşlar taleplerini çok yakın süre içerisinde kazanır ve bu önemli kazanım diğer üniversite öğrencilerine de örnek olur. Zira bu kitlesel protestolar, diğer üniversitelerdeki öğrencilerin gündemine de oturmuş durumda.

Bunun en önemli belirtilerinden biri, bir grup bilgisayar mühendisliği öğrencisinin okulumuzun itiraf sayfasında açtığı bir tartışma sonrasındaki gelişmeler oldu. 3-4 Mayıs tarihlerinde gerçekleşecek MayFest'in son yıllarda kalitesinin giderek düşmesi, şenlikteki Can Bonomo konserinin Bilkent öğrencilerine 400 TL, diğer öğrencilere 700 TL olacak ve Can Bonomo'nun 1 gün sonra Boğaziçi'nde çok daha uygun bir bilet fiyatına sahne alacak olması gibi sebeplerle son süreçte Bilkentlilerin tepkisini toplayan bu gelişmeler bir kıvılcımın atılmasına sebep oldu. İtiraf sayfasında yapılan bir çağrının sonucunda 700'e yakın öğrencinin bulunduğu bir WhatsApp grubu ancak ODTÜ'ye kıyasla çok daha tecrübesiz ve örgütsüz bir öğrenci kitlesine sahip olduğumuz için arkadaşlarımızın yakmış olduğu kıvılcım hâlâ gereken ilgiyi ve takdiri toplayabilmiş değil. Bu yüzden bu yazıda, karşılaştığımız eğilimleri ele alacağız.

"Burası Bilkent, burada protesto yapsak gelecek insan sayısı bir elin parmaklarını geçmez." gibi cümlelerle dışa vurulan bu eğilim daha çok sosyal medya mecralarında tartışılıyor olsa da gerçek hayatta da belli kesimleri etkiler durumda.  Bu kesimlerin anlaması gereken en büyük gerçek, ODTÜ'de yaşananların ilahi bir durum olmadığı; oradaki ileri öğrencilerin ve unsurların ODTÜ öğrencilerinin mevcut öfke ve tepkisini eyleme dönüştürmek için gerekli mücadele alanlarını yaratmaya çalıştığıdır. Bugün Bilkent öğrencilerinin bu gibi düşüncelere kapılıyor olmasının sebebi öğrencilerin kendi gücünün farkında olmaması ve birbirine güvenmiyor olması. Bunu aşabilmenin yolu da ODTÜ'deki protestoları doğru bulan ve Bilkent'te de gerçekleşmesi gerektiğini düşünen ancak çeşitli önyargılar geliştirerek gereken adımları atmayanların kendini değiştirmesidir. Dolayısıyla yapılması gereken mevcut şartlardan rahatsız olan öğrencilerin bir araya gelip kolektif bir mücadeleyi inşa etmesi ve katılım sağlamasıdır. En yakınındaki insanları ikna etmeye çalışarak, mücadele olanaklarını tartışmasıdır. Bugünlerde açılan 700 kişilik grup, bunun en önemli örneklerindendir. İkincisi, ne kadar sınırlı bir eğilim olsa da bir grup "solcu" öğrencinin bu grubun açılmasına öncülük eden öğrencilerin geliştirdikleri yöntemlere sundukları yapıcı olmayan eleştiriler ve bu yüzden de bu hareketin potansiyelinin daha altında bir güçle ilerleyebilecek olma ihtimali. Bu kesimin de anlaması gereken en büyük gerçeklik öğrenci hareketinin doğası gereği bir kitle hareketi olduğu ve kendi doğal önderlerini geliştirdiğidir. Hayatın akışına müdahale etmek isteyen ve rektörlüğün taleplerimizi karşılamadığı durumda alternatif bir şenlik düzenlenmesi gerektiğini söyleyen arkadaşları eleştirmek oldukça tuhaf olduğu gibi, bazı grupların kendi fikirlerini kabul ettiremeyince verdiği desteği çekmesi de yanlış bir tutumdur.

Son olarak, "Evet bizim de bir şeyler yapmamız lazım, ama nasıl yapacağız?" eğilimini ele alacağız. Bu eğilime cevap verirken de hatırlamamız gereken, birlik olduğumuz durumda önümüzde hiç kimsenin duramayacağı ve konserin ücretsiz olması gibi taleplerimiz karşılanmasa bile bundan sonraki süreçler için çok büyük bir tecrübe elde edeceğimizdir. Çünkü mücadele birikiminin oldukça az olduğu üniversitemizde yapılan her türden eylem, sonrakiler için inanılmaz önemli dersler çıkarmamıza olanaklar sağlamakta ve kalıcı/doğal birlikteliklerin gelişmesine yardımcı olmaktadır. Geçtiğimiz aylarda yemekhane zamlarının geri çekilmesi için gerçekleştirdiğimiz imza kampanyası ve basın açıklaması bunun önemli örneklerindendir. Şu anda da yapmamız gereken tıpkı ODTÜ öğrencilerinin yaptığı gibi mücadelemizin yöntemlerini tartışarak birlikte kararlar alacağımız ve her kesimin söz hakkının olduğu forum ve toplantılar düzenlemek, tepkimizi ve taleplerimizi rektörlüğe iletebileceğimiz demokratik kanallar oluşturmak ve geçtiğimiz günlerde Bilkent Üniversitesi Matematik bölümü öğretim üyesi ve şiddet faili C. Okay'a verilen BAGEP ödülünün geri alınmasında önemli payı olan gerekli kamuoyu farkındalığını oluşturabilmektir. Bu sayede tüm öğrencilerin sürece dahil edildiği demokratik, kitlesel ve etkili bir mücadelenin temelinin atılmasını sağlayabiliriz. Bilkent öğrencilerinin en geniş birlikteliğini kurmaya çalışılmasıyla bu süreçten kazanımla çıkmak hâlâ mümkün. Ancak bunu başarabilmek için bir an önce harekete geçmek gerekiyor.

ÖNCEKİ HABER

Mehmet Uçum'dan "yeni anayasa" çıkışı: İlk 3 madde ve 50+1

SONRAKİ HABER

İmamoğlu'ndan Hamas açıklaması: Bizim nezdimizde terör örgütüdür

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa