Mektup | Bir fabrikanın 1 Mayıs karnesi
“Memurların günü bu”, “Apolitik ya da milliyetçi işçilerin orada işi yok”, “solcu bayramı”… Bu yargılar, işçilere on yıllardır işlenmiş düşünceler.
Fotoğraf: Evrensel
Zeynep DÜZ
Ankara
Sincan’ın büyük bir sanayi havzası olduğunu biliyoruz. Bahse konu olan fabrika, bu havzanın en uç bölgesinde bir yan sanayi firması. 100 küsur işçinin çalıştığı, metal sektörüne bağlı ve sendikasız bu iş yerinde; 1 Mayıs işçilerin gündemine nasıl girdi? Özellikle çarşamba günü alana gelenler, gelemeyenler ve gelmeyenler olarak olarak bir bakalım.
Sınıf defterine, sınıfın çoğu firar ettiğinde kestirmeden sadece gelenlerin numarası yazılır ya biz de öncelikle 1 Mayıs’a gelenlerden başlayalım. Aynı fabrikadan dört arkadaş birlikte alana geldi, üçünün ilk 1 Mayıs’ıydı. Hepsinin genç işçi olması da büyük bir etken tabii ama birisi için aslında 1 Mayıs hep çalışma günü olmuş bu yıla kadar. “Daha önce hep alanda bulunmak istedim ama bu güne kadar hizmet sektöründe çalışıyordum ve çalıştığım yerlerde 1 Mayıs’ın kutlandığına şahit olmadım. Aksine 1 Mayıs gelmesin diye dua ediyorduk, bir an önce bitsin istiyorduk” diyor.
İşçilerin mücadele tarihlerinin bugünün bilincine ne kadar yansıdığı, alanları işçilerin kararlılığı ve birliği ile doldurmanın mümkünlüğü uzak duruyor onun için: “Alana yansıyan işçilerin güç gösterisi değil. İşçilerin umursanmadığı, kendi derdinde olan oluşumların ağır bastığı bir durum vardı. Bu da günün anlam ve önemini düşürüyor bence.”
‘GEÇEN SENE BUGÜN ÇALIŞIYORMUŞUM’
Alana gelen diğer işçi arkadaş ise gelme sebebini şöyle özetliyor: “Tek başına iş, ekmek, özgürlük diye bağırsan saçma olur. Ama orada hep bir ağızdan bağırmak güçlü hissettiriyor. Daha az çalışma saatleri, daha az çalışma günü ve daha özgür bir hayat olamaz mı? Alandaki samimiyeti ve dayanışmayı görünce güçlü olduğumuzu ve tüm bunların olabileceğini düşündüm.”
Daha önce defalarca 1 Mayıs’a katılmış olan işçi ise “Daha kalabalık, daha coşkulu alanlar gördüm. Ancak kendi çalıştığım yerden iş arkadaşlarımla birlikte geldiğim ilk 1 Mayıs bu. Haliyle ‘İşçiler birlik olursa olur’ inancı daha ayakları yere basar hale geldi. İş arkadaşlarımla birlikte ‘Biz bu fabrikada bir şeyler yapabiliriz’ diyebiliyorum” diyor.
Bir diğer işçi, aynı zamanda bu grubun en genci, telefonundaki hatırlatmayı gösterip, “Geçen sene bugün çalışıyormuşum. Bu sene buradayım ve bu kadar insan boşu boşuna bir araya gelmedi” diyor. Kendisinin ne için geldiğini ise şöyle açıklıyor: “Emeğimin karşılığı olan parayı almak istiyorum. Şu an asgari ücret ile aramda 1000 lira fark var. Oysa en az 25 bin TL almam gerektiğini düşünüyorum. İktidar haziran zammı yapmayacağını söyledi ancak bizim patron bir iyileştirme yaparız demişti. Şimdi onun bu lafının arkasında durmasını ummaktan başka çaremiz yok. Bu da üretimin artmasına, patronun kârına değil işçinin haline tavrına bağlı. Bu da aslında çarenin bizde olduğunu gösteriyor...”
GELEMEYENLERİN NEDENLERİ AYNI
Bu dört arkadaşın, o gün alana daha kalabalık gitme planına bakacak olursak; gelemeyenler çoğunlukla hava şartlarına sığınıyor. Bir diğer etken de yoğun iş temposu… Haftalık izin günü diye bir şeyin kalmadığı, full mesai ile ancak geçinebildiği bir durumda işçiler. Haliyle resmi tatilller ancak bir soluklanma molası oluyor. 1 Mayıs’a mücadele günü değil de salt tatil olarak bakan bir işçinin bile tek yaptığı öğlene kadar uyumak aslında. Yani alana gelmek yerine gezmeye giden, sosyal bir aktivite planı yapan işçi dahi bulmak zor çevrede. Ya gelemeyen işçiler? “Birlikte 1 Mayıs’a gidelim dediğim üç kadın işçiyi de ikna edemedim. Birisi yeni boşanma sürecinden çıkmış, 3 çocuğu var. Çocuklara da tatil, ben gelsem onlara kim bakacak diyor. Bir diğerinin çocuk sorumluluğu yok ancak hafta sonu mesaiye geleceğim bari o gün evde kalıp iş yapayım, temizlik yapayım diyor.”
Gelemeyen işçiler açısından nedenler aşağı yukarı aynı. Dinlenmenin, uykusunu, almanın ailesi ile vakit geçirmenin işçiye lüks olduğu bir durum var. O yüzden gelemedikleri 1 Mayıs talepleri de yine aşağı yukarı aynı; çalışma saatlerinin düşürülmesi, son iki yıldaki gibi ara zam yapılması, daha fazla sosyal hak…
İŞLENMİŞ ÖN YARGILAR
Bir de gelmeyen işçilere bakalım. Genel kanı 1 Mayıs’ın onları ilgilendirmediği yönünde. “Memurların günü bu”, “Apolitik ya da milliyetçi işçilerin orada işi yok”, “solcu bayramı”… Bu yargılar, işçilere on yıllardır işlenmiş düşünceler. Yalnızca AKP iktidarı değil, şimdiye dek görmüş olduğumuz bütün iktadarların, işçilerin bir araya gelmesini engellemeye yönelik bir dizi hareketini sayabiliriz. Sendikalaşmanın, alana çıkmanın, grev yapmanın kriminalize edildiği uzun bir döneme tabi tutulduk. Haliyle ‘Alana gitsek ne olacak, ne düzelecek?’ inançsızlığı, ‘Bu ders bizim ne işimize yarayacak hocam?’ sorusu kadar klişe. Alana çıkmak, sınıf dayanışmasını göstermek, talepleri büyütmektir. Bugün aynı fabrikadan 4 dört işçi var yazıldı ama ‘Ders derste dinlenir’ ısrarı ile diğer arkadaşları da mücadeleye katmak, ‘sınıfa’ çağırmak gerek.