8 Mayıs 2024 05:15

Şair İsmail Afacan: Şiir imajlar ve imgeler yığınağına dönüşmüş durumda

İsmail Afacan: “Robot Resimler Albümü’nde pandemi, deprem, savaş, mayıs seçimleri gibi felaketlerin yaşandığı dönemin şiirleri var. Benim için ‘Mücadele devam ediyor’, şiir ısrarım sürüyor demek."

Şair İsmail Afacan: Şiir imajlar ve imgeler yığınağına dönüşmüş durumda

Fotoğraf: Kadir İncesu

Hakan GÜNGÖR

İsmail Afacan’la Evrensel’in kültür editörlüğünü üstlendiği günlerde tanıştık. Şiir konusundaki hassasiyeti göze çarpıyordu, özellikle de ilk şiir kitabını yayımlayan şairlerle yaptığı söyleşiler… Şiir görünür olsun istiyordu. Tanıştığımızda şiirler yazdığını öğrendim, ilk kitabının sancılarına da ikinci kitabının hazırlıklarına da şahidim. Afacan’ın şiirleri hep gündemimiz oldu; şiirle ilgili tartışmalarımız, konuşmalarımız sohbetlerimizin büyük çoğunluğunu oluşturdu.

Bu kez, “Burada yaşam ölüm taşeronu”, “Yalnız değiliz’ diye bağırıyor, uyurgezer yalnızlığımız/buralar eskiden de siyahtı, şimdi daha siyah”, “Hatada ısrar üsluptur”, “Yastık dediğin dikenli düşünce bahçesi” gibi dizelerin yer aldığı yeni kitabı “Robot Resimler Albümü”nü konuşmak için bir araya geldik. Afacan’la şiirlerinin umut-umutsuzluk çizgisinde nereye denk düştüğünü ve atmosferini konuştuk. Tabii toplumcu gerçekçiliği ve Afacan’ın tanımıyla “öz eleştirel gerçekçiliği” de…

‘ÇATIŞMA VE ÇELİŞKİDEN BESLENİYORUM’

En baştan başlayacak olursak, tanıştığımız gün “Şiir yazıyorum” demiştin. Yıl sanırım 2018’di…

Tanıştığımızda “Şiir yazıyorum” deme cesareti göstermişim. Şiir yazdığımı söylemekten çok utandım uzun süre… “Sen de mi şair oldun?​” cümlesini duymamak için. O “de” bağlacı öyle rahatsız eder ki insanı, hiçbir dil bilgisi kuralı tedavi edemez insanı. Şiir yazıyorsanız kurtuluşunuz yok, sonrasında da “Herkes şair oldu”yu duyarsınız çünkü…

Şiir yazmanın gereklerinde ve hissinde bir değişim oldu mu o günden bu yana?

Şiir yazmak ilk zamanlar bir tedavi yöntemiydi. İyileştirici geliyordu. Acımı, öfkemi, sevgimi ifade etme biçimiydi. Yıkıntılardan ördüğüm bir zafer anıtıydı. İyi bir şair olmalıyım, güzel şiirler yazmalıyım güdüsü hep vardı. Çatışma ve çelişkiden besleniyorum. Değişen en önemli şey, şiir yazmam için artık his yetmiyor. İçerikten daha fazla biçim meselesine kafa yoruyorum. Şiir işçiliğini çok önemsiyorum.

‘ROBOT RESİMLER ALBÜMÜ ŞİİR ISRARIM SÜRÜYOR DEMEK’

Gelelim ikinci şiir kitabına, “Robot Resimler Albümü”ne… “Adımlar Sağanak”tan 5 yıl sonra, ikinci şiir kitabın. Ne hissediyorsun?

Robot Resimler Albümü’nde pandemi, yangın, deprem, sel, savaş, mayıs seçimleri gibi felaketlerin yaşandığı dönemin şiirleri var. Benim için “Mücadele devam ediyor”, şiir ısrarım sürüyor demek Robot Resimler Albümü. Karşılaştığımız kötülükleri, tanık olduğumuz acıları unutmadan… Umut damlalarını biriktirerek…

Robot Resimler Albümü bir hisler albümü gibi aynı zamanda. Bu albümde aşk kadar toplumsal ve siyasal olayların yarattığı duyguların iz düşümü de var…

Kaçınılmaz olarak… His şiirimde önemli bir yer tutuyor. Toplumsal, siyasal ya da kişisel meseleleri anlatırken hisse dokunmak benim için önemli… Ama hissi akılla, aklı hisle buluşturmak kaydıyla.

‘UMUDU GRİ BİR ALANDA ARIYORUM’

Grimser ve Günesmer adlı iki bölümden oluşuyor kitap. Grimser’de esasen özne de sensin. Günesmer’de ise bir şiir karakteri başrolde. Günesmer bölümünde daha belirgin bir direnç var…

Tespitine katılıyorum. “Grimser” şiirimdeki ismi ters ünlemle başlayan çocuk benim. Günesmer ise yarattığım bir şiir karakteri. Yarı gerçek-yarı kurgu bir şiir kahramanı… Kendimi anlatmadığımda daha dirençli oluyor galiba şiirim.

Bu kitabının “O kadar da karamsar olmadığını” vurguladın farklı mecralarda. Bu vurgulama ihtiyacı da cebimizde durarak, bana da karamsar geliyor, sen umudu nerede görüyorsun dizelerinde?

Karamsar olmadığımı söylemem iyimser olduğum anlamına gelmiyor bence… Şiirlerim ne iyimser ne de karamsar, tepeden tırnağa grimser…  İyimserlik ve karamsarlık arasındaki gri alanlarda dolaşıyor şiirlerim. Umudu bu gri alanlarda arıyorum.

‘ŞİİRİM ÖZ ELEŞTİREL GERÇEKÇİ’

Benim daha karamsar gördüğüm şiirlerinde eleştirim hep şuydu, biliyorsun, kavgacı olmaktan ziyade, içe dönüklük ve bir serzeniş hali olması… Haliyle politik vurguları olsa da toplumcu gerçekçilik anlayışının biraz daha dışında kaldığını düşünüyorum bu şiirlerin. Sen ne dersin?

Toplumcu gerçekçi şiirleri çok sevsem de kendimi tam olarak toplumcu gerçekçi yelpazenin içinde görmüyorum. Şiirimin öz eleştirel gerçekçi olduğunu düşünüyorum. Hesaplaşmanın, çatışmanın ve yüzleşmenin şiirleri. İçe dönüklük ve serzeniş şiirimde yer yer var. Haklısın… Çünkü toplumsal, siyasal ve bireysel yaşantımızda değiştirmek isteyip de değiştiremediğimiz o kadar çok şey var ki. Bu da şiire yansıyor doğal olarak.    

İlk kitabının coğrafyası daha genişti, ırmaklardan denizlerden işçilerin yürüdüğü sokaklardan aşktan yolu geçen bir kitap görüyorduk. Bu kitabın daha kentli, daha sisli…

İlk kitaptaki şiirler daha geniş bir zaman dilimini kapsıyordu. Yerleşik yaşama tam olarak geçememiştim. İzmir, Denizli, İstanbul ve Ankara gibi kentler arasında gelgitlerim vardı. Son yedi yıldır aralıksız İstanbul’dayım ve beş yıldır da tamamen yerleşik yaşama geçtim diyebilirim. Pandemi döneminde uzun süre evlere kapandık. Bu nedenle kapı, pencere, yastık ve oda gibi nesneler çok fazla girdi şiirime. Adımlar Sağanak kent ve taşra arasındaki gerilim belirgindi. Şimdiki şiirlerimde kentli duyarlılığı daha baskın ama ister istemez Küçük Menderes ve büklüm çizen akarsular şiirime sızmaya devam ediyor.

BİR EDEBİYAT TARİHÇİSİ ŞİİR KARAKTERLERİMİN PEŞİNE DÜŞERSE…

Az kelimeyle, kalabalık olmayan bir şiir yazıyorsun… Şiirin günümüz şiirinde nereye denk düşüyor sence?

Günümüz şiiri anlatının egemenliğinde… Özellikle genç kuşaklarda… Yeni şiirlerin çoğunda nesir okuyormuşum hissine kapılıyorum. Şiirler imajlar ve imgeler yığınağına dönüşmüş durumda. Diyalektik bir bakış, bir poetikaya sahip değil birçok şair… Şiirde işçiliğe çok önem verilmiyor. Bunlara itirazım var. Şiir estetiği anlamında beni en çok etkileyen Şair Can Yücel… Aklın ve duygunun kesiştiği bir şiir yazıyorum. Biraz da zaman belirleyecek yazdığım şiirin nereye denk düşeceğini…

İlk kitapta Zarifince, bu kitapta Günesmer. Her şairin hayalidir herhalde tarihe kalmak; yarattığın şiir karakterlerinin peşine düşecek bir edebiyat tarihçisi olursa günün birinde, ona ne söylemek isterdin?

Sözleri Ersin Ergün’e ait bir Ahmet Kaya şarkısıyla yanıtlamak istiyorum: “Titrek bir mum alevinin havaya bıraktığı bulanık bir is/ ve göz gözü görmez bir sis değildik biz/ Beni bilimle anla iki gözüm, felsefeyle anla/ ve tarihle yargıla...”

Evrensel'i Takip Et