18 Temmuz 2024 17:21

Antakya’nın doğayla kucaklaşan Evvel Temmuz’u!

“Unutmak yok, affetmek yok, helalleşmek yok!” söylemi yıkım ve inşa deneyimlerini yeniden anlamak, yeni bir coşku, ümit, bilgi ve görgü tarifidir.Doğayla kucaklaşanlara selam olsun!

Fotoğraf: MA

Paylaş

Önder KARATAŞ
Antakya

“bir oğlum olacak adı temmuz
öfkede benden fırtına
sevgide deniz
ne samanyollarının ulu kervanları
susuzluğumun
ne kutup şafaklarında tanrılaşması
ilkelliğimin
temmuz gibi sıcak ve bereketli
temmuz gibi uçsuz bucaksız” (Hasan Hüseyin Korkmazgil)

Bütün geleneksel kavramlar, geleceğe uzanırken varlık ve yokluk biçiminde güncellenerek ölümünü veya yaşamını yüklenir. Yüzyıllardır Antakya ve çevresinin bir ritüeli olarak belirginleşen “Evvel Temmuz” günü Sümerler, Fenikeliler ve Eski Mısır’a uzanan kökleriyle; doğa, bereket, hasat kavramlarıyla biçimlenir. Evvel Temmuz alışılagelen dinsel bayramlardan “karnaval” haliyle ayrışır. Rumi takvime göre Temmuz’un ilk gününe denk gelen bu ritüel, daha çok doğada karşılanır. Zira Evvel Temmuz, yüzü doğaya dönük bir halk ayinidir! Tarihsel olarak Evvel Temmuz’un mekânları Samandağ deniz kıyısı ve Defne Harbiye Şelale bölgesi olagelmiştir.

Günün hatırda kalacak temel metaforu göğe yükselen sipsi (yöreye özgü, kamıştan oyulan bir tür zurna) ve yine kamıştan oyulan kaval seslerinin eşlik ettiği Arapça uzun havalardır. Bu sesler, ağlayan bir hüznün de sesi, soluğudur. Yıl boyunca yoklukla, yoksunlukla yaşayan bir halkın bir güne sığdırılmış varsıl neşesidir.

Belki de neşeden hüzne, oradan çabucak neşeye dönüşebilen yalınlığın taşınabilir ağırlığıdır. Hasat kavramının yıl boyunca yetecek kadar olması beklenir. Yetse de yetmese de bölge halkı, yakarışlar ve sevinç naralarını salt topraktan beslenen, toprağa ait tarihin izlerini de biriktirerek şarkılar, şiirler, ezgiler çoğaltır. Buradaki çoğaltım, modern öncesi kolektif bir paylaşım içindir.

Üzümü ve inciri damıtan, hamuru mayalayan ellerin hüneri, ilk tohumu atan, sulayan, dalı budayan ve yemişini toplayan elin hüneriyle birleşir. Geçmiş ve gelecek, buğday başaklarının birbirine kavuşan hışırtılarında kucaklaşır. Evvel Temmuz, doğayla kucaklaşma eylemidir.

Birbirini tanımayan, dilini bilmeyen farklı tarihsel toplumların “bilip bilmeden” birbirine emanet ettiği bu bereketli topraklarda sürüp giden bir havadır. 6 Şubat depremlerinde yerle bir olmuş şehrimizin doğaya dönük tutumu değişmemiş yaşanan yıkımın öfkesi doğaya değil kapitalist ilişkilere yönelmiştir. “Unutmak yok, affetmek yok, helalleşmek yok!” söylemi yıkım ve inşa deneyimlerini yeniden anlamak, yeni bir coşku, ümit, bilgi ve görgü tarifidir.Doğayla kucaklaşanlara selam olsun!

ÖNCEKİ HABER

İşçilerden iktidar yetkililerine açık çağrı: Gelin bir gün bizim gibi yaşayın

SONRAKİ HABER

Erdoğan'dan Trump'a geçmiş olsun telefonu

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa