29 Temmuz 2024 04:25

Ortadoğu’da yükselen Çin’in Filistin hamlesi

Filistinli gruplar arasında Çin’de imzalanan deklarasyon, “Çin’in Ortadoğu ve Arap bölgesine artan müdahalesi” ve “ABD’nin tek taraflılığına indirilmiş büyük bir darbe” olarak değerlendirildi.

Fotoğraf: AA

Paylaş

Yusuf ERTAŞ

Çin’in başkenti Pekin’de bir araya gelen 14 Filistinli grubun uzlaşısı ve yayımlanan “Pekin Deklarasyonu”, Filistin sorununu değil Çin’in Ortadoğu’daki yükselişini öne çıkardı. Çin’in gözetiminde imzalanan deklarasyon, “Çin’in Ortadoğu ve Arap bölgesine artan müdahalesi” ve “ABD’nin tek taraflılığına indirilmiş büyük bir darbe” olarak değerlendirildi.

DÜNYA SAHNESİNDE İLERLEYEN BİR “YENİ ÇİN”

Çin son yıllarda Ortadoğu’ya yönelik artan çabaları ile dikkat çekiyor. İki yıl önce Suudi Arabistan ile İran’ı uzlaştırması ve geçtiğimiz ay Pekin’de bir dizi bölgesel lider ve diplomatın katıldığı Arap-Çin Forumu düzenlemesi, Ortadoğu’ya yönelik hamleler olarak öne çıktı. Yine Arap sol güçlerinin temsilcilerinden oluşan geniş bir Arap-Sol delegasyon grubunu konuk etti. Filistin uzlaşısı ile de Çin’in Ortadoğu’da daha aktif bir güç haline geldiğine işaret ediliyor. Ürdün merkezli Addastur gazetesi yazarı Faris Habaşna, bu konuda, “Çin’in Filistin uzlaşı hattına girmesi, değişen dünyadaki güç hesapları ve dengeleri açısından ciddi bir kırılma noktası olarak görünmektedir” tespitini yapıyor.  Habaşna, “Siyasi ağırlığı, ekonomik gücü, askeri ağırlığı ve süper güç statüsüyle dünya sahnesinde ilerleyen bir ‘Yeni Çin’ ile karşı karşıya” olunduğuna işaret ediyor.

ABD’NİN TEK TARAFLILIĞINA İNDİRİLMİŞ BÜYÜK BİR DARBE

Lübnan Komünist Partisi de kendi haber sitesinde yayımladığı açıklamada, “Çin liderliği tarafından alınan bu tutum, ABD hegemonyasını kırmak için büyük ve önemli bir meydan okuma eylemidir. Bu, Filistin halkına karşı yürüttüğü imha savaşında ve Lübnan ile bölge halklarına yönelik saldırganlığında Siyonist düşmanla ortak olan ve taraflı davranan ABD’nin tek taraflılığına indirilmiş büyük bir darbedir. Bu tutum, aynı zamanda uluslararası güç dengesinin değiştiğini ve çok kutuplu yeni bir dünya düzeni eğiliminin ortaya çıktığını da göstermektedir” değerlendirmesinde bulundu.

ANLAŞMASININ BAŞARI ŞANSI KONUSUNDA KARAMSARLIK

Filistinli gruplar arasında sağlanan anlaşma her ne kadar olumlu karşılansa da hayata geçirilmesi konusunda aynı iyimser beklenti yok. Filistin merkezli Al Kuds’ta yayınlanan haber analizde “Filistinliler, Çin’in başkenti Pekin’de varılan ve imzalanan uzlaşma anlaşmasının başarı şansı konusunda karamsar. Bu durum, on yedi yılı aşkın bir süredir çok sayıda şehir ve başkentte diyalog oturumları ve uzlaşma anlaşmaları konusunda edindikleri uzun deneyimler sonucu ortaya çıkmaktadır. Bununla birlikte, işgalin devam eden suçları ve Filistin halkının çektiği acılar ışığında ulusal birliğin sağlanmasının gerekli ve acil bir mesele olduğunu düşünmektedirler” ifadeleri yer aldı.

 

ÇİN’DE FİLİSTİN UZLAŞMASI

Faris HABAŞNA
Addastur/Ürdün

Pekin’de 14 Filistinli grup uzlaşma anlaşmasına vardı. Çin’deki Filistin ulusal uzlaşma anlaşmasından sonra neler olabileceğine dair nihai sonuçlara varmak zor.

Filistinli gruplar arzu edilen uzlaşmanın sağlanması için bir yol haritası çizme konusunda anlaştı. Pekin’deki Filistin anlaşması, yaklaşık 20 yıldır Filistinlilerin bölünmüşlük ve parçalanmışlık duvarlarında bir dönüm noktası oluşturuyor. Ayrıca savaş sonrasında Batı Şeria, Kudüs ve Gazze Şeridi’ni yönetecek geçici bir ulusal uzlaşı hükümetinin kurulmasına yönelik umutları arttırıyor.

Filistin, bölgesel ve uluslararası çelişkiler, Filistin’deki bölünmüşlük ve parçalanmışlık sayfasını kapatmaya yönelik ortak arzunun ötesine geçen soru ve zorlukları gündeme getiriyor gibi görünüyor.

Çin’in Filistin uzlaşı hattına girmesi, değişen dünyadaki güç hesapları ve dengeleri açısından ciddi bir kırılma noktası olarak görünmektedir. Ortadoğu’daki krizlerin ve çatışmaların ortasında Çin, Suudi Arabistan ve İran’ı bir anlaşma ve uzlaşma noktasına getirmeyi başardı.

Siyasi ağırlığı, ekonomik gücü, askeri ağırlığı ve süper güç statüsüyle dünya sahnesinde ilerleyen bir “yeni Çin” ile karşı karşıyayız.

PEKİN ANLAŞMASI...BAĞLAM, ZORLUKLAR VE FIRSATLAR

Garib RANTAWİ
Al Meyadin/Lübnan

Filistinli gruplar tarafından imzalanan “Pekin Anlaşması”nın en önemli yanı, taşıdığı isimde ve bu ismin ima ettiği anlam ve boyutlarda yatmaktadır. Bu da, Riyad ve Tahran arasındaki en önemli anlaşmanın sponsorluğundan, yirmi yıldır neredeyse imkansız görünen ve uzun zamandır beklenen uzlaşmanın sağlanması için irili ufaklı gruplara ev sahipliği yapmaya kadar Çin’in Ortadoğu ve Arap bölgesine artan müdahalesine işaret etmektedir.

Eğer Ramallah’taki halk Washington’un oyun ve manevralarından (komplo olarak okuyun) “umutsuzluğa” kapılmamış olsalardı, İsrail faşizminin dizginlenemez kıvılcımlarının bir kısmı onlara da sıçramamış olsaydı, ne El Fetih’in ikinci adamını Çin başkentine göndermeye cesaret edebilirdi ne de Çin ejderhasının bölgede yeni bir dayanak noktası bulmasına yardım etmenin sorumluluğunu omuzlarında taşıyabilirlerdi.

Grupların Çin’in arabuluculuğunda bir araya gelmesiyle ortaya çıkan anlaşmanın içeriğinin, direniş gruplarının ve genel olarak Filistin halkının pozisyon ve taleplerine en yakın ve neredeyse en iyisi olduğu söylenebilir. Diyalog turlarının on buçuk yıldan fazla sürmesine ve en az yarım düzine Arap, bölgesel ve uluslararası başkent arasında gidip gelmesine rağmen bu anlaşma şüphesiz tarafların bugüne kadar vardığı en iyi anlaşmadır.

PEKİN’DE FİLİSTİNLİ GRUPLARIN BULUŞMASININ FARKI NEDİR?

Main Al RİFAİ
Al Ahbar/Lübnan

Çin, Tahran ve Riyad arasındaki yakınlaşma anlaşmasını sağlayarak önemli bir jeostratejik atılım gerçekleştirmiş ve bu süreçte ABD’nin etki alanının kalbine sızabileceğini kanıtlamıştır.

Gazze’ye yönelik saldırı, El Aksa Tufanı Operasyonu’nun Filistin davasını marjinalleştirmenin ya da yok saymanın mümkün olmadığını kanıtlamasının ardından, şüphesiz bir sonraki ABD başkanının yapılacaklar listesindeki ilk madde olacaktır. Çin’in tüm dünyanın dikkatini çeken ve sonuçlarının bölgedeki ve belki de dünyadaki siyasi haritayı değiştireceğine herkesin ikna olduğu bir konuda aktif bir varlık göstermeye çalışması mantıklı ve doğaldır.

Hiç şüphe yok ki ABD yönetimi, daha doğrusu Biden yönetimi ile Netanyahu hükümeti arasındaki çatlak, Çin’in sızmasına izin veren bir dizi hata yaptı ve toplantı çağrısını, iptal edilmesinin üzerinden bir ay geçmeden yeniden canlandırdı. ABD yönetimi yıllardır BM Güvenlik Konseyi’nde Filistin Devleti’nin tanınmasına yönelik her karar tasarısını veto etmektedir. Son olarak geçtiğimiz mayıs ayında Cezayir tarafından sunulan bir karar tasarısını da veto etmiştir. Knesset’in (İsrail Parlamentosu) birkaç gün önce bir Filistin devletini tanımayı reddetmesi ve savaştan sonra Gazze’nin geleceğinde Filistin Yönetimi’nin herhangi bir rol oynamasını reddetmeye devam etmesi, El Fetih’i ve liderini kritik bir çıkmaza soktu.

Bu durum, daha önceki uzlaşı anlaşmalarında yer almayan ABD yönetimine yönelik güçlü bir dil içeren nihai bildirinin hem resmi hem de sızdırılan versiyonlarına da yansıdı.

Ancak bu uzlaşmanın bu kez başarılı olacağı konusunda iyimser olmak için henüz çok erken. Şeytan sadece ayrıntıda gizli değil, aynı zamanda başarıyı garantileyecek bir Arap güvenlik ağı da yok. 2002’deki Beyrut Zirvesi’nde normalleşme için bir Filistin devletinin tanınmasını şart koşan Arap hükümetlerinin birçoğu bu şarttan vazgeçmiş ve bu şart olmaksızın anlaşmalar imzalamıştır. Özellikle de bazıları Trump’ın Beyaz Saray’a dönmesini ve özellikle de birçok Arap hükümetinin ortak olduğu “Yüzyılın Anlaşması” bağlamında önceki politikalarına devam etmesini beklediğinden, geri adım atmaya ya da pozisyonlarını gözden geçirmeye istekli görünmüyorlar.

Filistinli grupların heyet başkanlarının Pekin’deki toplantıda yaptıkları konuşmalar ve müdahaleler, Filistin davasının en zor döneminden geçtiğine ve herkesin eşit derecede hedef alındığına dair bir anlayışı yansıtıyordu. Buna karşı durmanın tek yolu dayanışmadan, birlik olmaktan, hakları korumak ve hedeflere ulaşmak için direniş etrafında birleşmekten geçiyor. Bu güvenilebilecek temel ve önemli bir unsurdur ancak tek başına yeterli değildir. Yıkımın büyüklüğü, saldırganlığın sonuçları ve İsrail varlığının Batı Şeria’ya girmesi, Filistin’in pozisyonunu destekleyecek ve yaralarını sarmasına ve yeniden inşa etmesine yardımcı olacak siyasi bir destek cephesi gerektirmektedir. Bunun için de, yakında tamamlanması beklenen nihai bildiride de açıkça vurgulandığı üzere, birleşik bir Filistin liderliği şarttır.

Benzer şekilde, Nihai Bildiri ile belirlenen, ilgili BM kararlarına uygun olarak başkenti Kudüs olan bir Filistin devletinin kurulması hedefi. Bu, ister istemez, çatışma tarihinde bugüne kadarki en sağcı hükümet olan işgal hükümetiyle çatışmanın ve yüzleşmenin tırmanması anlamına geliyor. Bu çatışma ve yüzleşme, Filistin halkının henüz ulusal kurtuluş aşamasında olduğunu ve bir devletten bahsetmek için henüz erken olduğunu açıkça göstermektedir.

ÇOK ÖNEMLİ BİR FİLİSTİN ADIMI

Ammar Ali HASAN
Al Watan/Mısır

Filistinli grupların Çin’in ev sahipliğinde gerçekleştirdikleri diyalogda geçici bir ulusal uzlaşı hükümeti kurulması konusunda anlaşmaya varmaları, İsrail’in savaş sonrasında Gazze’deki boşluğu dolduracağını düşündüğü senaryolarına karşı atılmış önemli bir adım. Zira üzerinde anlaşmaya varılan bu yönetim, yürürlükteki Filistin Anayasası’na dayanarak başkanın kararıyla kurulacak ve Batı Şeria, Kudüs ve Gazze Şeridi’ndeki tüm Filistin toprakları üzerinde yetki ve otoritesini kullanacaktır.

Filistinliler, ister Gazze Şeridi’nin tam işgaline geri dönülmesi, ister çeşitli ülkelerden oluşan bir Arap gücünün varlığı, isterse de şu anda silah taşıyan direniş gruplarının tamamen dışlanmasıyla meselenin Filistin Yönetimi’ne emanet edilmesi yoluyla olsun, İsrail’in Gazze’yi Hamas’tan uzaklaştırmaya yönelik dayatma girişimlerinin tehlikelerinin farkına vardılar. Dolayısıyla, özellikle Gazze Şeridi’nin yeniden inşasını üstleneceği ve onaylanan seçim yasası uyarınca Filistin Merkezi Seçim Komitesi’nin gözetiminde en kısa sürede genel seçimlerin yapılmasının önünü açacağı için Filistinlilerin bu hükümeti kurmaktan başka çaresi yok.

Filistin adımının boşluğu doldurma rolünü güçlendiren şey ise Çin’de bir araya gelen grupların Filistin örgütlerinden hiçbirini toplantının dışında bırakmamış olmasıdır.

LÜBNAN KOMÜNİST PARTİSİ: PEKİN DEKLARASYONU HAKKINDA

Lcparty.org

İlk olarak: Çin liderliği tarafından alınan bu tutum, ABD hegemonyasını kırmak için büyük ve önemli bir meydan okuma eylemidir. Bu, Filistin halkına karşı yürüttüğü imha savaşında ve Lübnan ile bölge halklarına yönelik saldırganlığında Siyonist düşmanla ortak olan ve taraflı davranan ABD’nin tek taraflılığına indirilmiş büyük bir darbedir. Bu tutum, aynı zamanda uluslararası güç dengesinin değiştiğini ve çok kutuplu yeni bir dünya düzeni eğiliminin ortaya çıktığını da göstermektedir.

İkincisi: Parti, Çin Komünist Partisi önderliğindeki Çin Halk Cumhuriyeti’nin, ulusal uzlaşıyı sağlamak, Filistin’in tutumunu birleştirmek ve Siyonist düşman tarafından işlenen soykırım savaşıyla yüzleşmek amacıyla Filistinli gruplar arasında Pekin’de düzenlenen diyalog turunu desteklemedeki öncü rolünü selamlar.

Üçüncüsü: Siyasi Büro, deklarasyonda yer alan ve Filistin halkının işgale karşı direnişini destekleyen pozisyonları ve Filistin Kurtuluş Örgütü çerçevesinde Filistin ulusal birliğinin sağlanmasına yönelik yürütme tedbirlerini ve Filistin ulusal topraklarının tamamında başkenti Kudüs olan laik bir Filistin devletinin kurulmasına ve tüm mültecilerin geri dönüş hakkına yol açacak her şeyi destekler.

Dördüncüsü: Komünist Parti, Filistin halkına karşı yürütülen soykırım savaşının derhal durdurulması için Filistin halkıyla, ulusal birliğiyle ve direnişiyle uluslararası halk ve resmi dayanışma kampanyasının siyasi olarak, sahada, halk olarak ve tüm forum ve mücadele alanlarında yükseltilmesi çağrısında bulunur.

“PEKİN DEKLARASYONU” VE FİLİSTİN ULUSAL BİRLİĞİNİN ZORLU DOĞUŞU

Al Kuds Al Arabi/Londra

Çin’in başkenti Pekin üç gün boyunca aralarında El Fetih ve Hamas’ın da bulunduğu 14 Filistinli grubun katıldığı bir dizi toplantıya ev sahipliği yaptı. Toplantılarda, işgal devletinin Gazze Şeridi, Batı Şeria ve işgal altındaki Kudüs’te Filistin halkına karşı işlemeye devam ettiği savaş suçları da dahil olmak üzere birçok konu tartışıldı. Ayrıca 2007’den bu yana Filistin ulusal birliğinin önünde engel teşkil eden tartışmalı konular da ele alındı.

Ancak tarihin gerçekleri ve ulusal saflardaki çatlağı iyileştirme girişimlerine ilişkin geçmiş deneyimler göz önünde bulundurulduğunda Pekin Deklarasyonu’nun bu düzlemde yeni bir şey getirmediğini vurgulamak gerekir. Grupların üç gün süren toplantısındaki müzakereler hakkında ortaya çıkan bilgiler, özellikle ve esas olarak El Fetih ve Hamas arasındaki aynı tartışmalı konulara ilişkin fırtınalı atmosferin devam ettiğini gösterdi.

“Pekin Deklarasyonu” elbette olumlu bir adımdır, ancak Filistin ulusal birliğinin zorlu doğuşuna giden uzun yolda kısa bir adımdır.

KARAMSAR DUYGULAR, İYİMSERLİĞİ GÖLGEDE BIRAKIYOR

Al Kuds/Filistin

Filistinli vatandaşlar, Çin’in başkenti Pekin’de varılan ve imzalanan uzlaşma anlaşmasının başarı şansı konusunda karamsar. Bu durum, on yedi yılı aşkın bir süredir çok sayıda şehir ve başkentte diyalog oturumları ve uzlaşma anlaşmaları konusunda edindikleri uzun deneyimler sonucu ortaya çıkmaktadır. Bununla birlikte, işgalin devam eden suçları ve Filistin halkının çektiği acılar ışığında ulusal birliğin sağlanmasının gerekli ve acil bir mesele olduğunu düşünmektedirler.

Al Kuds’a konuşan yazar ve siyasi analistler ise uzun yıllardır gruplar arasında yapılan uzlaşma görüşmelerinin somut sonuçlara yol açmadığını belirterek, uzlaşma anlaşmasının uygulanmasına yönelik mekanizmaların net olmadığını, bunun da ulusal birliği sağlamak yerine bölünmeyi derinleştirebileceğini ifade etti. Taraflar, herhangi bir anlaşmanın net temellere ve gruplar arasında gerçek bir ortaklığa dayanması ve FKÖ’nün (Filistin Kurtuluş Örgütü) mevcut güçlükler karşısında başarılı olabilmesi için birleşik bir siyasi programla geliştirilmesi ve etkinleştirilmesi gerektiğini vurguladılar.

FİLİSTİN DAVASI İÇİN ÖNEMLİ BİR ÇERÇEVE

Fuad BEKİRAl Hurriya*

Filistinli grupların Pekin’deki toplantısı, bir yandan İran, Rusya ve Çin, diğer yandan Katar, Mısır ve Cezayir gibi bölge ve Arap ülkeleri arasındaki çabaları koordine ederek Filistin davası için önemli bir çerçeve oluşturdu. Bu da Filistin davasına, ABD yönetiminin iradesini ve bölgedeki projelerini aşan uluslararası ve bölgesel bir siyasi ağırlık kazandırdı.

Filistinli grupların Pekin’deki toplantısının sonuçlarını ve sonuç bildirgesini okuyan herkes, Filistinli grupların bu kez önceki aşamalardaki tüm anlaşmazlık noktalarında uzlaştığını ve bunları kabul ettiğini fark eder. Özellikle FKÖ’nün geçici liderlik çerçevesi, Filistin Ulusal Mutabakat Hükümeti ve onun yeniden yapılanma ve seçimlere gitme görevleriyle ilgili olarak sağlanan uzlaşı, ABD-İsrail’in Gazze Şeridi’ni yönetme projesine meydan okumak ve Filistinli sivil bir yönetim oluşturmak için önemli bir adımdır. Bu anlaşma hayata geçirilmese bile Çin’e uluslararası düzeyde ve Filistin meselesinde önemli bir siyasi konum kazandırdı.

*Filistin’in Kurtuluşu için Demokratik Cephe yayın organı

ÖNCEKİ HABER

Açlık sınırı asgari ücreti solladı: 20 bin 776 lira!

SONRAKİ HABER

İsrail'in 296 gündür saldırılarını sürdürdüğü Gazze'de can kaybı 39 bin 324 yükseldi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa