Bitiş çizgisi
Öyle ya da böyle yaşam denilen bu koşuşturmacada hepimiz son nefesini Pheidippides gibi bitiş’in çizgisinde vereceğiz. Umarım bizim de son sözümüz Nenikikamen olur.
Görsel: Ayşe Çetintaş
Başlangıcı milattan önce 776 yılına tarihlenen olimpiyatlar bu yıl 26 Temmuz-11 Ağustos 2024 tarihleri arasında Paris’te gerçekleşti. Açılış töreni ile başlayan tartışma hız kesmeden kapanış törenine kadar sürdü. İlk kez bir stadyum yerine şehrin bütününde gerçekleşen olimpiyat açılış töreni en çok LGBTİ+ propagandası yapıldığı ve Hristiyanlıkla alay edildiği gerekçesi ile eleştirildi. Hatta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan törene Macron tarafından davet edilmesine karşın torununun; 'Dede gitme, orada LGBT propagandası yapacaklar' diyerek bazı görüntüler izletmesi nedeniyle törene katılmaktan vazgeçtiğini ifade etti.
Paris Yaz Olimpiyatları, tüm tartışmalara rağmen, bu yıl yeni eklenen break dans, dalga sörfü, kaykay ve spor tırmanışı kategorileri ile birlikte 32 spor dalında 10 bin 500 sporcunun katılımıyla gerçekleşti. Break dansın olimpiyatlara nasıl dâhil edildiği ya da break dans lobisinin gücü konusunda bir bilgim yok. Ancak önümüzdeki yıllarda tango, vals, salsa hatta çiftetelli lobileri de olimpiyatlara dâhil olmak için harekete geçerse sanırım şaşırtıcı olmaz.
Türkiye, Paris Yaz Olimpiyatları’nda beklenen başarıyı gösteremedi. Kırk yıl sonra bir olimpiyatı altın madalya kazanamadan tamamladı. Üç gümüş ve 5 bronz madalya alarak ülke sıralamasında 64. oldu.
Olimpiyat oyunlarında başarı gösteremediğimiz dallardan biri de maratondu. Maraton yarışı, tarihinde ilk kez bu yıl Paris’te halkın katılımına da açık yapıldı. Türkiye maraton finallerinde sadece bir erkek atletle temsil edildi. Maalesef o atletimiz de maratonu tamamlayamadı.
İlk kez halkın katılımına açık olarak yapıldı denilmesi ne kadar doğru bilemedim. Çünkü maraton yarışının başlaması zaten halktan birinin koşusu nedeniyle başlamıştır. Bu spor dalının doğmasına neden olan ilk koşucu milattan önce 530 yılında Atina’da doğmuş olan Pheidippides’tir. Pheidippides bir ulaktır. İşi bir yerden bir yere önemli bir haberi mümkün olan en hızlı şekilde koşarak iletmektir ve nefesi yettiğince de kendine verilen görevleri başarılı bir şekilde tamamlamıştır.
Tarih milattan önce 490… Pers ordusu, Antik Yunan kapılarına dayanmıştır ve sayıca Atina ordusundan üstündür. Atinalılar Perslere direnebilmek için Spartalılardan destek istemeye karar verir. Hemen ulak Pheidippides görevlendirilir. Çıplak ayak Atina Sparta arasındaki 225 kilometrelik mesafeyi 36 saatte koşan Pheidippides, Spartalıların olumsuz yanıtı nedeniyle Atina’ya eli boş döner.
Atinalıların Perslerle kendi başlarına savaşmaktan başka çareleri kalmamıştır. İki ordu Atina’nın kuzey doğusunda yer alan Maraton Ovası’nda karşı karşıya gelir. Beş günlük bekleyişin ardından, gün doğumunda saldırıya geçen Atinalılar sayıca üstün olan Persleri bozguna uğratarak savaşı kazanır. Haberin hızlıca Atinalılara iletilmesi görevi elbet Pheidippides’e verilir. Maraton ile Atina arasındaki 40 kilometrelik mesafeyi çıplak ayak koşan Pheidippides bitiş çizgisine ulaştığında “νενικήκαμεν” (Nenikikamen) yani “Zafer bizim” diyerek yere yığılır ve son nefesini verir.
Nenikikamen kelimesinin içerisinde yer alan niki yani zafer ifadesi, günümüzde ünlü bir spor markası tarafından da sahiplenilmiş olan, Eski Yunan’da zafer tanrıçası ‘Nike’nin isminden köken almaktadır. Milattan önce 490 yılında Yunanlılara zaferi muştulayan bu tanrıça, 1896 yılından beri olimpiyatlarda kazananlara verilen madalyaların bir yüzünde tüm ihtişamıyla boy göstermektedir.
Maraton Savaşı’ndan 2384 yıl sonra, Modern Olimpiyat Oyunları’nın kurucusu kabul edilen Fransız eğitimci ve tarihçi Pierre de Coubertin olimpiyatların yeniden düzenlenmesi için kolları sıvar. Bu amaçla Uluslararası Olimpiyat Komitesi oluşturmaya karar verir ve 16-24 Haziran 1894 tarihleri arasında Paris’te I. Olimpiyat Kongresi’ni düzenler. Kongreye 9 ülkeden 37 spor federasyonunu temsilen 78 delege katılır. Kongre sonucunda ilk modern olimpiyatların 1896 yılında olimpiyatların anayurdu Yunanistan’da düzenlenmesine ve olimpiyatların sloganı olarak da daha hızlı, daha yüksek, daha güçlü anlamına gelen ‘Citus, Altus, Fortus’un benimsenmesine karar verilir.
Bu kongrenin katılımcılarından biri de Fransız dilbilimci Michel Breal’dir. Breal düzenlenecek Atina Olimpiyatları’nda bir maraton yarışı düzenlenmesini önerir. Hem Pierre de Coubertin hem de Yunanlılar tarafından destek gören bu öneri böylece 1896 Atina Olimpiyatları’nda yaşama geçer. Maraton güzergahının Pheidippides 2386 yıl önce koşmaya başladığı 40 kilometrelik mesafenin başlangıcı olan Maraton Köprüsü ile son nefesini verdiği Atina arasında olması kararlaştırılır. Modern olimpiyatlarda koşulan ilk maratonda birinciliği Pheidippides’in soydaşı Yunan atlet Spyridon Louis’in 2 saat, 58 dakika, 50 saniyelik dereceyle kazanması hoş bir tesadüf olmuştur.
Maratonla ilgili olanlar, eminim günümüzde maraton mesafesinin neden 40 kilometre yerine 42 kilometre 195 metre gibi küsuratlı olduğunu merak etmiştir. Aslında bunun müsebbibi İngiliz Kraliyet Ailesidir. 1908 yılında, Londra’da gerçekleşecek olan Olimpiyat Oyunları’nda İngiliz Kraliyet Ailesi hem maratonun başlangıcını hem de bitişini cümbür cemaat görmek istemiş. Bu nedenle de maratonun Windsor Kalesi’nden başlayıp Londra’daki White City Olimpiyat Stadyumundaki Kraliyet Locasının önünde sonlanması planlanmıştır. Bu iki nokta arasındaki mesafe de tamı tamına 42 kilometre 195 metre imiş. Londra Olimpiyatları sonrasında Olimpiyat Komitesi ayrıcalıklı zümrenin keyfine göre her olimpiyatta maraton mesafesinin değiştirilme riskine karşı bir önlem alarak maraton mesafesini 42 kilometre 195 metre olacak şekilde netleştirmiştir.
Londra Olimpiyatları sadece mesafe değişikliği ile değil maraton koşusunun bitişi ile de akıllarda yer etmiştir. Çünkü maratonunun son düzlüğünde neredeyse Pheidippides’in kaderi tekerrür ediyormuş. Maratonu önde götüren asıl mesleği fırıncılık olan İtalyan atlet Dorando Pietri stadyuma birinci olarak girmiş ve tam bitiş çizgisine ulaşmak üzereyken Kraliyet Locası’nın önünde yığılıp kalmış. Birkaç kez ayağa kalkıp bitişe ulaşmayı çabalasa da başaramayıp yeniden yığılmış. Bunun üzerine olimpiyat görevlileri Pietri’nin yanına giderek kollarına girmiş ve yarışı bitirmesini sağlamışlar. Aslında yarışı bitirmesini değil yarıştan diskalifiye olmasına neden olmuşlar. Çünkü yarışlar sırasında alınan en küçük bir desteğin bile kurallara aykırı olduğu biliniyormuş. Pietri görevlilerin desteğine itiraz edip ‘yarışı bitirebileceğini’ söylese de görevlilerden gelen yanıt netmiş: “Kraliçe'nin önünde ölmene izin veremeyiz.”
Dorando Pietri, diskalifiye edildiğinden madalya alamamış ancak olimpiyatları izleyen Sir Arthur Conan Doyle’ın yarışın son anlarına tanık olması ve Daily Mail gazetesine yazdığı bir mektup ile yaşananları anlatması Pietri’nin ünlü olmasını sağlamıştır. Bir de yarışın ertesi günü Büyük Britanya Kraliçesi Alexandra’nın Pietri’nin çabasını takdir etmek amacıyla törenle gümüş bir kupa hediye etmesi, Pietri’yi en tanınmış kaybeden sporcu yapmıştır.
Pheidippides’ten beri bir amaç için koşuşturup duruyoruz. Kimimiz bir maratonu kazanmak için, kimimiz fiyakalı kitaplar yazabilmek için, kimimiz zengin olabilmek için, kimimiz insanca bir yaşam için, kimimiz de yenilip daha görkemli yenilebilmek için… Öyle ya da böyle yaşam denilen bu koşuşturmacada hepimiz son nefesini Pheidippides gibi bitiş’in çizgisinde vereceğiz. Umarım bizim de son sözümüz Nenikikamen olur.
Nefesiniz bol olsun…
Meraklısına not: Maratondan bahsedip, çıplak ayaktan bahsedip de Shambel Abebe Bikila’nın adını anmazsam bu yazı eksik kalırdı. 1932 doğumlu Etiyopyalı maraton koşucusu Bikila olimpiyat altın madalyası kazanan ilk Afrikalıdır. Kısa yaşamına iki altın madalya sığdıran bu atlet ilk altın madalyasını 1960 Roma Olimpiyatlarında kazanmıştır hem de çıplak ayakla.
- Vadedilmiş harfler 10 Ekim 2024 10:21
- Umut ayracı 26 Eylül 2024 10:24
- Fenike’den Marsilya’ya, uzodan rakıya… 12 Eylül 2024 12:41
- Bütün yollar Rom’a çıkar 29 Ağustos 2024 10:33
- Çayın yolculuğu 01 Ağustos 2024 08:30
- Kafatası çağı 18 Temmuz 2024 10:00
- Çok kapılı oda 08 Temmuz 2024 10:44
- Yoldan sonra 28 Haziran 2024 09:23
- Bir “Yol” Hikayesi II 13 Haziran 2024 13:49
- Bir “Yol” Hikayesi 30 Mayıs 2024 13:20
- İçimizdeki İrlandalı 16 Mayıs 2024 12:53
- İşçiler marş söyleyerek sahneye girerler… 01 Mayıs 2024 10:10
- Emek bizim, söz bizim… 26 Nisan 2024 04:30
- Sol açık 18 Nisan 2024 11:30
- Kader kapıyı çalınca… 04 Nisan 2024 12:45
- Bir ihtimal daha var o da ölmek mi dersin 21 Mart 2024 04:30
- İkiyüzlü ahlak kumkumalığı 07 Mart 2024 13:48
- Elde kaldı hüzün… 22 Şubat 2024 13:32
- Tüfenk üçlemesi: Mavzer 01 Şubat 2024 10:47
- Tüfenk üçlemesi: Aynalı Martin 18 Ocak 2024 11:50
- Tüfenk üçlemesi: Filinta 04 Ocak 2024 13:45
- Gayrı döner oldum 21 Aralık 2023 14:58
- Kayyum rejimi 07 Aralık 2023 12:54
- Kimdi giden kimdi kalan 23 Kasım 2023 11:01
- Eni vici vokke 02 Kasım 2023 13:04
- Şeytanın ışıltısından insanlığın karanlığına 19 Ekim 2023 09:52
- Dayanışma ezilenlerin inceliği midir? 28 Eylül 2023 12:20
- Amerikan İç Savaşı'ndan İngiltere'ye gariptos ağaçlarının hışırtısı 14 Eylül 2023 11:12
- Cehennemin kapısından Bakırköy’ün avlusuna… 31 Ağustos 2023 10:22
- Irgatın Türküsü 17 Ağustos 2023 11:32
- Yüksek Kaldırım’dan Leningrad’a bir şehrin faşizme karşı direniş senfonisi 03 Ağustos 2023 11:46
- Mississipi’den Feshane’ye derinlik ve güvenlik meselesi 20 Temmuz 2023 04:07
- Birimize bir şey olursa ne yaparız? 06 Temmuz 2023 11:31
- Mordan öte 22 Haziran 2023 12:22
- Hakikat bükücülüğü 08 Haziran 2023 11:11
- Umut yorgunluğu 25 Mayıs 2023 10:44
- “Winner” ceket mütevazı mutfağa karşı 11 Mayıs 2023 11:11
- Savaş naraları 27 Nisan 2023 10:10
- Bellek oyunları 13 Nisan 2023 10:50
- Maraş, bahtı gara Maraş 23 Mart 2023 10:48
- Aradığınız devlet bulunamadı 02 Mart 2023 12:22
- Deprem değil, binalar öldürürmüş (!) 16 Şubat 2023 08:42
- Katil uşak 02 Şubat 2023 11:01
- Suyun kokusu 19 Ocak 2023 13:45
- Timsah armudu 05 Ocak 2023 10:27
- Yılın sözcükleri 22 Aralık 2022 11:09
- Franco’dan bugüne Dünya Kupalarından elimizde kalanlar 08 Aralık 2022 11:45
- Şah mat 24 Kasım 2022 09:19
- “Gördük biz bu filmi” 10 Kasım 2022 10:54
- Hakikat yolcusu 30 Ekim 2022 11:20
- Anlatılamamış masallar 27 Ekim 2022 10:14
- "In vino veritas" diğer bir deyişle "Hakikat şaraptadır" 13 Ekim 2022 11:07
- Suskun notalar 29 Eylül 2022 11:12
- Güney Kutbunun yeniden keşfinin hüzünlü hikâyesi 15 Eylül 2022 11:09
- “Sen ben Lenin” Bir de Ahmet Abi. 01 Eylül 2022 10:39
- Börklüce’den günümüze Eyyamı Bahur ya da namı diğer Köpek Günleri 18 Ağustos 2022 10:59
- Dünyanın eksenini kaydıran Hindistan’ın küçük cevizi 04 Ağustos 2022 10:39
- Dünyanın tadı baharı 21 Temmuz 2022 08:40
- Menekşe kokusu 07 Temmuz 2022 04:24
- İnsan kokusu 23 Haziran 2022 04:12
- Tiryak-i 02 Haziran 2022 11:37
- Bahar karşılama 19 Mayıs 2022 06:26
- Hıdırellez ateşi 05 Mayıs 2022 01:05
- Yelkenler fora 21 Nisan 2022 05:20
- Sözün gücü 07 Nisan 2022 06:05
- Lombardiya’dan Ukrayna’ya kemanın tınısı 24 Mart 2022 05:34
- Zeytinin hükmü 10 Mart 2022 05:55
- Geççek 24 Şubat 2022 05:15
- Allasen söyle nedir aşkın aslı astarı! 09 Şubat 2022 23:45
- Erguvan kokusu 27 Ocak 2022 05:49
- (N)isyan 13 Ocak 2022 04:53
- Yaşamın ağırlığı 30 Aralık 2021 05:42
- Kuşaklar boyu insan hakları 16 Aralık 2021 05:03
- Savaşı Durduran Kadınlar: Lili ve Marlen 02 Aralık 2021 04:23
- Herkesin bir Ahmet Kaya’sı vardır 18 Kasım 2021 04:00
- Şaka mı, şeker mi, yoksa patates mi? 04 Kasım 2021 05:43
- Memeli Zeus 21 Ekim 2021 06:51
- Son Bakış 07 Ekim 2021 05:30
- Kırmızı 22 Eylül 2021 23:43
- Asuman’dan Antonis’e Ege’nin iki yakası 09 Eylül 2021 04:46
- Her ekalliyeti düşünüyorum 26 Ağustos 2021 04:04
- Dezenfektan aşkı 12 Ağustos 2021 06:12
- Nomadland’den Rosetta’ya Göçebe Ruhlar 29 Temmuz 2021 06:35
- Lavinia 14 Temmuz 2021 23:08
- Ruhumda Sızı* 01 Temmuz 2021 06:46
- “Y” 17 Haziran 2021 06:06
- Vurmayın öldüm 03 Haziran 2021 03:56
- Gözümün nuru 20 Mayıs 2021 06:11
- İmgenin suskunluğu 06 Mayıs 2021 05:56
- Ruhlar Mezbahası İyi Günler 22 Nisan 2021 03:34
- Şiirci Geldi Haaanıım… 08 Nisan 2021 00:00
- Ata Abi 25 Mart 2021 05:08
- “Yurtsama”dan “gündedün”e “nostalji”nin çağrıştırdıkları 10 Mart 2021 23:20
- Gönülçelen kelimeler atlasım 25 Şubat 2021 05:00
- Harfiyat 10 Şubat 2021 22:41
- Utanç ne yana düşer usta... 28 Ocak 2021 04:20
- “... Ve Herkes için Adalet” 13 Ocak 2021 23:15
- Yattığınız yer incitmesin… 31 Aralık 2020 04:38
- San(a)saryan’dan Su’ya Mahsus Mahaller 09 Aralık 2020 22:44
- Ölüm, adın kalleş olsun… 26 Kasım 2020 04:03
- Depremin ruhsal sarsıntısı 12 Kasım 2020 04:59
- Notaların savaşla hesaplaşması 29 Ekim 2020 05:11
- Hırsızlar mağarası 15 Ekim 2020 00:00
- İyi ki TTB var! 01 Ekim 2020 06:30
- Heybeliada Sanatoryumundaki Hayalet 17 Eylül 2020 00:02
- Otokinetik etki ve norm oluşturma 03 Eylül 2020 05:06
- Ödemişli Muzaffer’den Amerikalı Sherif’e 20 Ağustos 2020 00:51
- Uygun adım marş!… 06 Ağustos 2020 05:18
- ERK-EK 23 Temmuz 2020 04:57
- İçimdeki yangın 09 Temmuz 2020 05:18
- Dededen toruna “Barış”ın inşası 25 Haziran 2020 01:00
- Esaretten kaçan köleden hasta, kamçıdan tedavi üretmek 11 Haziran 2020 00:00
- Kerli ferli yalanlar ve sosyal uyum 28 Mayıs 2020 00:00
- Elma dersem çık… 14 Mayıs 2020 00:30
- Yaşam için ölüme yatanlar 30 Nisan 2020 02:08
- Bastırılan geri döner 16 Nisan 2020 00:00
- Miasmadan Covid-19’a sağlıkçıların salgından korunma önlemleri 02 Nisan 2020 02:49
- Şimdiki zamanda bir distopya: Covid-19 18 Mart 2020 20:30
- Şehitler tepesi 05 Mart 2020 00:30
- Özlerimize kıymayın efendiler! 20 Şubat 2020 00:30
- Acının tonu 06 Şubat 2020 00:00
- Başlarken… 29 Ocak 2020 23:20