15 Ağustos 2024 04:54

Bitiş çizgisi

Öyle ya da böyle yaşam denilen bu koşuşturmacada hepimiz son nefesini Pheidippides gibi bitiş’in çizgisinde vereceğiz. Umarım bizim de son sözümüz Nenikikamen olur.

Görsel: Ayşe Çetintaş

Halis Ulaş
Halis Ulaş

Başlangıcı milattan önce 776 yılına tarihlenen olimpiyatlar bu yıl 26 Temmuz-11 Ağustos 2024 tarihleri arasında Paris’te gerçekleşti. Açılış töreni ile başlayan tartışma hız kesmeden kapanış törenine kadar sürdü. İlk kez bir stadyum yerine şehrin bütününde gerçekleşen olimpiyat açılış töreni en çok LGBTİ+ propagandası yapıldığı ve Hristiyanlıkla alay edildiği gerekçesi ile eleştirildi. Hatta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan törene Macron tarafından davet edilmesine karşın torununun; 'Dede gitme, orada LGBT propagandası yapacaklar' diyerek bazı görüntüler izletmesi nedeniyle törene katılmaktan vazgeçtiğini ifade etti. 

Paris Yaz Olimpiyatları, tüm tartışmalara rağmen, bu yıl yeni eklenen break dans, dalga sörfü, kaykay ve spor tırmanışı kategorileri ile birlikte 32 spor dalında 10 bin 500 sporcunun katılımıyla gerçekleşti. Break dansın olimpiyatlara nasıl dâhil edildiği ya da break dans lobisinin gücü konusunda bir bilgim yok. Ancak önümüzdeki yıllarda tango, vals, salsa hatta çiftetelli lobileri de olimpiyatlara dâhil olmak için harekete geçerse sanırım şaşırtıcı olmaz.

Türkiye, Paris Yaz Olimpiyatları’nda beklenen başarıyı gösteremedi. Kırk yıl sonra bir olimpiyatı altın madalya kazanamadan tamamladı. Üç gümüş ve 5 bronz madalya alarak ülke sıralamasında 64. oldu.

Olimpiyat oyunlarında başarı gösteremediğimiz dallardan biri de maratondu. Maraton yarışı, tarihinde ilk kez bu yıl Paris’te halkın katılımına da açık yapıldı. Türkiye maraton finallerinde sadece bir erkek atletle temsil edildi. Maalesef o atletimiz de maratonu tamamlayamadı.

İlk kez halkın katılımına açık olarak yapıldı denilmesi ne kadar doğru bilemedim. Çünkü maraton yarışının başlaması zaten halktan birinin koşusu nedeniyle başlamıştır. Bu spor dalının doğmasına neden olan ilk koşucu milattan önce 530 yılında Atina’da doğmuş olan Pheidippides’tir. Pheidippides bir ulaktır. İşi bir yerden bir yere önemli bir haberi mümkün olan en hızlı şekilde koşarak iletmektir ve nefesi yettiğince de kendine verilen görevleri başarılı bir şekilde tamamlamıştır.

Tarih milattan önce 490… Pers ordusu, Antik Yunan kapılarına dayanmıştır ve sayıca Atina ordusundan üstündür. Atinalılar Perslere direnebilmek için Spartalılardan destek istemeye karar verir. Hemen ulak Pheidippides görevlendirilir. Çıplak ayak Atina Sparta arasındaki 225 kilometrelik mesafeyi 36 saatte koşan Pheidippides, Spartalıların olumsuz yanıtı nedeniyle Atina’ya eli boş döner.

Atinalıların Perslerle kendi başlarına savaşmaktan başka çareleri kalmamıştır. İki ordu Atina’nın kuzey doğusunda yer alan Maraton Ovası’nda karşı karşıya gelir. Beş günlük bekleyişin ardından, gün doğumunda saldırıya geçen Atinalılar sayıca üstün olan Persleri bozguna uğratarak savaşı kazanır. Haberin hızlıca Atinalılara iletilmesi görevi elbet Pheidippides’e verilir. Maraton ile Atina arasındaki 40 kilometrelik mesafeyi çıplak ayak koşan Pheidippides bitiş çizgisine ulaştığında “νενικήκαμεν” (Nenikikamen) yani “Zafer bizim” diyerek yere yığılır ve son nefesini verir.

Nenikikamen kelimesinin içerisinde yer alan niki yani zafer ifadesi, günümüzde ünlü bir spor markası tarafından da sahiplenilmiş olan, Eski Yunan’da zafer tanrıçası ‘Nike’nin isminden köken almaktadır. Milattan önce 490 yılında Yunanlılara zaferi muştulayan bu tanrıça, 1896 yılından beri olimpiyatlarda kazananlara verilen madalyaların bir yüzünde tüm ihtişamıyla boy göstermektedir.

Maraton Savaşı’ndan 2384 yıl sonra, Modern Olimpiyat Oyunları’nın kurucusu kabul edilen Fransız eğitimci ve tarihçi Pierre de Coubertin olimpiyatların yeniden düzenlenmesi için kolları sıvar. Bu amaçla Uluslararası Olimpiyat Komitesi oluşturmaya karar verir ve 16-24 Haziran 1894 tarihleri arasında Paris’te I. Olimpiyat Kongresi’ni düzenler. Kongreye 9 ülkeden 37 spor federasyonunu temsilen 78 delege katılır. Kongre sonucunda ilk modern olimpiyatların 1896 yılında olimpiyatların anayurdu Yunanistan’da düzenlenmesine ve olimpiyatların sloganı olarak da daha hızlı, daha yüksek, daha güçlü anlamına gelen ‘Citus, Altus, Fortus’un benimsenmesine karar verilir.

Bu kongrenin katılımcılarından biri de Fransız dilbilimci Michel Breal’dir. Breal düzenlenecek Atina Olimpiyatları’nda bir maraton yarışı düzenlenmesini önerir. Hem Pierre de Coubertin hem de Yunanlılar tarafından destek gören bu öneri böylece 1896 Atina Olimpiyatları’nda yaşama geçer. Maraton güzergahının Pheidippides 2386 yıl önce koşmaya başladığı 40 kilometrelik mesafenin başlangıcı olan Maraton Köprüsü ile son nefesini verdiği Atina arasında olması kararlaştırılır. Modern olimpiyatlarda koşulan ilk maratonda birinciliği Pheidippides’in soydaşı Yunan atlet Spyridon Louis’in 2 saat, 58 dakika, 50 saniyelik dereceyle kazanması hoş bir tesadüf olmuştur.

Maratonla ilgili olanlar, eminim günümüzde maraton mesafesinin neden 40 kilometre yerine 42 kilometre 195 metre gibi küsuratlı olduğunu merak etmiştir. Aslında bunun müsebbibi İngiliz Kraliyet Ailesidir. 1908 yılında, Londra’da gerçekleşecek olan Olimpiyat Oyunları’nda İngiliz Kraliyet Ailesi hem maratonun başlangıcını hem de bitişini cümbür cemaat görmek istemiş. Bu nedenle de maratonun Windsor Kalesi’nden başlayıp Londra’daki White City Olimpiyat Stadyumundaki Kraliyet Locasının önünde sonlanması planlanmıştır. Bu iki nokta arasındaki mesafe de tamı tamına 42 kilometre 195 metre imiş. Londra Olimpiyatları sonrasında Olimpiyat Komitesi ayrıcalıklı zümrenin keyfine göre her olimpiyatta maraton mesafesinin değiştirilme riskine karşı bir önlem alarak maraton mesafesini 42 kilometre 195 metre olacak şekilde netleştirmiştir.  

Londra Olimpiyatları sadece mesafe değişikliği ile değil maraton koşusunun bitişi ile de akıllarda yer etmiştir. Çünkü maratonunun son düzlüğünde neredeyse Pheidippides’in kaderi tekerrür ediyormuş. Maratonu önde götüren asıl mesleği fırıncılık olan İtalyan atlet Dorando Pietri stadyuma birinci olarak girmiş ve tam bitiş çizgisine ulaşmak üzereyken Kraliyet Locası’nın önünde yığılıp kalmış. Birkaç kez ayağa kalkıp bitişe ulaşmayı çabalasa da başaramayıp yeniden yığılmış. Bunun üzerine olimpiyat görevlileri Pietri’nin yanına giderek kollarına girmiş ve yarışı bitirmesini sağlamışlar. Aslında yarışı bitirmesini değil yarıştan diskalifiye olmasına neden olmuşlar. Çünkü yarışlar sırasında alınan en küçük bir desteğin bile kurallara aykırı olduğu biliniyormuş. Pietri görevlilerin desteğine itiraz edip ‘yarışı bitirebileceğini’ söylese de görevlilerden gelen yanıt netmiş: “Kraliçe'nin önünde ölmene izin veremeyiz.”

Dorando Pietri, diskalifiye edildiğinden madalya alamamış ancak olimpiyatları izleyen Sir Arthur Conan Doyle’ın yarışın son anlarına tanık olması ve Daily Mail gazetesine yazdığı bir mektup ile yaşananları anlatması Pietri’nin ünlü olmasını sağlamıştır. Bir de yarışın ertesi günü Büyük Britanya Kraliçesi Alexandra’nın Pietri’nin çabasını takdir etmek amacıyla törenle gümüş bir kupa hediye etmesi, Pietri’yi en tanınmış kaybeden sporcu yapmıştır.

Pheidippides’ten beri bir amaç için koşuşturup duruyoruz. Kimimiz bir maratonu kazanmak için, kimimiz fiyakalı kitaplar yazabilmek için, kimimiz zengin olabilmek için, kimimiz insanca bir yaşam için, kimimiz de yenilip daha görkemli yenilebilmek için… Öyle ya da böyle yaşam denilen bu koşuşturmacada hepimiz son nefesini Pheidippides gibi bitiş’in çizgisinde vereceğiz. Umarım bizim de son sözümüz Nenikikamen olur.

Nefesiniz bol olsun…

Meraklısına not: Maratondan bahsedip, çıplak ayaktan bahsedip de Shambel Abebe Bikila’nın adını anmazsam bu yazı eksik kalırdı. 1932 doğumlu Etiyopyalı maraton koşucusu Bikila olimpiyat altın madalyası kazanan ilk Afrikalıdır. Kısa yaşamına iki altın madalya sığdıran bu atlet ilk altın madalyasını 1960 Roma Olimpiyatlarında kazanmıştır hem de çıplak ayakla.   

Reklam
YAZARIN DİĞER YAZILARI