17 Ağustos 2024 05:24

25 senede rant, yıkım ve ölüm büyüdü

17 Ağustos 1999'daki Marmara depreminin üzerinden çeyrek asır geçti ancak rantçı zihniyet değişmedi. Marmara depreminin üzerinden devasa yıkımla 6 Şubat depremleri yaşandı, İstanbul depremi ise yolda.

17 Ağustos 1999'da Gölcük'te meydana gelen depremde çok sayıda bina yıkıldı. (Fotoğraf: AA)

Paylaş

Nisa Sude DEMİREL
İstanbul

Bundan tam 25 sene önce saat 03.02’de başta Marmara Bölgesi olmak üzere pek çok il, 7.6 büyüklüğündeki depremle sarsıldı. 16 milyondan fazla insan depremi hissetti veya yıkımından etkilendi. Resmi raporlara göre 18 bin 373 kişi hayatını kaybetti, 48 bin 901 kişi yaralandı. 505 kişi çeşitli uzuvlarını kaybetti. 285 bin 211 ev, 42 bin 902 iş yeri hasar gördü. Depremin yaralarını sarmak aylar, yıllar aldı. Her sene 17 Ağustos’ta binlerce insan kaybettiklerini andı. Depremzedeler, mühendisler, uzmanlar aynı yıkımı yaşamamak için alınması gereken önlemleri defalarca, her mecrada anlattı. Ancak en az 18 bin insanın canına mal olan deprem devlet yetkililerine ders olmadı.

17 Ağustos Gölcük depreminin ardından, 24 sene sonra bu defa ülkenin diğer ucunda 7.4 büyüklüğündeki deprem devasa bir hasara neden oldu. Yine resmi açıklamalara göre 53 bin 537 yurttaş hayatını kaybetti, 107 bin 213 kişi yaralandı. Ancak bu rakamların yanında yüzlerce kayıp, sayının çok daha fazla olduğuna dair şüphe bıraktı. 24 senede alınmayan önlemler, kulak asılmayan uyarılar, kâr ve rant uğruna neredeyse gün aşırı değiştirilen yönetmelikler 24 sene sonra en az 53 bin kişinin ölümüne neden oldu. Ancak bundan da ders alınmadı. Afet toplanma alanlarındaki alışveriş merkezleri olduğu gibi kaldı, deprem bölgesinin yeniden imarı bir rant avına dönüştü, yeniden bir yaşam kurmaya çalışanların devletin bölgedeki varlığıyla karşılaştığı ilk an ‘rezerv yapı alanı’ uygulaması oldu. İstanbul’da Şahintepe, Üsküdar gibi alanlar, Hatay’da ise 50 bin kişinin etkileneceği büyüklükte bölge rezerv yapı alanı ilan edildi. Rezerv alan ilan edilen bölgeler sağlam binaları da içeriyor, yurttaşların tarlaları, evleri gasbediliyor.

Gebze Teknik Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi ve Jeofizik Mühendisi Doç. Dr. Savaş Karabulut Türkiye’de depremle mücadeleye dair sorularımızı yanıtladı.

"HİÇBİR DEPREMDEN DERS ALINMADI"

1939 Erzincan depremi depremin ile büyük ve yıkıcı sonuçlarının öğrenildiğini ifade eden Karabulut, zemin konusunun 1992 Erzincan depremine kadar hiç dikkate alınmadığını ifade ediyor. Her büyük ve yıkıcı deprem sonrası yönetmelikler değiştirildiğini ve 1999 depreminden sonra konut tipi yapılar içinde zemin etüdünün zorunlu kılındığını aktaran Karabulut, deprem sonrasında Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesine engelleme getirildiğini hatırlatıyor.

Depremden kısa bir süre sonra iktidara gelen AKP’nin deprem ‘önlemlerini’ ise şöyle anlatıyor: “Farklı sermaye gruplarına TOKİ üzerinden sözde ‘sosyal konutlar’ üretme görevi vererek ‘Deprem ekonomiyi canlandırır!’ mesajını sermaye gruplarına dağıtmıştı. Depremde ölüm sınıfsaldır! Emekçiler, emekliler, işsizler ölür ve ‘kader ve fıtrat’ mesajı verilerek sorumluluktan kaçmanın yeni adı bulunur. AKP döneminde birçok mevzuat yayımlandı, Deprem Konseyi ise otokrat bir rejimin ihtiyacı olmayacak denerek lağvedildi!”

"İSTANBUL’DA YÜZ BİNLERCE İNSAN ÖLECEK"

Deprem vergileri gibi uygulamalarla deprem faturasının halka kaldığını vurgulayan Karabulut, 2011 depreminde ilk kez kamu görevlilerinin ceza aldığını ancak sonrasında bunun böyle gitmediğini söylüyor. AKP’nin halkın güvenli barınma hakkını çözemediğini vurgulayan Karabulut, “Deprem bir sistem sorunudur. Sistem paraya ve diğer finansal araçlara sahip olanları korumakta, hatta deprem sonucunda ihalelerle zengin etmektedir” diyor. Marmara Denizi içinde 7.6 büyüklüğüne varan en az bir deprem olacağını hatırlatan Karabulut, “Tarihsel depremler Marmara Denizi ve çevresinde en az 4 adet daha 7’den büyük deprem olması gerektiğini, gösteriyor. Yapıların birçoğunun 1975 yönetmeliğine göre bile yapılmadığı bir ülkede 6 Şubat depremlerinin en az 10 katı kadar insanın hayatını kaybedeceğini en yetkili bakanlar söyledi. Söz halkın, ya sömüren ve kendisini köle olarak gören sistem ve yönetimle ölümü ya da toplumsal yapıdaki tüm üretenleri kurtaracak bir yönetimle yaşamı seçecek” diye konuşuyor.

6 ŞUBAT’TAN SONRA KONUT VAADİ TUTULMADI

Cumhurbaşkanı Erdoğan 6 Şubat depremlerinin ardından önce yurttaşlardan bir sene talep ederek, “Amacımız 1 yıl içinde, yıkılan her binanın yerine güvenle, huzurla oturulabilecek konutları teslim etmeye başlamaktır. 1 yıl içinde inşallah biz bu konutları tamamlayacak ve sahiplerine teslim edeceğiz” demişti. Bir süre sonra bu vaat bir senede 319 bin konut ve köy evi teslim etmeye dönüştü. Şubat ayında ise eski Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Mehmet Özhaseki iki ay içerisinde 75 bin konutun teslim edileceğini ifade etmişti. Murat Kurum, 19 Temmuz’da Elâzığ'da yaptığı konuşmada deprem bölgesinde şu ana kadar 76 bin konutun sahiplerine teslim edildiğini, yıl sonu için hedeflenen sayının 200 bin olduğunu söyledi.

Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığının Kahramanmaraş ve Hatay depremleri raporuna göre deprem bölgesinde acil yıkılması gereken, ağır hasarlı ve yıkılmış konut sayısı 518 bin 9. kurumun açıkladığı sayı gösteriyor ki depremden 17 ay sonra teslim edilen konut sayısı kullanılmaz haldeki konutların neredeyse yedide biri.

DEPREM VERGİLERİ NEREDE?

Gölcük depreminin ardından ek gelir vergisi, ek kurumlar vergisi, ek emlak vergisi, ek motorlu taşıtlar vergisi, özel iletişim vergisi ve özel işlem vergisi yürürlüğe konuldu. Deprem harcamalarının finansmanı amacıyla yürürlüğe konan vergiler ve özel tüketim vergilerinin toplam tutarı bugünkü parasal değer ile 15 trilyon lirayı aştı. 1999-2023 yıllarında devlet tarafından toplanan özel iletişim vergisi ve şans oyunları vergisinin enflasyondan arındırılmış parasal değeri mart 2024 itibarıyla 990.7 milyar lira. 2011’de Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek Van depremi sonrasında yöneltilen “Deprem vergileri nerede” sorusuna şöyle cevap vermişti: “Duble yollara gidiyor, demir yollarına, hava yollarına, çiftçimize, eğitime gidiyor.”

MURAT KURUM YENİDEN BAKAN

Henüz 6 Şubat depremlerinin arkasından kısa bir süre geçmeden yeniden Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı olarak atanan Murat Kurum, dün yaptığı açıklamada “İstanbul'un 39 ilçesinde risk analizlerimizi tamamladık ve gördük ki bu şehirdeki toplam ev sayısının beşte biri, yani yaklaşık 1,5 milyon ev sağlıksız durumda. Olası bir depremde 600 bin konutun ilk dakikalar itibarıyla yıkılma tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu gördük. Yani yaklaşık 2,5 milyon insanımız çok ciddi risk altında yaşıyor” dedi. Kurum bu ifadelerin ardından güçlü, dirençli ve sağlıklı şehirlerini inşa etme sürecini başlattıklarını iddia etti. Ancak Kurum’un geçmişi bunun tam tersini söylüyor.

  • Kurum’un başına geçtiği Emlak Konut, IMF’ye verilen teminatla gayrimenkul yatırım ortaklığı olarak yapılandırılmıştı. Kurum’un atanmasının ardından önce ‘vergi muafiyeti’ ve hisse operasyonları gerçekleştirildi. Emlak Konut’ta devlet hisseleri yüzde 49’a düşürüldü.
  • Kurum, imar affı kapsamında Türkiye genelinde toplam 7 milyon 85 bin 969 adet yapı kayıt belgesi verilirken, bunların 5 milyon 848 bin 927’sini konutların oluşturduğunu söylemişti. 
  • Erzincan İliç’te meydana gelen, 9 işçinin ölümüne ve doğada geri döndürülemez tahribatlara yol açan facianın yaşandığı madenin “ÇED olumlu ve 2. kapasite artışı” izninin altında da Murat Kurum’un imzası var.
  • Ayrıca başta İstanbul olmak üzere kentsel dönüşüm adı altında yurttaşların kent merkezlerinden sürüldüğü projelerin birçoğunun tanıtımını bizzat kendisi yaptı. Bunlardan biri 2005’ten beri tamamlanmayan Fikirtepe dönüşümü.
ÖNCEKİ HABER

Gençlerin doğru sorularının çarpık cevapları

SONRAKİ HABER

ABD Dışişleri Bakanı Blinken, bölge turu kapsamında İsrail'e gidecek

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa