Barış halkların mücadelesi ile mümkün
Siyasi partiler 1 Eylül’ü ve barış mücadelesini gazetemize değerlendirdi.
Fotoğraf: Eda Aktaş/Evrensel
Damla KIRMIZITAŞ
1 Eylül Dünya Barış Günü çatışmaların sürdüğü Türkiye ve Ortadoğu’da bir mücadele günüdür. Emperyalist müdahalelerin engellenmesi, halkların kendi kaderini tayin hakkının vücut bulabileceği bir barış için barış ve demokrasi mücadelesi olmazsa olmaz. Siyasi partiler 1 Eylül’ü ve barış mücadelesini gazetemize değerlendirdi.
CHP Genel Başkan Yardımcısı İlhan Uzgel: Ortadoğu’da savaş daha sıcak. Ama dünyanın birçok yerinde de; Amerika kıtasında, Avrupa’da, Asya’ya uzanan bir hat üzerinde, sermayenin denetiminde gerilimler sürüyor. Şiddetle, çatışma eğilimi taşıyan aşırı sağ yükselişi de var. Dolayısıyla bu ikisine birden çözüm üretmek zorundayız.
Ortadoğu’da barışın olabilmesi için öncelikle İsrail’in durdurulması gerekiyor. Demokrat güçlerin daha etkin bir şekilde mücadele etmesi, daha uzun stratejiler geliştirmesi lazım. Yükselen ve potansiyel çatışmayı içeride ve küresel ölçekte içinde barındıran aşırı sağın yükselişine karşı özgürlükçü, ilerici güçlerin daha fazla iş birliği yapması gerekiyor. Her mücadele yerellerde sürdürülür ama sağ popülizm ya da otoriterlik birbirlerinden güç alarak yükseliyor. Dolayısıyla buna karşı geliştirilecek stratejinin de dayanışmacı, sınırları aşan nitelikte olması gerekiyor.
EMEP Genel Başkanı Seyit Aslan: Siyonist İsrail’in katlettiği Filistinli sayısı 40 bini aştı. Dünya halkları, işçi ve emekçileri, pek çok ülkede kitlesel gösterilerle Filistin ile dayanışma içinde bulunurken, İsrail’e destek veren Batılı emperyalist güçler, bir yandan bu dayanışmayı baskı altına almaya çalışıyor; diğer yandan da İsrail'e silah ve diplomatik destek sağlıyor. Türkiye’nin Saray iktidarı ise tepkilerin ardından uzun süre sonra İsrail’le ticari ilişkilerini durduğunu açıkladı; ancak ticaretin dolaylı yollarla devam ettiğini basından izliyoruz. Azerbaycan menşeli SOCAR’ın İsrail’e petrol tedarik etmesini ifşa eden Filistinli gencin geri gönderme merkezine (GGM) gönderilmesi AKP’nin iki yüzlü politikasının açık bir göstergesidir. İsrail’in koşulsuz destekçisi ABD’nin Türkiye’deki bütün askeri üsleri kapatılmalı ve NATO'dan çıkılmalıdır.
İçeride ise Kürt halkının haklarının inkarı, Hakkâri’ye atanan kayyum, Kürt siyasetçilerinin yıllardır cezaevinde tutulması tek adam iktidarının barışın önünde başat bir engel konumda olduğunun göstergesidir. Uzun süredir bölgesel bir karakter kazanan Kürt sorununun çözümü Türkiye’de iktidara karşı verilen mücadeleden bağımsız düşünülemez. AKP ve ortağı MHP'nin içeride baskı, dışarıda da operasyon üzerine kurulu Kürt politikası ile mücadele etmek Türkiye’de tutarlı bir muhalefetin temel koşullarındandır. Saray’ın yeni enerji yolları üzerinde hegemonya kurma planları açısından “terör tehdidini” güncel tutma gayreti içinde olduğunu biliyoruz. Bunların tümü barış mücadelesinin gündemleridir. Kürt halkının taleplerinin, iradesinin tanınacağı bir barış, ancak halkların, işçi ve emekçilerin mücadelesi ile mümkün. Bu mücadele Filistin, Suriye ve tüm Ortadoğu’da komşu halklarla barış içinde yaşamanın da önünü açacaktır.
‘SAVAŞ KARŞITLIĞI KÜRT SORUNUNDAN GEÇİYOR’
DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit: Ortadoğu büyük bir savaş yeri. İsrail-Filistin savaşı, İran’a, Lübnan’a, kısmen Yemen’e yayıldı. Türkiye’nin güney Kürdistan’da başlattığı operasyonun savaşa dönme riski var. Köyler boşaltılıyor, karakollar inşa ediliyor.
Muhaliflerin çok daha yaygın, gerçek anlamda herkesi içerecek şekilde savaş karşıtı kampı geliştirmesi gerektiriyor. Bu o kadar kolay değil, çünkü devletlerin savaşı meşrulaştıran açıklamalar yaptığı, büyük bir manipülasyonun olduğu bir ortam yaratılıyor. Türkiye gibi otoriter, sağ popülist rejimlerin olduğu yerlerde bu çok daha zor. Ama toptan bir savaş karşıtlığı hattı örgütlemek ve ortak paydada buluşmak gerekiyor.
Kürt sorununun demokratik barışçıl çözümü açısından savaş karşıtlığı çok önemli. Ülkede savaş karşıtlığı çok cılız. İçeride ya da dışarıda, savaşlar herkesi etkiliyor. İnsanlık suçları işleniyor. Hepsine amasız fakatsız karşı çıkmak gerekiyor. Türkiye’de savaş karşıtlığını bölen en büyük mesele Kürt sorunu. Burada ikircikli cümleler kurmaktan vazgeçtiğimiz anda Türkiye’de savaş karşıtı bir mücadele hattı örülebilir.
Sol Parti Başkanlar Kurulu Üyesi Önder İşleyen: Sosyalist ülkelerin tarih sahnesinden çekilmesi sonrasında, barış içinde bir dünya vaadi emperyalist propagandanın önemli halkalarından birisi oldu. Ortadoğu’ya yağan Amerikan bombaları eşliğinde yürürlüğe sokulan Büyük Ortadoğu projelerinden (BOP) geçilerek, şimdi bir ucu Ukrayna’da bir ucu Filistin’de kapitalist güçlerin de parçası olduğu adeta bir üçüncü dünya savaşı biçiminde sürüp gidiyor. Türkiye de emperyalizme bağımlılık içinde Ortadoğu yıkımının parçası haline getirildi. Suriye’de büyük göçmen krizini yaratan yıkımın arkasında da bu emperyalizme bağımlı cihatçı dış politika var. Kürt sorununun uzun süredir kalbi Suriye’de atarak, bölgesel planda karmaşıklaşması da bunun bir sonucu. AKP içeride baskı ve şiddetle çözümsüzlüğü, kendi iktidarının en önemli kaynaklarından birisi olarak görüyor.
Barış için ülkemizde ve bölgemizde öncelikle emperyalizmin dinsel, mezhepsel ve etnik ayrıştırmaya dayanan politikalarına karşı durmak gerekiyor. 1 Eylül’de, öncelikle Amerika’nın bölgemizdeki her tür hegemonyasına karşı çıkmak zorundayız. Barışa açılan kapılar ancak halkları bu anlayışla birleştirerek, her tür ayrıştırmayı aşacak bir birlikte yaşam ve kardeşlik temelleri üzerinden yükselecek antiemperyalist mücadelelerin eseri olacak.