Esenyurt’tan bir metal işçisi: Beklentiyle hiçbir şey olmuyor
"Beklentide olmanın, bir şeyler düşünmenin veya konuşmanın tek başına yeterli olmadığını son iki ayda yaşadıklarımız bize göstermiş olmalı."
Hilal Tok/Evrensel
Bir metal işçisi
Esenyurt-İstanbul
Sene başında hükümetin asgari ücrete ara zam yapmayacağını açıklamasından beri ücretler ve ücretlere yapılacak zam oranları sürekli gündemde oldu. Bu açıklama biz emekçileri geçmiş yıllardan daha da zor bir yılın beklediğinin işaretiydi. Nitekim aylar geçtikçe hükümetin tüm aksi iddialarına rağmen halkın enflasyonunda kayda değer anlamda bir iyileşmeden bahsetmek mümkün olmadı.
Ben de patronunun, temmuz ayında hükümetin zam yapıp yapmayacağına bakmaksızın temmuz ayında zam yapacağını açıkladığı bir fabrikada çalışıyorum. Ocak ayında yalnızca yüzde 30 zam aldık. Elbette bu orandan hiçbirimiz memnun değildik ancak temmuz ayında da zam alacak olmamız bizi bir beklentiye soktu. Dolayısıyla da öfkemizi ve itirazımızı dindiriyordu. Temmuz ayı bizim için bir türlü geçmek bilmedi. Hep birlikte ağustos ayının başını beklemeye başladık. Ağustos ayı diyorum çünkü hemen her yerde olduğu gibi benim çalıştığım fabrikada da patron herhangi bir şekilde yapılacak zam oranlarını önceden bize açıklamamıştı. Dolayısıyla ancak maaşlarımız yattığı gün öğrenecektik zam oranlarını.
ENAG DEDİ, TÜİK YAPTI
Ücretlerin yatacağı günü beklerken bir yandan da ülkenin farklı bölgelerinde temmuzda ek zam yapılması için verilen mücadeleleri izliyor ve arkadaşlarımla bu mücadeleleri paylaşıyordum. Kimi yerlerde verilen mücadeleler sonucu alınan ara zamlar işçilerin ilgilerini çekse de zaten bizim fabrikada zammın kesin yapılacak olması bizim diğerleri gibi bir mücadele vermemizin gerekli olmadığını düşündürdü. Maaş günü geldiğinde mesailerimiz de olduğu için aldık kağıdı kalemi elimize ve çeşitli denklemler kurarak net maaşımızı hesaplamaya çalıştık. Sene başında zamları belirlerken ENAG’ın açıkladığı enflasyonu dikkate alacağını açıklayan patron, zam oranında TÜİK’in açıkladığı 6 aylık enflasyona ancak ulaştı. Temmuz ayında alınan yüzde 25’lik zamla ortalama maaş artışında asgari ücretin altında kaldık.
Biz işçiler “Maaşımızı bilmeden 40 gün bu oranlar için mi çalıştık” diye söylenirken bu sefer de ağustos ayı içerisinde yatmasını beklediğimiz banka promosyonu beklentisine girmeye başladık. 2 sene önce hemen hemen 1 asgari ücret tutarında yatan promosyona ilişkin bir sürü soru kafamızda belirmeye başladı. Bu sefer sözleşmenin kaç yıl olacağı, ne kadar promosyon yatacağı, banka değişikliği yapılıp yapılmayacağı, promosyon ücretlerinin tek seferde ya da parçalı bir şekilde yatıp yatmayacağı gibi gün aşırı birbirimize bu soruları sorup herhangi bir yerden bunlara dair bir duyum alıp almadığımızı öğrenmeye çalıştık. Zam oranları düşük gelmişken herkes promosyonun hiç değilse bir miktar ellerini ferahlatacağını düşünüyordu. Hatta kimileri promosyonu dikkate alarak harcama yaptı, borç altına girdi.
ELİMİZ RAHATLAMADI BAŞIMIZ AĞRIDI
Yalnız promosyonların yatması gereken tarihin üzerinden 1 ayı aşkın bir zaman geçmiş olmasına rağmen ne herhangi bir ödeme yapıldı ne de yetkili kişilerden bu konuya ilişkin bir açıklama geldi. Elimizi biraz rahatlatması bir yana, promosyonlara ilişkin net bir açıklama yapılmaması başımızı ağrıtmaya başladı. Bazı arkadaşlarımız bu belirsizlik halinin patron tarafından bilerek, maaşlara yapılan zamların konuşulmaması ve arada kaynaması için yapıldığını düşünüyor.
Ama öyle ama böyle sadece beklentide olmanın, bir şeyler düşünmenin veya konuşmanın tek başına yeterli olmadığını son iki ayda yaşadıklarımız bize göstermiş olmalı. Daha iyi çalışma koşullarına ulaşmak için birlikte harekete geçmemiz gerektiği yeterince açık değil mi?