RTÜK sosyal medya röportajlarına göz dikti: Niyet YouTube yayınlarını sansürlemek
RTÜK’ün YouTube’daki bireysel yayıncılara dair yaptığı açıklamaları Bilişim Hukukçusu Gökhan Ahi ve Prof. Dr. Erkan Saka ile konuştuk.
Fotoğraf: Pixabay
Gözde TÜZER
RTÜK bir yandan televizyon kanallarına verdiği cezalarla gündemden düşmezken şimdi de sosyal medyada özellikle YouTube’daki sokak röportajlarına el atmak istiyor. Aslında 3 sene önce RTÜK bir yasa getirip bireysel olmayan yayınların lisans almasını zorunlu kılmıştı. Şimdi bunu bireysel yayınlara da çevirmek istiyor. Konuyu Bilişim Hukukçusu Gökhan Ahi ve Prof. Dr. Erkan Saka ile konuştuk. Gökhan Ahi “Niyet, bu yayınları da sansürlemek ve/veya otosansürlenmiş hale getirmek, ayrıca devletin finansal açıklarını kapatmak için toplanacak yeni bir harç yaratmak, bir de RTÜK payı var, reklam gelirleri üzerinden RTÜK’e ödenmesi gereken bir yüzde oluşturmak” derken; Erkan Saka şu ifadeleri kullandı: “Vatandaş her ortamda anayasal olarak ifade özgürlüğüne sahip, elbette YouTube üzerinden de bunu yapabilir. Ama otoritelerin ifade özgürlüğüne yaklaşımı malumunuz.”
"YASA İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ AÇISINDAN KISITLAYICI"
RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin, YouTube üzerinden düzenli yayın yapan kişilere lisans zorunluluğu getirilmesi yönündeki planlarını duyurdu ancak bu planının yasal altyapısı olmadığı gibi RTÜK’ün de yasal olarak böyle bir yetkisi yok. Böyle bir yasal altyapı ve yetki oluşturulabilmesi için TBMM’de kanun düzenlemesi yapılması gerekiyor. Mevcut kanun, sadece radyo, televizyon ve isteğe bağlı yayın hizmetlerinin düzenlenmesi ve denetlenmesi hakkında RTÜK’e yetki veriyor.
Erkan Saka bunun bireysel yayınları da kapsayacak şekilde genişletilebilir bir yasa olduğuna dikkat çekerek “Belli trafik oranlarına ulaşan bireysel hesaplara da kurumsal hesaplar gibi lisans zorunluluğu hiç şaşırtıcı gelmiyor. Bu aslında sosyal medyanın doğasına da uygun durum. Bireysel hesapların gücü kurumsallarınkini de geçebilir. Kaldı ki çok sayıda vatandaş başta YouTube olmak üzere çeşitli habercilik deneyimleri içindeler. Bunun gözden kaçması düşünülemezdi. Yani lisanslama süreci şaşırtmıyor, her halükarda yasanın kendisi ifade özgürlüğü açısından kısıtlayıcı idi. Bunun içeriği genişletiliyor” ifadelerini kullandı.
"BURADAKİ NİYET FARKLI"
YouTube’un, düzenli veya düzensiz yüz binlerce kanala ve milyonlarca içeriğe ev sahipliği yapıyor. Gökhan Ahi; sadece haberciler, yorumcular ve haber kanalları burada değil, bilim, edebiyat, felsefe, hukuk, sanat, eğlence, mizah gibi birçok konuda düzenli içerik üreticilerinin ana platform olarak YouTube’u kullandığına dikkat çekerek “Zaten birçok içerik üreticinin YouTube’de yer almasının sebebi lisans, ruhsat ve izin gibi prosedürlere bağlı olmadan, özgürce içeriklerini üretebilmek ve bu içerikleri çok sayıda kişiye cihaz, yer, saat ve süre sınırı olmadan ulaştırabilmek” dedi.
Ahi ayrıca hukuki olarak da şunlara dikkat çekti: “Konu eğer hukuka aykırılık halleri ise, zaten bunun cevabı genel kanunlar ve hukukun genel kuralları ile verilebiliyor. İçeriklerdeki herhangi bir suç unsuru veya hukuka aykırılık durumu mevcut düzenlemeler ile karşılanabiliyor. O zaman buradaki niyet farklı. Niyet, bu yayınları da sansürlemek ve/veya otosansürlenmiş hale getirmek, ayrıca devletin finansal açıklarını kapatmak için toplanacak yeni bir harç yaratmak, bir de RTÜK payı var, reklam gelirleri üzerinden RTÜK’e ödenmesi gereken bir yüzde oluşturmak”
DÜZENLİ YAYINDAN NE KASTEDİYOR?
RTÜK başkanının özellikle “düzenli yayınlar”dan bahsettiğini ancak bu “düzenli yayın” ile ne kastedildiğinin de belli olmadığını hatırlatan Ahi “Haftanın her günü veya belli günleri aynı saatte yayın yapan mı, her 3 günde 1 yayın yapan mı, haftada en az 1 kez yayın yapan mı, neye göre tanım yapılacak?” diye sordu.
Atılacak adımın, özellikle muhalif gazetecilerin YouTube kanallarını önemli ölçüde etkileyeceğini ve sokak röportajlarının önünün kesilmeye çalışılacağını vurgulayan Gökhan Ahi şöyle devam etti: “Halbuki gazeteciler konusunda evrensel gazetecilik etikleri var, gazetecilerin bu etik kurallar çerçevesinde hareket etmeleri beklenir. Sokak röportajları için ise basitçe etik kuralları belirlenir ve ilan edilir. Montajlamadan nasıl sokak röportajı yapılabileceği, konuşan kişilere maniple edilmeden nasıl soru sorulacağı, kişilerden nasıl izin ve muvafakat alınacağı konuları bir kılavuzla düzenlenebilir. Örneğin, Ticaret Bakanlığı Reklam Kurulu influencerların örtülü reklam konularını sadece bir kılavuz yayımlayarak çok güzel bir şekilde düzenledi ve denetlemeye devam ediyor.
GÖRÜNÜR ADALETSİZLİĞE TEPKİ
RTÜK Başkanı geçtiğimiz günlerde “Biz yayınların tamamının denetim yetkisine sahibiz. devlet sanki acziyet içerisindeymiş gibi algı yaratılıyor” demişti. “İnsanlar fikirlerini YouTube üzerinden söyleyemezler mi? Bu ifade özgürlüğü açısından nerede duruyor?” diye sorduğumuzda Erkan Saka şu ifadeleri kullandı: “Çoğu zaman vatandaşın tepkisi soyut bir devlet fikrine değil, görünür bir adaletsizliğe tepki oluyor. Bunu devlete tepki diye tanımlamak aslında sokak röportajlarına olmayan bir güç atfetmek olarak görülebilir. Vatandaş her ortamda anayasal olarak ifade özgürlüğüne sahip, elbette YouTube üzerinden de bunu yapabilir. Ama otoritelerin ifade özgürlüğüne yaklaşımı malumunuz.”
Gökhan Ahi ise devletin aciz olup olmadığı, kolaylaştırıcı düzenlemeler ve bu düzenlemelere uymak konusunda vatandaşlardaki istek ve gönüllülük ile belli olacağını hatırlattı ve “Eğer bir devlet, her şeyi denetlemek isteyip, yasak koyup üzerine bir de yaptırımlar ekliyorsa acziyet belirgin hale gelir. Çünkü devlet, koyduğu kuralları açıklayamamakta ve uymaya yönelik istek yaratamamaktadır” ifadelerini kullandı.
"BASKILAMA BİLGİ KİRLİLİĞİNE YOL AÇIYOR"
“İnternet dünyası açısından tek sesli yayın yapmak mümkün mü?” diye sorduğumuz Prof. Dr. Erkan Saka şunları söyledi: “Daha zor ama gelir kaynaklarını kesmek suretiyle kurumsal yapıların baskıya dayanabilmesi zor. Bu durumda kontrol edilmesi daha zor olan bireysel kullanıcılar devreye giriyor. Ne yazık ki çoğu kimliği belirsiz bu bireysel hesaplar profesyonel editoryal süreçlerden yoksun olduğu için dezenformasyona daha çok neden oluyor. Yani baskılama daha büyük bilgi kirliliğine yol açıyor.”
DÜNYADAKİ İNTERNET ÖZGÜRLÜĞÜ TARTIŞMALARI
Dünyada da sosyal medya ve internet dünyası üzerine tartışmalar yapılıyor. Erkan Saka dünyadaki duruma dair şu görüşlere yer verdi: “ABD'nin başını çektiği tarafta internet özgürlükçüleri öncelikle büyük teknoloji firmalarının rolüne odaklanıyor. Onların ifade özgürlüğü kısıtlama güçleri daha fazla gibi. Ama Tiktok'un yasaklanması düşünüldükten sonra ABD siyasi elitlerinin de rolünü daha çok düşünmek gerekecek. Başını Çin'in ve Rusya'nın çektiği alanda zaten uzun yıllardır siber egemenlik kavramı bağlamında devletlerin kısıtlayıcı yönüne vurgu yapılıyor. Türkiye'nin durumu daha çok bu blok tarafında gibi gözüküyor.”
Gökhan Ahi ise şu sözlerle anlattı: “Dünya genelinde sosyal medya ve internet üzerindeki düzenlemeler oldukça farklı. Avrupa Birliği, dijital içeriklerin düzenlenmesi ve platformların sorumlulukları konusunda sıkı kurallar getirmiştir. ABD’de ise sosyal medya platformlarının içerik denetimi konusunda daha fazla özgürlük tanınmakta ve ifade özgürlüğü geniş bir çerçevede korunmaktadır. Çin gibi ülkelerde ise sosyal medya ve internet üzerindeki denetim çok daha sıkı ve kapsamlıdır.”