29 Eylül 2024 04:03

Üniversiteli kadınlar sağlığa erişemiyor

Türkiye’de devlet üniversitelerinde kadın öğrencilerin sağlığı için yeterli bütçe ayrılmadığı için kadın öğrencilerin sağlığı etkileniyor.

Fotoğraf: Burcu Yıldırım

Paylaş

Sıla ALTUN

İstanbul

Türk Jinekoloji ve Obstetrik Derneğinin verilerine göre Türkiye’de HPV 16 ve 18’in toplam görülme oranı yüzde 75.4’tür. Bunala birlikte cinsel yollarla bulaşan hastalıklarla ilgili yeterli bilgilendirme sağlanmazken sağlık sistemindeki dönüşümle birlikte randevu bulma sorunu, doktorların ön yargıları ve aile baskısı gibi çeşitli sebeplerle kadınlar sağlık tedavilerinden mahrum kalıyor. Kadın sağlığı hizmetlerine erişimin kısıtlılığı üniversiteli genç kadınlar açısından da eğitim hakkını engelleyecek düzeye kadar ulaşıyor.

Ancak buna rağmen Türkiye’de bulunan 129 devlet üniversitesinin yalnızca 5 tanesinin Sağlık ve Rehberlik Merkezinde kadın sağlığı ve doğum birimi bulunuyor. Sağlık ve rehberlik merkezlerinde kadın sağlığı ve doğum birimi bulunan üniversiteler ise şunlar: Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Ege Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi, Cerrahpaşa ve Burdur Mehmet Akif Üniversitesi. Bazı üniversitelerde ise sağlık ve rehberlik merkezleri bulunmazken öğrenciler çevredeki özel hastanelere ya da kamu hastanelerine yönlendiriliyor. Öte yandan bazı üniversitelerde medikososyal sağlık merkezi bile bulunmuyor. Örneğin Çanakkale 18 Mart Üniversitesinin medikososyal sağlık merkezi hakkında üniversite yönetimince “işlevsizleştiği” iddia edilerek kapatılma kararı verilmişti.

Kadın sağlığı ve cinsel sağlığa dair yeterli hizmetin ne devlet ne de üniversiteler tarafından yeterli düzeyde sunulmamasının karşısında ise üniversiteli kadınlar bu hizmetin ne kadar önemli olduğuna ve yapılabilecek uygulamalara dikkat çekiyor.

‘SAKLAMA, ÖĞRENCİYİ KORU’

Gazetemize konuşan, Yıldız Teknik Üniversitesi Kadın Çalışmaları Topluluğundan Beyza, birçok genç kadının kadın sağlığına ya da cinsel sağlığa ilişkin yaşadığı sorunları el yordamıyla tespit etmeye çalıştığını ifade etti. Üniversitelerde bu konu hakkında uzmanların görev aldığı aydınlatma çalışmalarının yapılması gerektiğine dikkat çeken Beyza, topluluk olarak kadınların sağlık konusunda aydınlatılması için yaptıkları etkinliklerde yaşadıkları sorunlara dikkat çekti. Topluluk olarak yaptıkları cinsel sağlık etkinliği iptal edilmesin diye otosansür uygulamak zorunda kaldıklarını ifade eden Beyza, “Okullar cinsel sağlık sorunlarının varlığıyla yüzleşmeli. Saklamak, gizlemektense okulların öğrencileri koruması gerekir” dedi.

Üniversitelerde kadın sağlığı hizmetlerinin geliştirilmesi için atılabilecek adımlar açısından Beyza şunları ifade ediyor: “Kadınlar öncelikle fısıldaşmayı bırakabilir. Yaşadığımız sorunlar gizlememiz, saklamamız gereken şeyler değil. Toplum baskısından dolayı zorlanabiliriz ama ilk önce üniversitelerde bu engeli aşmalıyız. Diğer kadınlarla yaşadığımız sağlık sorununa dair paylaşımda bulunma, birbirimize destek olma ve çeşitli kadın toplulukların parçası olarak bu süreçleri birlikte geçirmek çok önemli.”

‘HPV İLE İLGİLİ BİLGİ KİRLİLİĞİ VAR’

Yıldız Teknik Üniversitesinden başka bir kadın öğrenci ise özellikle HPV’ye dair kadınların yaşadıkları sorunları anlattı. Kadınların HPV olduğunu öğrendiğinde oldukça korktuğunu ve ne yapacağını bilemediğini anlatan öğrenci, “İnanılmaz bir bilgi kirliliği var. Çok tedirgin oluyorlar o yüzden. Kadınlar anında kanser olduğunu, bunun tedavisi olmadığını düşünebiliyorlar ama bunun sebebi hastalığa dair bilgilendirilmemiş olmaları” ifadelerini kullandı. Kadınların HPV’ye ilişkin tedavi süreçlerinde de oldukça zorlandığını ifade eden kadın, birçok üniversiteli kadının devlet hastanesinde tedavi olmak istemediğini çünkü tedavi sürecinin ve hastalığın kayda geçirilmesini ya da ailesi tarafından öğrenilmesini istemediğini söyledi. Bu yüzden diğer kadınlara danışarak özel kliniklere yönelen kadınların ya günübirlik işler yapıp tedavi masrafını bu şekilde karşıladığını ya da halihazırda çalışan kadınların ücretlerinin tamamını tedaviye ayırmak zorunda bırakıldıklarını vurguladı. Tedavi sürecinde de kadınların doktorların ön yargıları ve uygunsuz yakıştırmalarına maruz kaldığını ifade eden kadın, bu durumun üniversiteli genç kadınlar açısından tedaviyi geciktiren ve sağlığı tehdit eden bir durum yarattığını söyledi. Okulun içinde güvenli bir şekilde kadın sağlığına ve cinsel sağlığa dair tedavi alabilecekleri bir alanın olmasının oldukça önemli olduğunu ifade eden kadın, “Bunun gerçekleşebilmesi için birlikte talep etmemiz ve dayanışmamız gerekiyor” dedi.

Yıldız Teknik Üniversitesinde bulunan medikososyal merkezinde diş ünitesi, acil ünitesi, radyoloji ünitesi, laboratuvar ünitesi ve psikolojik destek ünitesi bulunuyor. Kadın sağlığı ve doğum birimi yer almasa da laboratuvar ünitesinde HIV, HCV gibi testler gerçekleştiriliyor.

‘BASKI, KADIN SAĞLIĞINI ETKİLİYOR’

İstanbul Üniversitesinin Beyazıt Kampüsünde bulunan medikososyal merkezinde bir kadın doğum uzmanı bulunuyor. İstanbul Üniversitesinde öğrenci olan İclal ise üniversiteli kadınların kadın sağlığı hizmetlerine erişebilmesinin önündeki engelleri aşabilmenin bir yolu olarak toplumsal ön yargıların kırılmasını gösterdi.

Üniversiteli kadınların özellikle de HPV ile tek başına baş etmek zorunda bırakıldığını ve yaygınlaştığını ifade eden İclal bunun sebebi olarak sorunun görünmez kılındığını ifade etti. İclal, “Örneğin üniversitede herkesin eşit bir şekilde erişebildiği, cinsel yolla bulaşan hastalıklara dair koruyucu ve tedavi edici bir hizmet olsa hem yaşanılan rahatsızlıklar daha gözle görülür olur hem de bunlar engellenebilir” dedi.

Kadınların üniversitelerde kadın sağlığı polikliniklerine ihtiyaç duyduğunu vurgulayan İclal, “Kadınların buna her zaman ihtiyacı oluyor. Kadınlar, kendilerini çok geç keşfediyorlar. Bu yüzden birçok şeye dair bilgi sahibi olamıyorlar. O yüzden sağlık problemlerini daha fazla yaşıyorlar. Baskıyla da bu durum görünmezleştiriliyor” diyerek toplumsal baskının kadın sağlığı üzerindeki etkisine vurgu yaptı.

Tüm kadınlarla birlikte üniversiteli kadınların da kadın sağlığı ve cinsel sağlık hizmetlerine erişebilmesinin yolunun toplumun topluca bu talebi sahiplenmesi olduğunu düşünen İclal, “Bu talebi hep birlikte, cinsiyet fark etmeksizin dile getirdiğimizde, tüm cinsiyetlerin cinsel sağlık hizmetlerini eşit bir şekilde alması gerektiğini savunduğumuzda, talebin kendisi yönetenler için daha kabul edilebilir ya da engellenemez olur” dedi.

‘SMEAR TESTİ BAŞLANGIÇ OLABİLİR’

Orta Doğu Teknik Üniversitesine bağlı sağlık merkezinde bir kadın hastalıkları ve doğum birimi bulunuyor. Bu birimin internet sayfasında, kadın hastalıkları, gebelik, menopoz muayeneleri, smear (Rahim ağzı kanser tarama testi), ultrasonografi yapıldığına dair bilgiler yer alıyor. Ancak geçtiğimiz hafta SMEAR testi yaptırmak için medikososyala başvuran bir öğrenci artık bu testin yapılmayacağı, okul yönetiminin doktorlara bütçe yetersizliğini sebep göstererek testi yapmamaları konusunda uyarıda bulunduğunu öğrendi. ODTÜ’de eğitim gören kadınlar bu duruma tepki göstermeye devam ediyor.

ODTÜ’de eğitim gören bir öğrenci kadın bütçe yetersizliği bahane gösterilerek öğrencilerin sağlık hakkının hedef alınmasını “Yeni rektörle bir şeylerin düzeleceği umudumuz yoktu açıkçası. Gelir gelmez böyle bir uygulama olması da bunu kanıtladı” sözleriyle değerlendirdi.

Türkiye’de sağlık hizmetlerine ulaşmanın oldukça zor olduğunu ifade eden kadın, kadın sağlığı hizmetlerine erişmenin de toplumsal baskı ve devletin kısıtlamalarıyla daha zor olduğunu vurguladı. Bu yüzden okula ilk geldiğinde medikonun varlığından çok mutlu olduğunu ancak bu kurumun da doktor kısıtlılığı, sıra sorunu gibi çeşitli eksiklikleri olduğuna dikkat çekiyor. Okul yönetiminin de devletten farklı olmadığına dikkat çeken kadın, “SMEAR testinin kaldırıldığı haberini görünce aklım direkt bu bahsedilen tasarruf önlemlerine gitti. Devlet kendi yapması gereken hizmetlerin ve ekonomik sorunların faturasını bize kesiyor gibi hissediyorum. Böyle şeylerin de artacağını düşünüyorum” dedi. SMEAR testinin kaldırılmasıyla zaten erişimin kısıtlı olduğu kadın sağlığı hizmetlerinin daha da kısıtlanacağını ifade eden kadın, “Sonuçta sadece SMEAR testiyle de bitmiyor. Yurtlarda çok fazla sayıda insan bir arada yaşıyor. Bulaşıcı bir hastalık durumunda daha büyük sorunlar yaşanıyor. Bütçe sorununu öne sürerek diğer sağlık hizmetlerini de sınırlandırdıklarında daha büyük problemler yaşayacağız” dedi. Bunun yanı sıra cinsel yolla bulaşan hastalıklar açısından toplumsal baskının yine kadınları hedef aldığını ifade eden kadın, “En azından ODTÜ’deyken görece daha kolay gidip muayene olabiliyoruz ama kadın sağlığına yönelik kısıtlamalar devam ederse bu durum daha da zorlaşacak. SMEAR testinin kaldırılması yalnızca bir başlangıç olabilir, sağlık hakkımıza daha büyük saldırılar da devam edebilir gibi hissediyorum” dedi.

Ücretsiz SMEAR testinin engellenmesine yönelik konuşan ODTÜ Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları Topluluğundan Seher Bahar ise “Asıl soru okul yönetimi nereye yatırım yapmak istiyor? SMEAR testini bütçe yok diye kaldırıp Devrim’in yanı başına çim amfi yapabiliyorlar. Kimin için?​” diye sordu.

‘SAĞLIĞIMIZ LÜKS DEĞİL’

Medikonun birçok eksiğini kadınlardan da duyduğunu belirten Bahar, kadın doğumda da birçok sorunla kadınların karşı karşıya kaldığını ifade etti. Bu sorunların yalnızca okulla ilgili olmadığını, kadın sağlığına yönelik araştırmaların da yetersizliğini hatırlatan Bahar, “Üslup sorunu yaşıyoruz. Onun dışında her sorunumuza çözüm olarak doğum kontrol hapları yazılıyor. Ben o yüzden rutin bir kontrol için gitmek istemiyorum çünkü bana güven vermiyor” dedi.

İktidarın tasarruf politikalarının ilk elden eğitim ve sağlık hakkına yöneltildiğini söyleyen Bahar, “Güncel olarak gördüğümüz örnek üzerinden kadınların sağlığının hedef alındığını da anlıyoruz. Bunu, ikincil cinsiyetin yeniden yaratımı olarak da görüyorum. Sanki bir masaya oturup konuşmuşlar ‘İlk kimden vazgeçebiliriz’ diye. Kadın sağlığında karar kılmışlar. Böyle bir hizmeti belki gereksiz belki de lüks gibi görüyorlar. Ama bizim sağlığımız bir lüks değil” diyerek sağlık hizmetlerinin bir hak olduğuna vurgu yaptı.

ODTÜ Kampüsünün öğrenciler açısından bir şehir gibi olduğunu ve sağlık hizmetlerinin kampüs içinde bulunmasının önemine vurgu yapan Bahar, “Hayatımızın her alanında birçok engelle karşılaşıyoruz. En küçük engele bizim ayağımız takılıyor ve geri adım atmak zorunda bırakılıyoruz. Bir kadın, sağlık sorununu okul içinde çözemeyecekse bu durum onun eğitim almasını engelleyecek kadar büyüyebiliyor. Bu yüzden kadınların eğitim hakkı için üniversitede kadın sağlığı hizmeti verilmesi elzem” ifadelerini kullandı.

BÜTÇE ÖĞRENCİLER İÇİN KULLANILSIN

Kadın sağlığına yönelik hizmetlerin okul içinde karşılanmasına vurgu yaptıktan sonra bütçe sorununa değinen Bahar, “SMEAR testi kaldırılırken bütçemiz yok denildi. Kime göre, neye göre? Onların kafalarındaki planlara göre bizim sağlığımıza bütçe yok. ODTÜ Teknokent bir sürü gelir getiren bir yer onun dışında da okulun kaynakları var. Asıl soru, okul yönetimi nereye yatırım yapmak istiyor. SMEAR testini bütçe yok diye kaldırıp Devrim’in yanı başına çim amfi yapabiliyorlar. Kimin için?​” diyerek bütçenin öğrenciler için kullanılmadığına dikkat çekti.

Son olarak ODTÜ’deki kadınlara çağrıda bulunan Bahar, “Ben de bu sorunlarla yüzleşmeye başladığımda negatif etkileniyordum. Her şey çok üstüme geliyordu, bu kadar kötülükle nasıl baş edeceğiz diye. Ama buradan çıkış yolu bulabiliriz. Kendim ve etrafımdaki kadınlar için bir şeyler yapmaya çalışırsam kendimi iyi hissedebileceğimi fark ettiğimde ayağa kalktım. Tamam, SMEAR testi elimizden alınmış olabilir ama biz bir araya gelip onu geri kazanmaya çalışabiliriz. Bir şeyin olmuş olması orada bittiği anlamına gelmiyor. Bunun devamını getirebiliriz” diyerek kadınları dayanışmaya çağırdı.

ÖNCEKİ HABER

Ceylan Önkol mezarı başında anıldı

SONRAKİ HABER

İsrail'in Lübnan'da son iki haftada düzenlediği saldırılarda 1030 kişi hayatını kaybetti

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa