Tersanede kayyım tartışmaları: Bunların dediği hiçbir şeye güvenmeyeceksin
Kayyım atamaları işçi emekçiler içerisinde de tartışılıyor. Kürt işçilerin yoğunlukta olduğu tersane iş kolunda da işçilerin gündemini oluşturan meselelerden biri bu.
Fotoğraf: Halil İbrahim Sincar/AA
Eren YÜCEBOY
İstanbul
Önce Devlet Bahçeli’nin partisinin grup toplantısında yapmış olduğu ve Abdullah Öcalan’ın Mecliste konuşma yapma önerisini de içeren konuşması ve sonrasında İstanbul Esenyurt’tan başlayarak Mardin, Batman ve Halfeti’ye kayyım atanması işçi emekçiler içerisinde tartışılıyor. Kürt işçilerin yoğunlukta olduğu tersane iş kolunda da işçilerin gündemini oluşturan meselelerden biri bu.
Cumhur İttifakı bileşenlerinin bir yandan “barış elini” uzatırken bir yandan da “sopa” göstermesi her ne kadar onun iktidar pratikleri açısından “normali” haline gelmiş olsa da tersane işçilerinin meseleye ilişkin öncelikli refleksi bu iki tezat durum arasındaki çelişkiye dair düşünmek, kafa yormak oluyor. Bu noktada da düşünceleri yer yer anlamlandıramadıkları, nedenlerine dair cevap bulmakta zorlandığı şeyleri barındırsa da genel anlamda ortaklaşılan fikir; Cumhur İttifakının atacağı herhangi bir barış adımına dair güvensizlik.
“Bunların dediği hiçbir şeye güvenmeyeceksin” diyor Diyarbakırlı Yüksel. Böyle düşünmesini geçmişte yaşananlarla gerekçelendiriyor: “Daha önce de açılım dediler, çözüm süreci dediler. Ne oldu? Sonunda bir yolunu bulup Demirtaş’ı içeri tıktılar.”
Yasin de Yüksel’le benzer fikirlere sahip. Bahçeli’nin bugünkü açıklamasını kendi iktidarlarını sürdürebilmek için Kürtleri pazarlık malzemesi haline getirme çabası olarak görüyor: “Şimdi CHP sürekli erken seçimden bahsediyor. AKP bugün erken seçim yok falan diyor ama bu ülkede neyin ne zaman olacağı belli olmaz. Sadece genel seçim de değil, yarın öbür gün bir Anayasa referandumu da olabilir. Sonuçta bunlar sürekli bir yeni Anayasadan bahsediyor. Bu seçim ihtimallerinde Kürtleri kendi yanına çekmenin peşindeler, başka bir şeyin değil. Ağzımıza bal çalıp bizi pazarlıkla ikna etmeye çalışacaklar.”
Üç arkadaşıyla birlikte bekar evinde kalan Fahri, “Daha dün evde arkadaşlarla konuştuk bu konuyu” diyor son kayyım atamalarını kastederek. Kürtlerin seçim zaferlerinin zorla ellerinden alındığını söylüyor. “Ahmet Türk’ün attığı oy farkının eşi benzeri var mı herhangi bir yerde? Yok. Haritaya bir bakıyorsun, bizim oraları hep bizim adaylar silip süpürmüş. Bir de Kürtlerin çoğu gurbetçidir, bir yerlerde çalışır, gidip oy da kullanamaz... Ona rağmen silme götürüyoruz her yeri. Hepimiz oy kullanabilsek gerisini düşün. E biz daha ne yapalım? Tekrar tekrar kayyım atayacaksan seçim yapmanın ne anlamı var?” diyor.
“Bunlar böyle iki şehirden başladıysa gerisini bırakmazlar. Arkası gelir” diyor Kemal. Kendi iradelerinin ayaklar altına alındığını ve bunun devam edeceğini belirtiyor. “Önceki gibi olur. Bir tane belediye bırakmazlar Kürtlere. Her bir belediye başkanı için bulurlar bir gerekçe. Onun gözünün üstünde kaşı var, bunun tipini beğenmedim derler. Alışıklar nasılsa.”