Asgari ücret görüşmeleri yaklaşıyor: Biz borçla geçiniyoruz, bize yüzde 25 zam diyorlar
İstanbul İkitelli'de tekstil işçileriyle, yaklaşan asgari ücret görüşmelerine dair konuştuk. Artık geçimlerini tamamen borçla sağladıklarını söyleyen işçiler, yüzde 25 zam iddialarına tepkili.
Fotoğraf: CSGB
Andaç Aydın ARIDURU
İstanbul
2025 yılı için belirlenecek asgari ücret görüşmeleri yaklaşırken taraflardan gelen açıklamalar, milyonlarca işçi ve emekçi için kendi ifadeleriyle, “suyun üstünde kalmak ve batmak” arasında geçecek bir 2025 yılı demek. DİSK-AR’ın “Asgari Ücret Araştırması 2024” isimli raporuna göre asgari ücret ve asgari ücretin yüzde 50 fazlası (17 bin 2 TL ve 25 bin 503 TL) arasında ücret alan çalışanların tüm çalışanlara oranı yüzde 69. Milyonlarca işçinin bugün itibarıyla Türk-İş’in açıkladığı açlık sınırının altında geçim mücadelesi devam ediyor. Yeni asgari ücrete dair talepkâr olanlar da Tespit Komisyonunun taraflarından gelen açıklamalarla tedirginliği artanlar da var.
GEÇİNMEK YOK, BORÇ VE KREDİ ÖDEMEK VAR
İstanbul İkitelli’de tekstil işçilerinin vardiya gidiş ve dönüşleri sırasında uğrak noktası olan bir kahvede görüştüğümüz işçiler asgari ücrete dair tartışmalarını anlatıyor. Bir işçi, bölgedeki iş yerlerinde yıllar boyunca asgari ücret ve ancak birkaç bin TL üzerinde ücretlerle çalıştığını anlatıyor. Düşük ücretler sebebiyle bir süredir iş aradığını ve aldığı 22 bin TL ile ancak geçmişe dönük borçlarını ödeyebildiğini belirten işçi, “Esnek hesaplar, kredi kartının borcunu başka kredi kartıyla kapatmak meselelerinde uzmanlaştık” diyor.
Borçlar, faturalar ve sabit masraflar nedeniyle ücreti aldıktan sonra ilk günden elinde 1000 TL kaldığını söyleyen işçi, ailesiyle birlikte yaşaması ve eve giren iki emekli aylığı sayesinde ay sonunu getirebildiklerini belirtiyor: “Evimiz bize ait. Mutfak masrafları, faturalar aylık ihtiyaçlarla birlikte her ay 40 bin TL giderimiz var. Elde kalanla anca çay içmeye çıkabiliyorsun işte. İnsanın sosyal bir aktiviteye de ihtiyacı oluyor.”
Kahveye mahalleden arkadaşlarıyla birlikte gelen genç bir metal işçisi de 23 bin TL ücret alıyor. 4-5 kişilik arkadaş grubu yakın tarihte Mısır tatiline gitmiş, ancak genç işçinin katılamadığını öğreniyoruz. Oluşan sessizliği işçi “Bana bir şey de getirmemişler” diyerek bozuyor. Ailesiyle birlikte yaşadığını aktaran işçi, babasıyla birlikte çalışarak giderleri ve kredi borçlarını ancak karşılayabildiğini söylüyor: “Ailemle birlikte yaşamasam bir evin masraflarını karşılamam mümkün değil. Aldığım ücretle tek başıma yaşamayı bırak eve dahi çıkamam.”
‘YAPILMAYACAK’ ZAMMA ALIŞTIRMAK İSTİYORLAR
Ailenin tek gelir kaynağının kendi ücreti olduğunu ve eşinin de iş aradığını söyleyen bir havalimanı depo işçisi ise gıda ihtiyaçlarını karşılayabilmek için nakit avans kullanıyor. Temel ihtiyaçları borçla karşıladıkların ifade eden işçi, “İhtiyaç kredisi çekiyorum faize çalışıyorum. Bir krediyi bitiremeden başka kredi çekiyoruz. Dönmüyor artık. Hadımköy’de oturuyorum, en kötü evler için bile 12-13 bin TL kira istiyorlar. Yaşamayalım istiyorlar resmen” diyor.
İşçiler asgari ücret görüşmeleri öncesi hükümet kanadından yapılan açıklamaların işçileri “yapılmayacak” zamma hazırlamak için olduğunu düşünüyor. Özellikle Merkez Bankası Başkanı Karahan’ın ABD’de yatırımcılara yüzde 25 zam duyurusunun milyonlarca çalışanı açlığa mahkum etmek olduğunu söyleyen depo işçisi, “Maliye bakanından ticaret odasına herkes ‘enflasyon’ diyor. 15 aydır enflasyonla mücadele ediyorlar ama ne enflasyon düşüyor ne zamlar duruyor. O zaman ücretleri arttıracaksın ki milyonlarca insan aç kalmasın. Benim ücretimin 21 bin lira olmasının hiçbir anlamı yok, en az yüzde yüz zam yapılmalı. Ama teklif edilen orana göstermelik itiraz edip sonunda imzalanacak” diyor.
‘KARŞI ÇIKMAZSAK ÜCRET AÇLIK SINIRININ ALTINDAN BAŞLAYACAK’
Genç metal işçisinin asgari ücret talebi ise en az 50 bin TL, “Günde 10 saat çalışan bir insan istediği ufak tefek şeyleri alabilmeli” diyor. Ocak ayında kendilerine de asgari ücrete yapılacak zam oranında zam teklif edileceğini söyleyen işçi, şöyle diyor: “Her ay açlık, yoksulluk sınırı açıklanıyor. Ki artık onlara da inanmıyorum ben. Bizim mutfağın aylık masrafı 20 bin liranın hep üstünde. Yoksulluk sınırı 60 bin lirayı geçmiş. 50 bin lira anca bir evi geçindirir belki. 7 yıldır aynı yerde çalışıyorum. Bu zam döneminde biraz da olsa emeğimin karşılığını alabilmem için yoksulluk sınırının üstünde ücret almam gerekmiyor mu? Benim de yılda 1 defa tatile gidebilmem gerekmiyor mu?”
PVC işçisi ise asgari ücret politikasında hükümetin ‘cüretkar’ tutumunun ücret talebi için birleşip mücadele eden bir işçi sınıfının yokluğundan kaynaklandığını düşünüyor. Türk-İş’in asgari ücret masasındaki tutumunu da ‘danışıklı dövüş’ şeklinde niteleyen işçi, “Bu sadece benim değil çevremde olan arkadaşlarımın da düşüncesi. Asgari ücrete yapılacak zammın bütün ücret zamlarına yansıyacağını hepimiz biliyoruz. Ama Türk-İş’i bizim istediğimiz miktarları söylemeye zorlayacak güç nerede” diye konuşuyor. Bugün işyerlerinde tüm işçilerin kafasında insanca yaşam ücretine dair belli miktarlar olduğunu vurgulayan işçi, “Ortak bir ücret için mücadele etmek lazım. Asgari ücretin bence en az 45 bin lira olması gerekir. Tek başıma ben istersem bu olmaz. Biz kafamızı suyun üstünde tutmaya, batmamaya çalışıyoruz. Şimşek bizim karşımıza yüzde 25’le çıkıyor. Bizim ortak bir sesimiz çıkmazsa gelecek senenin asgari ücreti de açlık sınırının altında başlayacak” diyor.
"YETMEYEN ÜCRETE YETMEYEN ZAM KONUŞULUYOR"
Güvenlik işçisi: Asgari ücret kimseye yetmiyor. Türk-İş’in yoksulluk sınırını 60 binlerde açıkladığı memlekette asgari ücret kime nasıl yetsin? Artık özellikle büyükşehirlerden becayiş yapılmaya başlandı. Kamu işçileri de asgari ücretin biraz üstünde ücret alıyor. Asgari ücretin en az şimdikinin iki katı olması gerekir. Asgari ücret yeterince tartışılmıyor. Türk-İş Başkanı “Şubelere gidilecek işçinin talepleri dinlenecek, işçinin istediği rakamlar yazılacak” diyordu. Fakat bu yapılmıyor. Aksine şubelerden gelenler “Kamu tasarruf tedbirlerinden dolayı bu yıl sözleşmelerden bir şey beklemeyin” diyorlar. Vergide adalet diye eylemler yapıyorlar ama samimi değiller. İşçiler arasında asgari ücret yeterince tartışılmıyor ama sendikaların da bir çabası olmadığını gözlemliyorum.
Hasçelik Kablo’da çalışan metal işçisi: Asgari ücretten fazla ücret almamıza rağmen hiçbir şeyimiz tam olmuyor. Düşünüyorum asgari ücret bu haldeyken bu ücreti alsaydım ne yapardım? Asgari ücretli dışında herkes bir şey söylüyor. Esas işçi konuşsun.
Sersim’de çalışan bir işçi: Asgari ücrete en az yüzde 100 zam olmalı. Başka çaresi yok. Yüzde 25 lafları vicdansızca geliyor. Gerçi güçlü olanın vicdanı olur mu?
Kumtel’de çalışan bir işçi: Yetmeyen ücrete yetmeyecek zam konuşuluyor. Bizi böyle alıştırmışlar. Alışmayalım. Asgari ücret artarsa ürünlere de zam gelir diyoruz. Ücret az artınca gelmiyor mu?
Novares işçisi: Konu açılınca elbette her şeye gelen zamlar nedeniyle asgari ücretle geçimin mümkün olmadığını söylüyor işçi arkadaşlarımız. Yoksulluk sınırının altında olmaması gerektiğini düşünüyorlar. Fakat sendikalı işçiler asgari ücretin biraz daha üzerinde ücret aldıkları için açıkçası henüz bir tartışma başlamadı. Biz farkında olan işçiler TİS süreçlerinde, ücret belirleneceği zaman asgari ücret artış oranlarının etkili olduğunu anlatmaya çalışıyoruz. Bizim ücretlerimiz de baskılanacak diyoruz. “Gelin asgari ücretin yükseltilmesiyle ilgili mücadele edelim” dediğimizde geri duruyorlar. Sadece işçiler değil ki, sendika temsilcileri bile “Biz asgari ücretle çalışmıyoruz bizim neden gündemimiz oluyor. Neden asgari ücretle çalışanlar ses çıkarmıyor?” diyor, sorumluluktan kaçıyor.
Sağlık işçisi: Yüzde 25-30 zamdan bahsediliyor. Enflasyon ortadayken bu rakamlar kabul edilemez. Belirlenen ücret üç ay geçmeden açlık sınırının altında kalıyor. Ücretler yoksulluk sınırının altında kalmayacak şekilde belirlenmeli. Asgari ücret kaç lira olmalı tartışması aslında kısır bir tartışma. Asgari ücret sorununun temel olarak nasıl çözüleceğine dair konuşmak lazım. Ama sendikalar da bunu yapmadığı için işçiler sadece rakam tartışıyor.