12 Kasım 2024 17:09

Ateşi çalanlardan ateşi grev alanında eksik olmayanlara

"Sadece ateşin dumanını gördüğümüz, birbirimizi göremediğimiz yerden 'İş, ekmek, özgürlük' deyince bir ses de şantiyeden yükseliyor. 'Zafer direnen emekçinin olacak!'"

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Kaan BİÇİCİ

İstanbul

Maltepe Belediyesi önü, saat 23:58. Maltepe Belediyesi işçileri SODEMSEN’le aylardır süren sözleşme süreçlerinden ortak kararla belirledikleri düzeyde teklif alamamış, yasal grevleri için 90 gün geçmiş “Maltepe’de grev var” yazılı pankartlarını asmak için beklemekteler. Kaldırımlara doluşmuşlar, hem soğuk hem de grevin başlamasına dönük heyecan nedeniyle sürekli hareket halindeler. Yoldan geçen arabaların şoförlerine “Kornaya bas” uyarısını da yapmayı unutmuyorlar.

Pankart asıldı. Islıklar, alkışlar, sloganlar... Coşkuya tabii olmazsa olmaz halay müzikleri de ekleniyor. Sendika yöntemi hem süreci anlatıyor, hem de neden bu aşamaya gelindiğini. Konuşmaların içeriği ortak irade, ortak karar, sürecin her anında birlikte karar verme ısrarı üzerinden şekilleniyor. Her es anında işçilerden yükselen destek sesleri de tekrar doğrulamış oluyor bu içeriği. Bizim gördüğümüz kadarıyla da sınırlı değil tabii, bir yandan şantiyede de asılmış grev kararı, bir grup arabalara doluşup şantiyeye yol alıyor.

GREV ATEŞİ ÇÖPLERLE YAKILIYOR

Maltepe Belediyesi Temizlik İşleri Şantiyesi, saat 00.42. Şantiyede karar asıldığı gibi ateşler de hazır. Mütevazı bir ateş karşılıyor gelenleri; bir varilin içerisinde etrafına doluşan elleri ısıtacak kadar olanla beraber, artık her tarafı kurşunlanmış gibi hasar görmüş çöp konteynerinden de bir ateş yükseliyor. Mütevazı bir ateş çünkü yakacağın bol olduğu bir yerdeyiz, Maltepe’nin tüm çöplerinin biriktirdiği yer burası. Dün Maltepelinin atığı bugün Maltepe işçisinin yakacağı olmuş durumda. Hatta gülerek anlatıyorlar; önceki senelerde grev süreci de uzayınca şantiyede yakacakları çöp kalmayınca çöp toplamaya çıkıyorlar. “Grev devam etsin diye grev kırıcı” olduk diyorlar gülerek. Şantiye kalabalıklaştıkça ateşin boyutu da büyüyor, ateşin çevresinde daha çok insan, gölgeler kısalıyor.

Birbirini tanıyan yüzlerin verdiği güven duygusu kadar yeni tanışıklıklar da bu güven duygusunu pekiştiriyor alanda. Eskilerin yüzünde “Yaptık, yine yaparız” güveni, gençlerin ya da daha kısa süredir çalışanların yüzünde “Öğreniyoruz” ifadesi... Sohbetler henüz koyulaşacak durumda değil alanda, olabildiğince fazla kişiden duyulup tasdik edilecek bir bilgi tazelenecek bir öz güven gibi sohbet edilen kişi sürekli değişiyor. Çay ocağının olduğu alanda da televizyondaki spor kanalı sabit olsa da koltukta oturanlar, televizyona bakanlar sürekli değişiyor.

Şantiye Gülsuyu yokuşunda, aşağıya doğru bakınca tepe denebilecek kadar yüksek, yukarı bakınca çukurdaymış hissini uyandıracak rakımın sürekli arttığı bir bölge. Çöp yığınlarının hemen yanında karşıda Adalar’dan gelen ışıklar gözüküyor, manzara denebilir, şantiye alanıysa ateşin yarattığı aydınlık ve kapalı alanın pencerelerinden dışarı süzülen ışık dışında karanlıkta.

Genç bir arkadaş, “Hakkımızı hiçbir yerde vermiyorlar ki” diyor. Bir kabulleniş gibi gelebilir belki bu söylem ama bir şeylerin başlamasındaki kıvılcım da sayılabilir. Ki anlatıyor, çikolata fabrikasındaymış, “Sendika vardı ama bir şey yapmıyordu” diyor. Mesai saati 12 saat, ondan belediye işini daha iyi görüyor ama yanlış anlaşılmamak için ayrı cümleye bile gerek duymadan aynı cümlede söylüyor: “İşçinin emeğinin hakkını burada da vermiyorlar.” Daha önceki grevlerde de belediye işçisi olmasa da mahalleli olduğundan dumanını gördüğü greve gelip orada bulunmuş. “Yine hakkımızı almak için buradayız” diyor bu sefer.

Gecenin ayazı kendini her hissettirdiğinde ateş harlanıyor. Gece Maltepe temizlik işçileri açısından böyle geçiyor.

"GREVE ÇIKACAKLARDI TABİİ, YA NE YAPACAKLARDI?"

Maltepe semt pazarı, saat 16.17. Girişinde Emek Partisi Maltepe İlçe Örgütü imzalı “Maltepe Belediyesi işçilerinin grevini destekleyelim” başlıklı tek sayfalık bildiri dağıtımı. Süreç anlatıldığı gibi işçiler ne istiyor, belediye ne diyor tek tek anlatılmış. Dağıtılırken şu sözler de duyuluyor: “Neden çöplerimiz toplanmıyor cevabı burada!”, “Maltepe Belediyesi işçileri ile dayanışalım!”, “Sefalet ücretini kabul etmeyen Maltepe Belediyesi işçilerinin yanındayız!”

Pazara giren de çıkan da bir göz ucuyla süzüyor önce bildiriyi, kimisi almıyor da. Almayıp sözünü sakınmayan da var, orası sonra… Güler yüzle alanlar, desteğini ifade edenler, “Başarılar” diyenler ya da belediye personeli zannedip “Yanınızdayız” deyip omza elini koyanlar. Destek olanlarda kendi derdinden de ortaklaşanlar var, iki poşetle pazardan ayrılan kır saçlı bir kadın, “Baksana halimize, ne durumdayız? Greve çıkacaklardı tabii, ya ne yapacaklardı?​” diyor. Sohbet etmeye duran da çok. Greve dair merak ettiklerini soran biriyle sohbet ederken bir başka kadın daha yaklaşıyor yanımıza: “Birlik olamadığımızdan geliyor her şey başımıza, beraberce bir şey yapmak lazım.” Grevin de ilmek ilmek sözleşme sürecinde öyle tartışıldığını ve örgütlendiğini söyleyince de onayladığını ifade edercesine kafasını sallıyor.

Hoşnutsuzluğunu ifade eden, katılmadığını söyleyen de hiç yok değil tabii. Üç temel çarpıtma, yanlış anlaşılma, pek de meselenin ne olduğunu da bilmeme bu hoşnutsuzlukların temel sebebi. Bir tanesi belediye işçilerinin aldığı ücretler... 45 diyen var, 50 diyen var, 60 alıyorlar diyen de var. Zaten o kadar da alsa bu dönemde neye yetebilir ki sorusu bir kenarda kalsın, talep ettiklerinin dahi ancak bu kadar olması, aslında meselenin çok kolay olmadığını gösteriyor. Çoğu itiraz eden işçilerin taleplerinin, görüşmelerdeki konuşulanların, daha dün gece greve çıktıkları gibi anlattıkları süreci öğrenince kabul ediyor durumu. Kabul etmeyenler de var tabii. Bu da başlı başına yanlış duyumlardan da kaynaklı değil. Başkaca inanışlar da eşlik ediyor buna. “CHP’li belediyelere karşı yapılan bir komplo” gibi okuyan da var. “Neden AKP’li belediyelerde de dağıtmıyorsunuz?​” diye agresif biçimde soran da var. AKP’li belediyelerdeki sendikacıların müdahalesini, işçilerin örgütsüzlüğünü, greve çıkamayacak kadar güçsüzlüğünü anlatmaya vakit kalmadan kafalar çevrilip gidiliyor.

İkincisi de belediye işçilerinin çalışmadığına dair iddialar… “Her tarafı normalde de pislik götürüyor” diyenler var. “Bu sadece birilerinin çalışmamasıyla ilgili olamaz, işçi sayısı yetersiz geliyordur, ekipmanlarından aletlerine her şey eskidi, anlatıyorlar işte” deyince de bu sefer tasdiki yine kendisinden yapıyor: “Ben görüyorum…” Bunu ifade eden başka biriyle konuşurken tesadüfen yanımızdan kadın bir belediye personeli geçiyor, şahit oluyor konuşmamıza. “Gördün mü gerçekten” diyor. Tabii biz henüz bilmiyoruz onun belediye personeli olduğunu. Kadın önce afallıyor, cevap veremiyor, sonra cılız bir biçimde “evet” diyor. Belediye personeli biraz daha yaklaşıp biraz daha sesini yükselterek anlatıyor: “Yapmayın, inanmayın böyle şeylere. Birçok arkadaşımız ek iş yapıyor. Parmağı kopan arkadaşlarımız var, çalıştığı çöp arabası eski olduğundan.” Bu gerçeklik karşısında pek de diyecek bir şey kalmıyor zaten.

Bir diğer mesele de grevin ne olduğunun neden yapıldığının hâlâ anlaşılmıyor oluşu. Pazar arabasını yanımıza park eden biri, “Tamam işçilerin yanındayız da bizim sağlığımız ne olacak?​” diye soruyor. Çöplerin toplanmamasının hijyen açısından problem yarattığından, birkaç güne her tarafından çöpten geçilmeyeceğinden yakınıyor. Tam olarak bundan dolayı, aslında grevin, işçiler olmazsa hayatın nasıl duracağını göstermenin de bir yolu olduğu anlatılınca kimisinde etkisi olmuyor. “Tamam greve çıksın ama yine de çöpleri de toplasınlar” diyor. Kimisi de bunun sonu olmadığını söyleyip “O zaman istedikleri para sürekli artar” diyerek çıkışıyor. İşçilerin ücret taleplerinden bahsediyoruz, konuşulan ücretlerden hatta başladıkları yerden şu an daha aşağıda rakamlarda anlaşmaya çalıştıklarından. “E benim oğlum da asgari ücrete çalışıyor, o da çıksın o zaman greve” diye alaycı bir üslupla laf ediliyor. “Evet, çıksın” diyoruz. Alaycı surat yerini ciddi ama şaşkın bir surata bırakıyor. Sanıyoruz böyle bir cevabı beklemiyordu.

Pazar alanından ayrılmadan iki pazarcı geliyor yanımıza. “Pazar bitince çöpleri bizim toplamamızı istiyorlar” diyorlar. İşçilerle dayanışma göstermeleri, bu sebeple toplamamaları gerektiği konuşuluyor. “Toplamayacağız zaten” deniyor, “Bizden işgaliye parası alıyorlar, sözde onun içinde temizlik parası da var, bir de benden gelip çöpleri toplamamı istiyor” diye de isyan ediyor.

SLOGANI SLOGANLA KARŞILAMAK

Gülsuyu yokuşu, şantiyeye çıkan yol, saat 19.26. “Direnen Maltepe Belediyesi İşçileri Kazanacak” yazan Emek Partisi Maltepe imzalı pankart ve arkasında sloganlarla yürüyenler. Sadece ateşin dumanını gördüğümüz, birbirimizi göremediğimiz yerden “İş, ekmek, özgürlük” deyince bir ses de şantiyeden yükseliyor. “Zafer direnen emekçinin olacak!” diyerek alana girince havaya kaldırılmış yumruklarla karşılıyorlar. Açıklamadan sonra sıcak bir karşılama, ateşin etrafında sohbet… Ateş büyümüş, gecekondu mahallelerinde kışın alışık olunan kokuyu bu sefer sonbahar sonunda getirmiş Maltepe Belediyesi işçileri. Işığı belki göremeyen vardır diye, yaktıklarının kokusuyla da hatırlatıyor kendini Gülsuyu Mahallesi sakinlerine. Moraller yerinde, yüzler gülüyor, kollar omuzlara atılmış bir de grev alanının eksik olmayanı halay müzikleri ve halay çekenler…

Gölge sayısında artış var. Ateş de harlanmış daha da yükseğe doğru çıkarıyor kendini. Prometheus tanrılardan ateşi çaldığında insanlara ateşi kazandırarak onlara aydınlanma, yaratma ve doğa üzerindeki hakimiyet gücünü vermeyi amaçlamıştı. Hepsini yeniden cisimleştirmiş Maltepe Belediyesi işçilerinin, yaratma güçleri, değiştirme güçleriyle harlanıyor ateş. Direniş okuluna çevirdikleri alandan ateşi nasıl yaratmanın, aydınlanmanın simgesiyle kendilerinin de iradesini, birliğini, gücünü hatırlatacak sloganları da hâlâ kulaklarda: “Maltepe işçisi, direnişin simgesi!”

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
ÖNCEKİ HABER

Hacettepe Üniversitesinde 23.00'ten sonra yemek-su yok

SONRAKİ HABER

'Konuş sen nerelisin?' davasında beraat

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa