6 Kasım 2024 05:35
/
Güncelleme: 12 Kasım 2024 18:42

KÇP yaklaşıyor: ‘En az yüzde 100 zam, irademizi temsil eden sözleşme’

Ücretlerdeki erime karşısında en az yüzde 100 zammın kayıplarını ancak telafi edeceğini belirten kamu işçileri, “Bizi temsil etmeyen bir sözleşme karşısında sessiz kalmayız” dedi.

KÇP yaklaşıyor: ‘En az yüzde 100 zam, irademizi temsil eden sözleşme’

Fotoğraf: Evrensel

Hilal TOK

İstanbul

700 bini aşkın kamu işçisini kapsayan 30. dönem kamu çerçeve protokolü sürecine, taslak için iş yerlerinde taleplerin alınmasıyla girildi. Bir yandan Erdoğan-Şimşek programının yıl sonu enflasyon hedefi tutmazken, diğer yandan hem hükümet kanadından hem patronlar cephesinden asgari ücrete azami yüzde 25 zam yapılacağı sinyali veriliyor. Asgari ücrete yapılan zam oranı metalden petrokimyaya, sendikalı sendikasız birçok iş kolunu ve işçiyi de kapsıyor. Kamu çerçeve protokolü görüşmeleri de asgari ücretin belirlenmesinin ardından başlayacak. Dolayısıyla hem asgari ücret tartışmaları hem yaklaşan çerçeve protokol süreci, sene boyunca ek zam talepli eylemler yapan kamu işçileri arasındaki tartışmaları da hararetlendirdi. Enflasyon oranlarını sıkı takip eden işçiler, ücretlerin güvenilir olmayan Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) enflasyonuna göre belirlenmesini istemiyor. Ücretlerin 28 bin bandında olduğu kamuda çalışan işçiler, ücretlerdeki erime karşısında en az yüzde 100 zammın kayıplarını ancak telafi edeceğini belirtiyor. Kamu işçileri, kendi iradeleri dışında imzalanacak sözleşme karşısında da şimdiden uyarıyor: “Kamu işçileri olarak sessiz kalmayız.”

‘KARŞIMIZA YÜZDE 25 ZAM TEKLİFİYLE ÇIKMASINLAR’

Ocak ayında başlayacak olan kamu çerçeve protokolü görüşmeleri öncesi fabrikalarda, tersanelerde, dikimevlerinde, demir yollarında, kara yollarında ve hastanelerde, yani kamu işçilerinin bulundukları her yerde ana gündem ücretler. Kamu işçilerinin üyesi oldukları sendikalar hükümet ve TÜHİS’in teklifine hazırlık yapma amacıyla anketler göndermeye başladı. İşçilerin kayıpları karşısında ortaya koyduğu zam talebi ise en az yüzde 100.

Görüştüğümüz işçiler öncelikle, asgari ücrete yapılması hedeflenen zam oranlarına ilişkin değerlendirmeler yapıyor. İşçiler, “Bu konuşulan zam oranından memnun değiliz. Karşımıza bu zam teklifiyle çıkmasınlar. Geçmiş enflasyon kaybı en az yüzde 85. Üzerine de yüzde 15 sendikanın alması gerekir. Biz yüzde 100 oranında zam alırsak kayıplarımızı anca telafi edebiliriz. Bu hafta kamu iş yerlerinde taleplerin yer aldığı taslaklar toplanacak. Ekim ayı enflasyonu yüzde 2.88 olarak açıklandı. Artık iş iyice çığırından çıktı, kimse bu enflasyon oranına inanmıyor. Bu kadar pahalılığının olduğu bir memlekette enflasyon oranının yüzde 2.88 çıkması dalga geçmekten başka bir şey değil. Ücretleri baskılamak için açık açık oyun çeviriyorlar” diyor.

‘İŞÇİ YA BU İPİ KOPARACAK YA DA İPİN BAŞINA GEÇECEK’Yıl boyunca zam talebiyle eylemler yapan kamu işçileri, bu süreçte sendikal bürokrasiyle de karşı karşıya gelmiş, eylemleri engellenmişti. İşçiler, talep ettikleri bu zam oranı karşısında sendikacılara da güvenmiyor. Bu yüzden sendikacılara taban baskısının sürmesi gerektiğini vurguluyor: “Biz sendikacıları sıkıştıracağız ki sendikacılar da iktidarı sıkıştırabileceği kadar sıkıştıracak. Çok fazla genç işçi var. Bu sebeple sendikadan daha çok ‘grev çağrısı’ beklentisi söz konusu. İşçi gerekirse genel grev diyor ama ‘Sendika böyle bir karar alırsa uyarız’ eğiliminde. Ama sendikacıları bastırmadan o iş zor, ne olacaksa olsun yapalım artık diye dayatmamız lazım. Şimdi Türk-İş bir miting düzenledi, sonrası sessizlik… Asgari ücret zammına dair konuşmuyor. Sözleşmeler yaklaşıyor, ağzını bıçak açmıyor. Öfke çok fazla, artıyor. Eğer sadece beklersek, yüzde 25 zamla çıkarlar karşımıza. Bu da işçinin 2025 yılı çok daha zor, çok daha karanlık geçecek anlamına gelir. İşçi ya bu ipi koparacak ya da ipin başına geçecek.”

‘İŞÇİNİN ONAYI OLMADAN HİÇBİR SÖZLEŞME İMZALANMASIN’

Bugüne dek kendi iradeleri dışında sözleşmelerin imzalandığını ve yıldan yıla sefalete mahkum edildiklerini hatırlatan işçilerden bazıları da kırmızı çizgilerini şöyle aktarıyor: “İşçinin onayı alınmadan hiçbir sözleşmenin imzalanmaması gerekiyor. Bu süreçte sözleşme komiteleri kurmamız gerekiyor. Nerede olursa olsun, inisiyatif alıp direksiyonun başına geçmemiz gerek. Gerektiğinde sendika bürokrasinin tüm olanaklarını da kullanırsın, sendikacıları da işin içine katmaya çalışırsın, onlar işin içine girmediği durumda da direksiyona sen geçersin. İki yıl boyunca aslında bir mücadele deneyimi yaşadık. Kamu işçilerinin, özellikle Harb-İş üyesi işçilerin sözleşme imzalandıktan sonra ‘Bu sözleşme hükmünü yitirmiştir’ deyip sahaya çıkmaya zorlaması, ‘Biz ek zam istiyoruz’ diye ortaya çıkmaları yürünecek yolu gösterdi. Burada işçilerin topyekun birlikte mücadelesi önemli. İşçi sınıfı aslında tüm tarih boyunca birlik olduğunda kazanım elde ettiğini biliyor fakat bu birlik olmanın önünde önce sendikal bürokrasi barikat oluyor. Sendikacılar arasında greve gitmenin faydalı bir şey olmadığı propagandasını yapanlar var. Ama işçi, ‘Gideceksek greve gidelim’ görüşünde. Bu sendikal bürokrasinin büyük barikatını da yıkmak işçilerin en nihayetinde kendi öz örgütleriyle, iş yerlerinde komitelerle, bunları hayata geçirmesiyle mümkün. Sendikacılar işçinin örgütlü olduğunu bilecek, hükümet bunu bilecek, TÜHİS bunu bilecek ki o masada işçinin taleplerini görmezden gelemesinler. Şunu da söyleyelim; bu sözleşme işçinin onayı alınmadan imzalandığı takdirde bu sefer kamu işçileri daha fazla tepkisini ortaya koyacak. Sessiz kalmayacak. Sinmeyecek. Çünkü artık bu sefalete dayanacak sabrımız kalmadı.”

‘GENEL GREV BİZİM SİLAHIMIZ’

Genel grevin gerektiğini dile getiren bir işçi de “İşçinin elindeki tek güç üretim aracı. Ücretler baskılandığında, işçiler ‘Duruyoruz’ dediğinde dünya durur. Bu koşulların değiştirilmesini istiyorsak eğer hem çocuklarımız açısından hem ülke açısından daha iyi bir gelecek istiyorsak, üretimi etkileyecek silahımız grevdir. Bekleyip kamu işverenlerinin bu işi çözeceğini düşünmek ahmaklık olur. Bu ekmek mücadelesinde ekmeğini büyütmek isteyen işçiler elbette var. İşçilerin içinde, bu ekmek mücadelesinde bir araya gelmenin koşullarını tartışan işçiler var. Öncü işçiler, bu ekmek mücadelesini sahiplenenler, bedel ödemeyi de göze alıp mücadele yolunun çizilmesi için uğraşacak. Uğraşmalıyız. Burada da işçiler olarak birbirimizi tanımamız, güvenmemiz gerekiyor. Yan yana gelme alanlarını artırmalıyız, işçiler arasında güven inşa etmeliyiz. Bir de tarihsel deneyimlerimizi okumalı, onlardan ders çıkarmalıyız. İşçi kuşanacak; bilinçle, mücadeleyle… Çünkü karşımızda tüm güçleriyle kuşanmış, saldırılarıyla, uygulamalarıyla bizi açlığa mahkum edip emeğimizi sonuna kadar kullanmak isteyen bir sınıf var.”

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Şireci Tekstil 2023’te vergi öncesi kârı 1.6 milyar TL ama 2023’te hiç vergi ödemedi. İşçilere teklifi yüzde 30 zam.

Karafiber 2023’te 6.6 milyar TL değerinde net satış geliri elde etti. Bu satışlardan “kâr etmediğini” öne sürerek vergi ödemedi.

Yalçın Kardeşler Halı 2023’te kendi beyanıyla 44.4 milyon TL vergiye esas kâr elde etti. İşçilere yüzde 34 zam dayatıyor.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
RTÜK Başkanı “Ülkemizde olumlu olaylar olmuyormuş gibi haber servis ediliyor” deyip ‘yandık’, ‘bittik’ haberleriyle karamsarlık aşılandığını savundu, ceza tehdidinde bulundu.

Evrensel'i Takip Et