8 Aralık 2024 04:00
/
Güncelleme: 08:40

Dayanışma zayıfladıkça sorunlar derinleşiyor

'Bireysel kaçış manevraları bir kurtuluş rotası oluşturmuyor, koşulların da yaşamın da her geçen gün kötüleşmesinin, şiddetin artmasının önünü açıyor.'

Dayanışma zayıfladıkça sorunlar derinleşiyor

Fotoğraf: Evrensel

Adile DOĞAN
Tuzla-İstanbul

2024 yılının son günlerini yaşıyoruz ve yeni yıl yaklaşırken birçok kadın, işsizlikle boğuşarak kaygılı bir bekleyiş içinde. Tuzla’da pek çok fabrikada "daralma" gerekçesiyle işten çıkarılacak işçilerin sayısı ya da isim listeleri açıklanıyor. Yoksulluğun bu kadar derinleştiği bir dönemde işsiz kalmak, açlıkla baş başa kalmak demek.

İşten çıkartmaların gerçekleştiği bir fabrika da Birleşik Metal-İş’in örgütlü olduğu HT Solar Fabrikası.

2016 yılında güneş paneli üretimi gerçekleştirmek için kurulan, Türkiye’nin en büyük sanayi kuruluşları arasında ilk 500’de yer alan HT Solar’da eylülde başlayan toplu sözleşme görüşmeleri aylarca sürmüş, devamında “gönüllü çıkışların” önü açılmış ve fabrikada kimi zaman da üretim durdurulmuştu. Sonrasında ise eski üretim modelindeki bir bandın kapatılmasıyla 25 işçi işten çıkarılmıştı. 8 ay önce de sözleşmeli işçi alımı ve fabrikanın iki vardiyaya dönme ihtimali gerekçeleriyle 85 işçi işten çıkarılmıştı. Yeni işten çıkarmalar da kapıda. HT Solar sadece bir örnek; Cengiz Makine, Üni Metal ve Gür Metal gibi diğer fabrikalarda da benzer durumlar yaşanıyor.

PATRONLAR HEDEF ŞAŞIRTIYOR

Artan yoksulluk, işsizlik, kiralar, geçim sıkıntısı; işçilerin kötü çalışma koşullarına, toplu işten atmalara bir arada karşı çıkmalarının, birbirleriyle dayanışmalarının önüne geçebiliyor. Bir kadın işçinin anlattığı şu olay, bu durumun çarpıcı bir örneği: "Çocuğum çok hastaydı, izin istedim. Ama yanımda çalışan kadın arkadaşım beni idare etmek istemediğini, yalnızca kendi yapması gereken işlere odaklanacağını söyledi. Ben de ona ‘Allah büyük, bir gün senin de bana işin düşer’ dedim. Aradan bir hafta geçti, çok hastalandı. Bu sefer de ben onu idare etmedim."

Kadın işçiler türlü sorunlarla baş etmeye çalışıyor. Ancak dayanışma zayıfladıkça, sorunlar da derinleşiyor. Bir başka örnekte ise bir kadın, işten çıkarılacaklar listesinde adı olan bir başka kadın arkadaşını idareye şikayet ediyor. Yönetimle özel olarak konuşarak, kendi adının listeden silinmesini istiyor ve şu gerekçeyi sunuyor: “Onun durumu iyi, evi var ve kocası çalışıyor.” Derinleşen sorunlar ve yoksulluk aslında başka bir yozlaşmayı da getiriyor. Öncelik kendini kurtarmak oluyor. Ama gün sonunda birlik olunmayınca “Kendini kurtarmak isteyen” hiç kimse bir kurtuluşa varamıyor. Ya o da işinden oluyor ya da yanındaki arkadaşını yalnız bıraktığı için artık o iş yerinde diğer arkadaşlarının gözünde güvenilmez biri olarak kalıyor.

İşçi kadınlar arasında dayanışma duygusunun zayıflaması, bireysel kurtuluş yolları arayışını beraberinde getiriyor. Bunun temel nedenlerinden biri, patronların mobbing ve işten atma tehdidiyle işçileri birbirleriyle rekabete sürüklemesi. Sayı baskısı, işçileri bireysel yarışa zorlayarak hedef haline getiriyor. Ancak, işçilerin birlik sağlayarak hareket ettiği durumlarda, sayı baskısına karşı koymak ve belirlenen kotalara itiraz etmek mümkün olabiliyor.

Sendikasız iş yerlerinde dayanışmanın zayıflaması dikkat çekerken sendikalı iş yerlerinde de farklı bir tablo ortaya çıkmıyor. Sendikal bürokrasinin patron yanlısı tutumu, işçilerin güvenceli hissetmesini ve birbirleriyle dayanışmasını engelliyor. İşçiler sendikalardan beklentilerine karşılık alamadıklarında, sendikal bürokrasiye rağmen birlikte hareket etme duyguları zayıflıyor.

Diğer yandan ülkeyi yönetenlerin sürekli olarak kullandığı ayrımcı dil, kutuplaştırıcı politikalar da işçi kadınların birbirleriyle kurdukları ilişkinin gerilmesine sebep oluyor. Örneğin ülkenin içişleri bakanının koruma kararına rağmen öldürülen kadınları suçlaması şiddete dair sistemi değil kadınların birbirini suçlamasına kapı açacak bir ortam oluşturuyor. Hakkını arayan işçilere kolluk müdahalesi de fabrikada hakkını arayan işçinin işten çıkartılması da hak arayanı suçlayıcı bir ortam yaratıyor. Devletin ve patronların bu tutumu, bir korku sopası olarak işçilerin üzerinde sallanıyor.

BİREYSEL MANEVRALAR KURTARMIYOR

Elbette değiştirme gücü hâlâ canlı duruyor. Çünkü “bireysel kaçış manevraları” bir kurtuluş rotası oluşturmuyor, koşulların da yaşamın da her geçen gün kötüleşmesinin, şiddetin artmasının önünü açıyor. Çünkü bu manevralar, işçilerin yan yana gelerek yoksullaşmayı, mobbingi ve ağır sömürü koşullarını önleyebilecek zemini oluşturmuyor.

Bugün direnen Polonez, TKIS ve Hitachi işçisi kadınlar hak arayışının en güzel örneklerinden... Bu örnekler, işçi kadınların kendi çıkarlarını birlikte savunmanın onları patronun ve devletin müdahalelerine karşı nasıl güçlü kıldığını gösteriyor. Dayanışma ruhunu arşınlamaya çalışanların karşısında mücadelenin yolunu gösteriyorlar.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Gabar petrolü sömürüsü: 1 milyon liralık üretime  6 liralık ücret

Gabar petrolü sömürüsü: 1 milyon liralık üretime 6 liralık ücret

Saray iktidarının “Milletimiz zenginleşecek” propagandasını yaptığı Gabar petrolünün arkasında ağır bir işçi sömürüsü var. Günde 12 saat çalışma, taşeronlaştırma, sendikasızlık, yoksulluk sınırının yarısı bile etmeyen ücretler… Öyle ki sadece 12.5 saatlik üretim tüm işçilerin ücretini karşılıyor, geri kalan patronların kasasına akıyor.

Şırnak’ta bir günde çıkarılan petrol, Batman’da çıkarılanın yüzde 87 fazlası.

Serbest piyasada ham petrolün varil fiyatı yaklaşık 75 dolar.

İşçiler iki günde çıkarılan petrol kadar ücret alsaydı aylık ücret 160 bin lira olurdu.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
RTÜK Başkanı “Ülkemizde olumlu olaylar olmuyormuş gibi haber servis ediliyor” deyip ‘yandık’, ‘bittik’ haberleriyle karamsarlık aşılandığını savundu, ceza tehdidinde bulundu.

Evrensel'i Takip Et