Orhan Gazi Ertekin: Maraş Katliamı bugün için hâlâ bir hesaplaşma konusu
Aralık 1978’de 100’ün üzerinde insanın can verdiği Maraş Katliamı’nın 46. yılı… Araştırmacı Yazar ve Hukukçu Orhan Gazi Ertekin, katliamın halen güncel bir hesaplaşma konusu olduğunu söyledi.
Dilan TEMİZ
İstanbul
Türkiye’nin yakın tarihinin en karanlık sayfalarından biri olan Maraş Katliamı’nın 46. yılında, Araştırmacı Yazar ve Hukukçu Orhan Gazi Ertekin ile Maraş Katliamı’nı konuştuk. “Maraş Katliamı: Vahşet, Direniş ve İşkence” kitabını derleyen Ertekin, katliamın kırk altıncı yılında güncel bir hesaplaşma konusu olduğuna vurgu yaptı: “Türkiye’nin toplumsal ve siyasal merkezi katilin elinde hâlâ; bütün köşeleri tutmuş... Türkiye bir şiddet tehdidiyle yönetiliyor.”
"KATİL KATİLLİĞİNE DEVAM EDİYOR"
Bugün açısından baktığımızda ne oldu Maraş’ta, ne ifade ediyor Maraş Katliamı?
Bugün için söylenecek en önemli şey, Maraş Katliamı’nın devam eden bir suç olduğu ve bugüne de uzandığı. Maraş Katliamı’nın 46 yıl önce gerçekleşmiş, kısa bir şiddet süreci olduğu ve geçmişte bırakıldığı hissine asla kapılmamamız lazım. Çünkü Maraş Katliamı sonuçlarıyla beraber devam ediyor.
Kırk altı yıl öncesinde kalmış, orada tamamlanmış, katile hesap sorulmuş, mağdurun şikayeti alınmış, bir suç ve ceza adaleti sağlanmış değil. Katil hâlâ katilliğine devam ediyor. Türkiye’nin toplumsal siyasal merkezini belirlemeye devam ediyor. Bu nedenle de bugün de yarın da yeni katliamlar olma tehdidiyle karşı karşıyayız. Bütün siyasal alan, toplumsal alan bu tehditle örülüyor.
Bu nedenle de Maraş Katliamı tamamlanmamış bir suç, tamamlanmamış bir kırım. O tamamlanmamış halinin eksik kısmında her zaman bu toplumun kendisi var. Biz varız. Bu ülkede bugün yaşayanlar var ve gelecekte yaşayacak olanlar var. Bu açıdan Maraş Katliamı çok güncel bir hesaplaşma konusudur. Bugün için en önemli şey; belki çağrı da olacak bir tespit budur: Maraş Katliamı halen sürüyor. Bir suç ve ceza adaleti gerçekleşmedi, bir özür bile gerçekleşmedi, bir hakikat komisyonu kurulmadı. Dünyanın birçok yerinde benzer durumlarda hakikat komisyonları kurulurken siyaseten özür ve tazminat devreye girerken maalesef Maraş meselesinde böyle bir durum gerçekleşmedi.
Peki, bu sağlanamamış adalet nasıl bir sonuç doğuruyor bugünün Türkiye’si açısından?
Bu şu demek; Türkiye’nin siyasal ve toplumsal alanı, toplumsal ve siyasal merkezi katilin elinde hâlâ… Bütün köşeleri tutmuş. Kültürel alanı da belirliyor, siyasal alanı da belirliyor, hukuk ve yargı alanını da belirliyor ve Türkiye bir şiddet tehdidiyle yönetiliyor demek. Bugün yaşadığımız süreç bir şiddet diline teslim edildiğimizi halen öyle yaşadığımızı gösteriyor. Bunun köklerinin çok daha eskilere dayandığını biliyoruz. Maraş Katliamı da bunun önemli merhalelerinden birisidir.
"KAYYIM İDARESİNİN KÖKLERİNDE DE BU VARDIR"
Türkiye bugün barıştan ve müzakereden uzak, yurttaşlık ilişkisinden uzak, temsil ilişkisinden uzak, demokratik özne olmaktan uzak bir yere geldiyse bunun köklerini eskilerde aramak lazım. Bu kırımlarda aramak lazım. Toplum şiddetle terbiye ediliyor ve yurttaşlık şiddetle yok ediliyor. Bugün örneğin kayyımlarla idare edilen toplumun köklerinde yine bu vardır. Çünkü toplum şiddetle terbiye edilmiştir. Böyle bir toplumun yurttaşlığı, tecrübe edebilmesi, yurttaşlığı kullanabilmesi, hukuk haklarının tüketilebilir hale geldiği bir yerde yaşayabilmesi mümkün değil.
"SURİYE’DE İŞLENECEK KOLEKTİF BİR SUÇUN BURAYA UZANMAMASI MÜMKÜN DEĞİL"
Cihatçı grupların yönetimi ele geçirmesiyle birlikte Suriye’de yaşayan Aleviler de tedirgin. Maraş Katliamı gerçekliğinden bakınca oradaki duruma ilişkin ne söylemek istersiniz?
Suriye açısından şu an son derece acil bir durumla karşı karşıyayız. Orada bir soykırım tehlikesi var. Yeni cinayetlerin özellikle Alevi-Sünni ekseni üzerinden gündeme geldiğini görüyoruz. Bunun giderek toplumsallaşma tehlikesi de var ve bu toplumsallaşma tehlikesi kimi zaman pogromu getiriyor, kimi zaman da soykırıma varıyor. Orada başlayan bir cinayetler sürecinin Türkiye’ye sıçramaması, Türkiye’de sonuç doğurmaması da mümkün değil. Türkiye ve Suriye en azından Alevilik yönünden, aynı zamanda cihatçı selefilerle ilişkiler yönünden, devlet açısından söylüyorum, son derece birbirine bağlı neredeyse ortak toplumsal ve kültürel tepkiler geliştirmeye başladı. Orada işlenecek bir suçun, kitlesel, kolektif bir suçun buraya kadar uzanmaması mümkün değil.
Bu da yani birlikte ve beraber bir hareket etmenin yollarının aranması gerektiğini gösteriyor. Orada Türkiye’deki ve dünyadaki sol-sosyalist çevrelerin, demokratik çevrelerin, liberal çevreler de dahil, demokrasi ve özgürlük derdinde olan tüm kesimlerin Alevi örgütlükleri, Kürt hareketinin Kürt örgütlülüklerinin hepsinin bu meseleyi acil bir konu haline getirmesi ve Suriye’nin yeniden inşasında bu dilin bir alternatife dönüştürülmesi gerekiyor. Türkiye bu dili geliştirebilecek bir şiddet geçmişine, deneyimine sahip. Türkiye bununla hesaplaştığı oranda Suriye’de de karşılık bulacaktır bence. Maraş Katliamı’yla bağlantı belki buradan kurulabilir. Buna yönelik bilinç ne kadar gelişirse, yeni katliamların hem Türkiye’de hem Ortadoğu’da ve dünyada, özellikle Alevilere yönelik katliamların önüne geçme ihtimali artar.
ORHAN GAZİ ERTEKİN KİMDİR?
1993 Ankara Hukuk Fakültesi mezunu, emekli hakim olan Orhan Gazi Ertekin, Halen Demokrat Yargı Hareketi sözcülüğü yapmakta ve hukuk, yargı, Kürt Hak Hareketi üzerine akademik çalışmalarına devam etmektedir. Ertekin’in Maraş Katliamı’na dair derlediği kitabı vardır. Dipnot Yayınevi’nden çıkan “Maraş Katliamı Vahşet, Direniş ve İşkence” adlı kitap, katliama karşı kısıtlı imkanlarla yürütülen direnişin detaylarını anlatmakta. Ayrıca sorgulamayı sadece "namlı katiller”le sınırlı tutmayan bir politik hesaplaşma, kitabın açmak istediği ufuklardan biridir. Kitap, aynı zamanda, "Cumhuriyetçi seçkinler", "milliyetçi baronlar" ve "İslamcı müteşebbisler"in yeniden sorgulanmalarına dair bir toplumsal sorumluluk çağrısı içermekte, ayrıca, komşusunun canına kastedip evini yağmalayan "masum halk"ı da bu sorgulamaya dahil etmektedir. Maraş Katliamı’yla gerçek anlamda yüzleşmenin yolu buradan geçmektedir çünkü.