Zorunlu göç, OHAL ve kayyımların sonucu: Bölge illerinde genç ve çocuk intiharları artıyor

“İntihar Verileri Çalışma Raporu”nu Sosyo Politik Saha Araştırma Merkezi Koordinatörü Yüksel Genç ile konuştuk.

02 Ocak 2025 06:30
Paylaş

Dilan TEMİZ
İstanbul

Sosyo Politik Saha Araştırma Merkezinin (SAMER) “İntihar Verileri Çalışma Raporu”, bölge kentlerindeki intihar vakalarına dair çarpıcı veriler ortaya koydu. 2000-2023 yılları arası verilerin incelendiği rapora göre, bölgede intihar oranı yaklaşık 2 kat arttı. İntihar oranının en fazla arttığı ilk dört kent; 4,4 kat ile Siirt, 3,81 kat ile Şırnak, 3,6 kat ile Hakkâri ve 3,35 kat ile Mardin oldu. Bölge kentlerinde intiharların en çok yaşandığı yaş grubu ise 15-19 yaş grubu. Diyarbakır ise 15 yaş altı çocuk intiharlarının birinci sırayı aldığı tek kent oldu. 

Raporun işaret ettiklerini SAMER Koordinatörü Yüksel Genç ile konuştuk. Genç, bu durumun, özellikle 2015-16 yıllarındaki zorunlu göçün, OHAL döneminde dayanışma ağlarına verilen zararın ve yerel destek ağlarının kayyımlar eliyle tahrip edilmesinin sonucu olduğunu vurguladı.

SON 10 YILDA KESKİN BİR DÖNÜŞÜM YAŞANDI

Genç, öncelikle Türkiye’deki toplumsal ve politik değişim süreçleriyle paralel biçimde intihar vakarının arttığını aktardı. Türkiye’nin giderek kentleşen bir ülke görünümünde olduğunu belirten Genç, bölge illerinin ise ağırlıklı olarak son 10 yılda bu konuda çok daha hızlı ve keskin bir dönüşüm yaşadığına, kırdan çok hızlı bir biçimde koptuğuna dikkat çekti. İnsanların şehirleşen hayat içerisinde kendini tarif edebilmekte, dayanışmada ve desteklenmede zayıflamalar, ‘kent yalnızlığı’ yaşadığını söyledi.

Bölgedeki intihar vakalarını sadece Türkiye genelindeki ekonomik, toplumsal, kültürel, siyasal krizlerin yansımaları olarak görmenin yetersiz olduğunu vurgulayan Genç, 20 yıl önce de bu bölgenin Türkiye standartlarının altında ve ekonomik kriz standartlarında yaşadığını, krizlerin ağır yükünü taşıdığını anımsattı. O dönemlerde bölge insanın bugünden farklı üç şeye sahip olduğunu belirten Yüksel Genç, bunları şöyle anlattı:

“Bir; kıra dayalı geleneksel geniş aile dayanışma ağlarına sahiptiler, son 10 yılda bu büyük oranda tahrip oldu. İki; politik olarak dahil oldukları, onları çepeçevre saran siyasal atmosferin destekleme ağlarına, toplumsal örgütlenmenin ortaya koyduğu dayanışma ağının kendisine sahiptiler. Üç; çok ciddi bir sivil toplum desteklenme ağına sahiptiler. Bir anda bu ağlardan yoksun kalan bir toplumdan bahsediyoruz.”

Peki özellikle bu son 10 yılda bölgede neler yaşandı da bu tablo ortaya çıktı?

YÜZ BİNLERCE İNSAN ZORLA GÖÇ ETTİRİLDİ

Yüksel Genç, 2016’dan bu yana bölge kentlerinin önemli bir kısmının travmatik bir çatışma hattı içerisinde kaldığını hatırlattı.

2015-16 sürecinde çok sayıda insanın yaşamını yitirdiğine, 500 bin insanın ise iç göç biçiminde zorunlu yer değiştirmeye tabi tutulduğuna dikkat çeken Genç, “Geçmişin dayanışma ağlarıyla kurmuş oldukları mahallelerinden koparılarak hayatla baş edebilecekleri koşulları zayıflatan bir göç dalgası hikayesi söz konusu” dedi.

KAYYIM ATAMALARI SOSYAL KRİZİN ÖNÜNÜ AÇTI

Güvenlikçi uygulamaların ve Türkiye’deki otoriterleşmenin gündelik hayata en ağır etkilerinin bölge illerinde yaşandığını belirten Genç, kayyım atamalarıyla da toplumun kendi geleceğini, kimliğini kendi iradesiyle kurma süreçlerini ciddi anlamda zayıflattığını söyledi.

Kayyım atamalarının daha çok bölgedeki insanların seçme ve seçilme, yurttaşlık hakkına darbe ve irade gasbı olarak görüldüğünü ve daha çok ‘siyasal bir gasp’ olarak nitelediğini belirten Genç, şöyle devam etti: “Ama bunun sosyal etkilerinin, o irade gasbına uğramış insanların, yurttaşlık hukukları zedelenmiş insanların sosyal hayatlarına ne getirdiği, neyi kırdığı ve neyle baş edemez hale getirdiği meselesiyle çok da ilgilenmedi.”

Kayyım atamalarının ardından gelişen sürecin bölge açısından bir sosyal krizin de önünü açtığını söyleyen Genç, “Sadece intiharlar da değil, biz uyuşturucu çalışmaları da yapıyoruz. Uyuşturucu kullanımının bölgedeki dramatik artış biçiminin de benzer izlekler taşıyor olması, aslında bir bütün olarak bölgede uygulanan politikanın ve kurgulanmış sistemin kendisinin sorumluluğu içinde olduğunu bize söylüyor büyük oranda.”

Türkiye genelinde en yüksek intihar yaşının 20-24 yaş grubu olduğunu ancak bölge illerinde bunun 15-19 yaşa düştüğünü aktaran Genç, “Çünkü bu gençlerin hayatla kurabilecekleri bağı ya da yaşamlarını, geleceği ve gündelik hikayelerini kurabilecekleri ilişki ve tahayyül biçimlerini olumsuz etkileyen bir politik ortamın içerisinde bu insanlar. Gidebilecekleri, sosyalleşebilecekleri, kültürel ve sportif aktivitede bulunabilecekleri, kimliklerini, kişiliklerini ve öz saygılarını tamamlayabilecekleri ve bunlarla ilgili güçlenebilecekleri mekan, mekanizma ve ortamlardan yoksun büyüyor bu insanlar.”

EN ÇOK GENÇLER, ÇOCUKLAR, KADINLAR ETKİLENDİ

Genç, “Kayyım atanan belediyelerde en çok gençlerin, çocukların ve kadınların aktivitede bulundukları mekanlar ya kapatıldı, ya tahrip edildi ya da dönüştürüldü. İnsanlar resmi kamusal alanının olanaklarından soyutlandı. İnsanların soyutlandığı bu sahalar toplumun güçlendirilmesinde, gençliğin öz saygı ve öz kimliğini kurma süreçlerinde önemli alanlar olarak karşımıza çıkıyordu” değerlendirmesinde bulundu.

KHK’LERLE DAYANIŞMA AĞLARI KRİMİNALİZE EDİLDİ

15 Temmuz darbe girişiminin ardından ilan edilen OHAL ve kanun hükmünde kararnamelerin (KHK) etkilerine de değinen Genç, şunları kaydetti:

“Binlerce sivil toplum yapısı, dernek, vakıf kapatıldı. İnisiyatifler suç haline getirildi. İnsanların örgütlü desteklenme ve dayanışma ağları kriminalize edildi. Bu da insanların yalnızlaşmasına vesile olan yanlardan biriydi.”

KIRILGAN BİR GENÇLİK VE TOPLUM DOKUSU KURULDU

Bu merkezlerin kapatılmasıyla, yerel yönetimler nezdinde eğitim, kültürel ve ruhsal gelişimleri açısından desteklenen gençlerin bu olanaklardan yoksun hale geldiğini vurgulayan Genç, “Bu durumun ortaya çıkardığı anlamsızlık duygusu, tarifsizlik duygusu, geleceğe yönelik aşırı endişe kat sayısının çoğalmış olması meselesinin hepsinin intiharlarla çok ilişkisi var. Kırılgan bir gençlik ve kırılgan bir toplum dokusu kurulmaya başlandı” dedi.

"BU POLİTİKALARIN ERBAPLARI BİR DAHA DÜŞÜNMELİ"

İntihar ve uyuşturucu vakalarının giderek arttığını hatırlatan Genç, "Bir yerdeki toplumsal kırılma, hassaslaşma -teşvik edilen ve 'arzulanansa' eğer bu- oradaki toplumsal zayıflamanın etkisinin bütün ülkeye olduğunun unutulmaması gerekiyor. Bu tip politikaların erbaplarının bir daha düşünmesi gerektiğini söylemek gerekiyor" dedi. Yüksel Genç son olarak şunları kaydetti:

"Bireyin kendisiyle, toplumuyla, kimliğiyle, kişiliğiyle kurmuş olduğu ilişkinin güçlendirilmesi, desteklenmesi ve dirençli hale getirilmesine ilişkin acil kolektif bir çabaya ihtiyaç duyduğumuzu söylüyor bu veriler bize. Bizim toplumu daha fazla bölen, zayıflatan, dağıtan, kimliksizleştiren bir sürece değil tersini yapmaya ihtiyacımız var. Aksi halde çocuklarımız, gençlerimizden başlayan bu toplumsal kırılma halinin kendisi, ileride bütün ülke açısından çok ciddi problemlerin ve varoluşsal sorunların ifadesi anlamına gelecektir."

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
ÖNCEKİ HABER

EMO Gebze Temsilciliği: Özelleştirmeden vazgeçin, devlet kontrolünde sürdürün

SONRAKİ HABER

İsrail yeni yılın ilk gününde Lübnan ile ateşkesi 4 kez ihlal etti

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa