Koca bir saçmalık değil sermaye temsilcileri*
İktidarın attığı adımlar, muhalefeti bir seçenek olmaktan çıkartarak kendi dışındaki grupları ortadan kaldırmak üzerine şekilleniyor. Ortada yolsuzluğa açılan bir savaş mavaş yok.
Berfin Ezgi TATLI
İstanbul
Ülkede her gün, her saniye başka bir gündemle karşı karşıya kalıyoruz. Ardı ardına belediyelere kayyumlar atılıyor, gazeteciler tutuklanıyor, siyasetçilere soruşturmalar açılıyor…Tüm bu kargaşada “Koca bir saçmalığın içinde miyiz?” sorusu her birimizin kafasında canlanırken bu yazıda cevabı birlikte aramaya çalışalım.
NEDEN BELEDİYELERE SORUŞTURMA AÇILIYOR?
Geçtiğimiz yerel seçimlerden bu yana en önemli gündemlerden birisi, bu baskı politikaları doğrultusunda seçilmiş belediyelere atanan kayyumlar oldu. Mardin, Batman, Halfeti, Esenyurt. Şimdi de "ihale yolsuzluğu" iddiasıyla yürütülen soruşturma kapsamında CHP’li Beşiktaş Belediye Başkanı Rıza Akpolat hakkında tutuklama kararı verildi. Erdoğan, bu süreçte yaptığı “Daha turpun büyüğü heybede” açıklamasıyla CHP’ye gözdağı vererek kayyum siyasetine devam edeceğini de ilan etmiş oldu.
Beşiktaş Belediyesi’ne dönük saldırıyı da bu planların somut bir parçası olarak görmek gerekir. Elbette belediye bütçeleri halkın ihtiyacına uygun şekilde, açık ve şeffaf bir biçimde yürütülmeli. Belediyeler içerisindeki yolsuzluklar açığa çıkarılmalı, bu yolsuzlukların parçası olanlar hakkında soruşturmalar yürütülmelidir. Ancak burada meseleyi yalnızca bu denklemle okumak çok doğru olmaz. Çünkü böyle bir süreç yürütülecekse bütün belediyelerde şeffaf bir biçimde yürütülmelidir. Neden bugün böylesi bir yolsuzluk soruşturmasının adımları AKP tarafından atıldı sorusuna birlikte bakalım.
Son yerel seçimlerde İstanbul’daki ilçelerin büyük kısmını kaybeden Erdoğan için İstanbul’u geri almak en kritik gündemlerden birisi. Kaybettiği belediyeleri kayyum atayarak geri almaya çalışan AKP iktidarı, bir süredir güç kazanmakta epey zorlanıyor. Elbette ki bu güç kaybının kökeninde; ekonomik krizin etkisinin giderek yıkıcı hale gelmesi, tüm yükün OVP ile halkın sırtına yüklenmesi gibi birçok neden sayabiliriz. Gelinen bu noktada iktidarın attığı adımlar, muhalefeti bir seçenek olmaktan çıkartarak kendi dışında bir alternatifi de ortadan kaldırmak üzerine şekilleniyor. Seçme ve seçilme hakkının doğrudan gasbedilmesinin ifadesi olan kayyum siyasetinin pratik adımlarından birisi de belediye soruşturmaları. AKP iktidarı, CHP ve DEM Parti belediyelerini itibarsızlaştırmak için yapılan kayyum atamalarını, terör söylemleriyle meşru kılma çabasında. Anayasa değişikliği tartışmaları ve iç cephe söylemleri, bugün açısından AKP iktidarı ve tek adam sisteminin devamlılığını garanti altına almak üzere atılan adımlardan biri. Biz bu satırları yazarken İmamoğlu’na da Cumhuriyet Başsavcısı’na gösterdiği tepki sonrası soruşturma başlatıldı.
GENÇLİK DE KAYYUMDAN NASİBİNİ ALIYOR
Bu iklimden doğrudan Türkiye gençliğinin de hayatı etkileniyor. Siyasete katılımın zaten yalnızca sandık ve oy verme üzerinden şekillendiği bu sistemde iktidar “verdiğin oyun da önemi yok” diyerek oy hakkını da gasbediyor. Benzer biçimde atanmış rektörlerle yönetilen üniversiteler içerisinde öğrencilerin söz hakkı yok sayılarak sansür ve baskı ortamı yaratılıyor. Liselerde kulüp, temsilcilik mekanizmalarının ortadan kaldırıldığı bu denklemde öğrencilerin bir araya gelebileceği her kanal kısıtlanıyor. Yani ülkede hâkim olan baskıcı atmosfer doğrudan gençliğin yaşamını da baskılıyor.
Her gün “koca bir saçmalığın içinde miyiz?” sorusuyla yüz yüze kalan gençliğe cevabı biz verelim. Hayır “koca bir saçmalık” * değil. Sermaye grupları ve temsilcisi AKP iktidarının çıkarları doğrultusunda atılan adımlar. Bu yüzden “biz ne zaman bir şey istesek” karşımıza dikilecekler. Bizlerin insanca bir yaşam talebi sermaye güçleri ve AKP iktidarının çıkarlarına, planlarına ters. Onlar kendi zenginliklerine zenginlik katmak, muhalefeti sindirerek iktidarlarını sağlamlaştırmak, krizin yükünü biz gençlere, kadınlara, işçilere emekçilere yüklemek için baskı politikalarını sürdürmeye devam edecekler.
Bu baskı politikalarını püskürtmenin yolunu bize geçtiğimiz günlerde metal işçileri gösterdi. “Ne aldıysak mücadele ederek aldık. Yasak var deyip evimize dönemezdik” [1] diyen metal işçileri, Erdoğan’ın grev yasağına rağmen %40 zam dayatmasına karşı greve çıktı ve %60,5 zam kazanımıyla grevlerini sonlandırarak bu iktidar nasıl geri püskürtülür bizlere gösterdi. Şimdi Türkiye gençliğinin de yapması gereken şey, insanca bir yaşam talebiyle bulunduğu her alanda talepleri etrafında bir araya gelmek ve mücadele etmek. Bugün iktidarı püskürtmenin temel koşulu baskı siyasetine karşı yürütülen mücadelelerin; işçilerin, kadınların, gençlerin mücadelesinin birleşmesinden geçiyor.
*Jakuzi’nin Koca Bir Saçmalık adlı şarkısı
KAYNAKÇA:
[1]https://www.evrensel.net/haber/540011/metal-iscileri-grevlerle-kazanim-elde-etti-yasak-var-deyip-evimize-donemezdik
Evrensel'i Takip Et