Ege Serbest Bölgesi: İşte Alman, hakta Afrika usulü
Tekstil tekelleri işçi çekebilmek için fabrikada spor salonu bulunduğunu bile propaganda ederken, konu işe geldiği zaman düşük ücret dayatıyor.
Cihan İŞÇİ
İzmir
Ege Serbest Bölgesi (ESBAŞ), 190 firma 99 milyar dolar ciro ve yaklaşık 25 bin çalışanı ile uluslararası sermayeye ucuz iş gücü cenneti olarak faaliyet gösteriyor.
ESBAŞ yönetimi, metalden tekstile, gıdadan petrokimyaya çok sayıda sektörde tüm dünyaya gümrük işlemlerine takılmadan maliyeti düşük, kaliteli ürünler üretilmesi ile övünüyor.
Yaptığı duyurularda müşteri odaklı, sürdürebilir olma, kaliteli, cesur, hızlı ürün tedarik zincirleri ile büyük sermaye sahiplerine “Gel gel” demeyi bir düstur haline getirmiş durumda.
PEKİ YA İŞÇİLERİN DURUMU NASIL?
Bu kadar katma değer olmasına rağmen yoğun iş temposu ve düşük ücret ile işçiler için bu tip serbest bölgeler tam bir cehennem.
Özellikle tekstil iş kolundaki birçok işçiye Hugo Boss, SF Trade, DIGEL gibi fabrikalar kendilerini, dışarıda merdiven altı atölyelerde çalışmaktan bir kurtuluş olarak pazarlarken, işçiler geldiklerinde aslında bir atölyenin büyük halinden başka bir şey bulamıyor.
Büyük atölyenin büyük derdi olur, sıkı disiplin, sürekli sayı isteme, düşük ücret ve tabii ki sorgusuz sualsiz işten çıkarılma...
Tabii sendika söz konusu olunca da tüm güçleri ile işçiye baskı yapma, tehdit, tazminatsız işten atma...
Mesela SF Trade dünyanın sayılı; araba firmalarına otomobil kılıfı yapan bir firma. Bu firma “etik değerler, insan odaklı üretim” safsatalarını gece gündüz söylemesine rağmen konu işçilerin sendikalaşmasına gelince kimsenin gözünün yaşına bakmıyor. Öyle ki DERİTEKS’in örgütlenme yaptığı dönemde işçiyi ikna odalarına çekmek, “Marka ismimi zedelediler” diye sendikaya ve atılan işçilere dava açmak gibi ender rastlanan davalar ile gündem oldu uzun zaman.
Tabi bir de Hugo Boss var, “Mutlu fabrika” söylemi adı altında büyük reklam yapan, işçi bulmak için yaptığı videolarda işçinin spor yapacağı salonun bile olduğunu söyleyen dünyanın en büyük takım elbise üreticilerinden biri olan fabrikanın yönetimi; işçiler sendikalı çalışmak isteyince çeşitli bahaneler ile son bir yılda bine yakın işçiyi tazminatsız bir biçimde işten attı.
Üretim rekorları kıran fabrika ocak zammını yüzde 30 olarak belirledi.
Özgür bir biçimde TEKSİF’e üye olmak isteyen işçilere işten atma sopası ise hep hazır. Sendika ve örgütlenme hakkına saygı duyduğunu söyleyen, hatta uluslararası camiada bu konuda çeşitli kuruluşlara da üye olan, iş birliği yapan Hugo Boss konu Türkiye’deki işçilerin sendikalaşması olunca en bildik yöntemleri kullanıyor.
DIGEL TEKSTİL İŞÇİLERİ KARANLIKTA BİR MEŞALE OLABİLİR
Aynı Hugo Boss gibi Alman menşeli erkek takım elbise üreticisi olan DIGEL Tekstil’de ise yaklaşık 450 işçi çalışıyor. Avrupa’ya üretim yapan işçilerin çalışma koşullarına bakınca ustaların baskısı, bağırması, işçi sağlığına önem vermeyen bir çalışma sistemi, tuvaletlerin çoğunun bozuk olması, sürekli performansa, devamsızlığa, sıfır hata ile iş yapmaya zorlayan prim sistemi söz konusu. İşçiler iyice bunalmışken bir de bu kadar hayat pahalılığın olduğu bir zamanda yüzde 30 gibi bir zam teklifi ile karşılaştı. Tüm işçiler zamma karşı ses çıkarma eylemi yaptılar ve alınacak bir hakkın anca örgütlenme ile olacağını bilerek TEKSİF’e üye oldular.
Çok kısa bir süre içinde belki de serbest bölge tarihinin en hızlı örgütlenmesini yaparak iş yeri için gerekli çoğunluğu alıp sendikalaştılar.
PATRONLARIN YENİ SİLAHI KOD 49
“Yasalara saygılı, işçilerin örgütlenmesine saygılı” işveren hemen ilk iş, öncü diye düşündüğü 4 işçiyi hem de tazminatsız olarak işten çıkardı. Buna kod 49 (Yapmakla yükümlü olduğu işi yapmamak) gerekçesi gösterildi. Halbuki çıkarılan işçiler yıllarca oraya emek verdi. Ama sendikaya üye oldukları ve arkadaşlarını sendikaya üye olmaya teşvik ettikleri zaman işten çıkarıldı.
Aslında Türkiye’de resmi olarak sendikalaşmak serbest, hatta Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı altında güvencede.
Yani herhangi bir yasal güvence gibi ama ülkenin neresinde bir sendikalaşma yaşanırsa patronlar ilk olarak işçileri işten atıyor. Sonra da Bakanlığın resmi olarak verdiği yetki ya da çoğunluk yazısına itiraz ediyor. Yani süreç o kadar Deli Dumrul hikayesine benziyor ki Bakanlık sistem üzerinden sendikaya üye olan işçinin çalıştığı yerde SGK verileri üzerinden çalışan sayısını çıkarıyor, sonra da yine sistem üzerinden kayıtlı olan sendika üye sayısına bakıyor, gerekli çoğunluk sağlanmışsa tespit yazısını yolluyor. Yani kalem oynamaz, hata olmaz. Ama gel gör ki aynı yasa bu kadar net olan bir şeye itiraz hakkı veriyor.
Yetki davası işe iade derken işçiler yıllarca adliyede uğraşıyor.
Fakat DIGEL işçisi kararlı, sendikasına da atılan işçilere de sahip çıkıyor. İş çıkışlarında servislerde kapıda direnişte olan arkadaşlarına destek oluyor.
Bu kararlılık yukarıdaki patronun bütün oyunlarını boşa çıkaracak tek çıkış yoludur.
Gaziemir’de bulunan serbest bölgede birçok fabrikada işçilerin gözü kulağı DIGEL işçilerinde. Onlar kazanırsa birçok işletmede işçilerin örgütlenmesi söz konusu. Bunu bilen işletme yetkilileri fabrikada sahaya inmeye başladı. Bunu bilen ESBAŞ yönetimi, yıllar önce kapı önünde direnen 4 kadın işçiye SF Trade yönetiminin isteği ile tuvaletleri yasaklayan zihniyet şimdi de çıkışta direnen işçilere sanki düşman gibi davranarak, “Yetkiyi alsanız bile sizi içeri sokmam” diyecek kadar gözünü karartmış. Çünkü çok iyi biliyor DİGEL işçisi kazanırsa Hugo Boss işçisi kazanacak SF Trade işçisi kazanacak.
Evrensel'i Takip Et