30 Ocak 2025 11:52
/
Güncelleme: 11:54

Fatih Yaşlı operasyonları yorumladı: Gezi bahane, geçim öfkesi hedefte

Siyaset Bilimci Fatih Yaşlı, “İkinci Gezi’yi çağırıp muhalefete nihai darbe vurmaktan ziyade, başta Şimşek programıyla artan hoşnutsuzluğun politize olmasını şimdiden engellemeye çalışıyorlar” dedi.

Fatih Yaşlı operasyonları yorumladı: Gezi bahane, geçim öfkesi hedefte

Fatih Yaşlı | Fotoğraf: Cebrail Arslan

Dilan TEMİZ
İstanbul

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan TBMM'de düzenlenen AKP grup toplantısında açıklamalarda bulundu. CHP'li Beşiktaş Belediye Başkanı Rıza Akpolat’ın tutuklanmasının ardından “Turpun büyüğü heybede” açıklaması yapan Erdoğan, dün de isim vermeden İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında başlatılan soruşturmaya dair konuştu. İmamoğlu'nun Başsavcı Akın Gürlek'i tehdit ettiğini iddia eden Erdoğan, "Ne yapsalar boş. Mızrak çuvala sığmıyor. Turpların büyükleri heybede. Para kulelerinin, şişirilmiş konser faturalarının neye hizmet ettiğini herkes iyi biliyor. Vatandaşlarımızın bunları bakıp da siyasetten ümitlerini kesmesine müsaade edemeyiz. Cumhur İttifakı olarak daha fazla çalışarak muhalefetin eksikliğini bizim kapatmamız gerekiyor” dedi.

Muhalefeti istismar ve kutuplaştırma ile suçlayan Erdoğan "Sokaklarımızı karıştırmaya, Gezi olaylarıvari sokak terörünü yeniden körüklemeye dönük sinsi planların devreye alınmak istendiği bir dönemde" diyerek AKP üyesi gençlere "Gözü keskin olun" çağrısı yaptı. Erdoğan “‘Kim var’ diye seslenilince sağına soluna bakınmadan ‘Ben varım’ cevabını veren dava ahlakına sahip gençler olmanızı bekliyorum” dedi.

"İKTİDAR SOKAĞI GAYRİMEŞRU İLAN EDİYOR"

Erdoğan’ın konuşmasının ardından gelişmeleri gazetemize değerlendiren Siyaset Bilimci Fatih Yaşlı, “Gezi, Türkiye’nin neredeyse bütün şehirlerinde milyonlarca kişinin sokağa çıktığı, günlerce, haftalarca devam eden, barışçıl, demokratik, anayasal ve meşru bir protesto eylemi süreciydi. Geride kalan 22 yıla baktığımızda Gezi direnişinin AKP iktidarını sarsan ve etkilerini yıllar boyunca devam ettiren en büyük toplumsal hadise olduğunu söylemek mümkün. Gezi’yle birlikte iktidarın demokrasi makyajı silinip gitti ve otoriter yüzü çok net bir şekilde ortaya çıktı. İktidar da o tarihten itibaren Gezi benzeri bir hadisenin tekrarlanmaması için çeşitli yönetme teknolojilerini devreye soktu ve sokağı bir politik mekan olmaktan çıkartıp kriminal bir yer olarak kodladı, sokak siyasetini gayrimeşru ilan etti” dedi.

"SİYASETİ SALONLARA HAPSETME ÇABASI"

İktidarın böylece siyaseti, salonlara, kürsülere, grup toplantılarında yapılan konuşmalara sıkıştırmayı başardığını ifade eden Yaşlı, “Muhalefet de bu sürece ‘Aman oyuna gelmeyelim, bizi sokağa dökmek istiyorlar’ sözlerinde somutlaşacak bir şekilde katkı verdi” dedi.

Yaşlı, iktidarın soruşturma furyasını ise şöyle değerlendirdi: “Bana göre iktidar ikinci bir Gezi’yi çağırıp bunun üzerinden muhalefete nihai bir darbe vurmaktan ziyade, başta Şimşek programının halkın boğazını sıkmaya devam etmesinden kaynaklı hoşnutsuzluk ve öfke olmak üzere, kendisine yönelik tepkilerin politize olmasını ve kendini sokakta ifade etmesini daha şimdiden engellemeye çalışıyor, bunun için ön alıyor. Yani özellikle ekonomik temelli yeni bir Gezi’nin ortaya çıkma ihtimalini giderek azaltmak için topluma başta yargı olmak üzere çeşitli şekillerde sopa gösteriliyor, kürsülerden tehdit açıklamaları yapılıyor.

"DİRENÇ GÖSTERİLMEZSE SEÇİMLER DE SEMBOLİKLEŞİR"

İktidarın genel seçimleri kazanmasının ardından klasik kemer sıkma programına döndüğünü ve buna en somut ve en güçlü yanıtın yerel seçimlerde geldiğini kaydeden Yaşlı, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ancak iktidar, tarihinde aldığı bu en büyük seçim yenilgisinin ardından adım adım inisiyatifi tekrar ele almak adına yeni bir stratejiyi hayata geçirme planları yapmaya başladı, belli bir mesafe kat ettikten sonra da bir yandan yeni 'çözüm süreci'ni kamuoyunun önüne attı, diğer yandan da yargıyı devreye soktu, kayyım atamalarına girişti, gözaltı ve tutuklama dalgasını büyüterek devam ettirdi. Bugün Gezi ile ilgili yapılan açıklamaları hem muhalefetin farklı kesimlerinden farklı figürlere hem de gazetecilere ve sanatçılara yönelik gözaltı operasyonları ve tutuklamalarla birlikte okumak lazım. İktidar geçmişte yargıyı hükümet olmaktan devlet olmaya geçiş için kullanmıştı, bugün de ele geçirdiği devleti bırakmamak, inşa ettiği rejimi devam ettirebilmek için kullanıyor. Bunun üzerinden bir yandan karşı ittifakları dağıtmak, muhalefet blokunu parçalamak, diğer yandan da İmamoğlu gibi isimleri kriminalize ederek zayıflatmak ya da siyasetin dışına itmek gibi bir hedef güdüyor. Eğer siyasal ve toplumsal muhalefet, tüm bunların karşısında güçlü bir direnç stratejisi geliştiremezse, daha bugünden, buradan varılacak yerin seçimlerin ve sandığın da tamamen sembolik hale geldiği, yani  'serbest seçimler'in de fiilen askıya alındığı bir siyasal rejim olacağına dair bir öngörüde bulunabiliriz.”

Evrensel'i Takip Et