28 Mayıs 2014 07:00

Ferhat SARI

2014 Avrupa Parlamentosu seçimlerine Marine Le Pen ve partisi Ulusal Cephe (FN) damgasını vurdu. Seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından, gerek Fransa’da gerekse de Almanya, İngiltere, İspanya ve İtalya gibi Avrupa’ nın belli başlı diğer ülkelerinde merkez sağ ve merkez sol çizgide yayın yapan gazeteler Le Pen’in zaferini “deprem”, “şok”, “tsunami”, “büyük patlama” gibi ifadelerle birlikte manşetlerine çekti. Benzer sözcükler Fransa’da 21 Nisan 2002 tarihinde gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı seçiminin 1. turu sonrasında da kullanılmıştı. Söz konusu seçimlerde Marine Le Pen’in babası ve Ulusal Cephenin kurucusu Jean-Marie Le Pen aldığı yüzde 16.86 oy oranıyla Lionel Jospin’i saf dışı edip 2. tura kalmıştı.

ULUSAL CEPHE OY ORANINI 4’E KATLADI

Katılımın  yüzde 43 civarında olduğu Fransa’daki AP seçimlerinde oyların yaklaşık yüzde 25’ini (5 milyon civarında) alan Ulusal Cephe bu sonuçla 2009’daki seçimlere kıyasla oy oranını 4’e katlamış oldu. 2012’ de gerçekleştirilen, katılımın yüzde 80’e yakın olduğu Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turunda oyların yüzde 17.9’unu (yaklaşık 6.5 milyon) alan Marine Le Pen’in partisi kısa bir süre önce yüzde 63 civarında katılımla gerçekleştirilen yerel seçimlerde ise oyların yüzde 7’sini almıştı.

Politika analistlerinin bir kısmına göre, Ulusal Cephe’nin AP seçimlerinde aldığı oy sayısında 2012 Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle kıyaslandığında yüzde 25’lik bir düşüş gözlense de, Marine Le Pen Fransız seçmenlerinin bir kısmını, 3 seçim sonucunun gösterdiği üzere, güçlendirmeyi başardı ve merkez sağ ve merkez sol partilerin ikiyüzlü Ulusal Cephe’yi “şeytanlaştırma” politikasını kırdı. Ulusal Cephe’nin en çok eleştirildiği konuların başında gelen göçmen karşıtlığı ve ırkçılık konusunda Sosyalist Parti (PS) ve Halk Hareketi Birliği (UMD)’nin ikiyüzlü politikası düşünüldüğünde, bu hiç de şaşırtıcı değil. Söz konusu partilerin yetkili bazı isimlerinin Le Pen’den hiç de geri kalır yanı yok. Örneğin, Sosyalist

LE PEN’İN SESİ DAHA GÜR ÇIKACAK

Parti’nin Başbakanı Manuel Valls’ın göçmen karşıtlığı dünya alem tarafından biliniyor.

Keza Halk Hareketi Birliği’nin Guyana kökenli siyahi Adalet Bakanı Christiane Taubira hakkında, köleliğin kaldırılmasının yıl dönümünde katıldığı bir törende Fransız Ulusal Marşı “La Marseillaise”i okumaması nedeniyle ırkçılıkla karışık yürüttüğü itibarsızlaştırma kampanyası da hafızalarda canlılığını koruyor. 2008 krizinin süren etkilerini ve Manuel Valls hükümetinin kısa bir süre önce ilan ettiği, ekonomide kamu harcamalarının azaltılması anlamına gelen 50 milyar avroluk tasarruf paketini de bir tarafa not etmek gerekiyor.

Sonuç olarak, Le Pen’ in sesinin politika sahnesinde bundan sonra daha gür çıkacağı aşikar. Seçimin hemen ardından hazırlanan “Fransa’nın birinci partisi” afişi ve Le Pen’in Cumhurbaşkanı Hollande’a yönelik yaptığı Parlamentoyu dağıtma çağrısı yeni durumun ilk göstergeleri. Yerel seçimlerde PS’nin aldığı ağır yenilginin ardından kabinede değişikliğe gitmek zorunda kalan ve Başbakanlığa Manuel Valls’ı atayan Hollande’ın üzerindeki baskı artacağa benziyor.



 

Evrensel'i Takip Et