Barış DAĞLI
1993’ten 2014’e… Devlet terörünün bir ilçeyi yok etmesinin üzerinden 21 sene geçti. 22 Ekim 1993 tarihinde Lice’de yaşanan “katliamın ardından 9 bin 600 nüfuslu ilçeden geriye sadece 300 kişi kaldı. Resmi kayıtlara göre devlet saldırısında 20 kişi hayatını kaybederken, 401 konuttan 302’sine tam, 86’sına orta, 13’üne de az hasarlı raporu verildi.”
7 Haziran 2014… Lice’de yine katliam var.
Sözcü Gazetesi
30 Haziran 2013 tarihinde “Koskoca devleti ne hale düşürdüler” manşe-ti ile karakol / kalekol yapımını teşvik eden Sözcü gazetesi hatırlanacağı gibi 24 Mayıs 2014 tarihinde de “Doğu’da sabır küpü, Batı’da sinir küpü!” manşeti ile Lice’de yaşanan katliamın sorumluluğunu iktidar ile paylaşma hevesindeydi.
AKP’ye muhalif olduğu iddiasındaki bir mecranın söz konusu Kürtler olduğu vakit devletin en biricik ideolojik aygıtı olarak görev yapması bu coğrafyaya ait bir medya tarihi ikirciğidir. Sözcü Gazetesi kadrosunun devletin baskı aygıtlarının sahipliğine karşı duydukları özlem ile devletin yeni sahibinin politikaları yine akan kanda buluşmuştur.
Lice’de akan kanın, katledilen her insanın sorumlularından biridir Sözcü gazetesi…
Özgür Gündem
26 Ekim 1993 Salı günü Özgür Gündem “Lice’de 150 genç kayıp” manşeti ile çıkmıştı. Yaşanan katliam sonrası gözaltına alınan 150 gençten haber alınamıyordu. O günden bugüne ne yaşanan saldırılarının sayısı değişti ne de “Özgür” medyanın direnci…
Musa Anter’den bugüne “Özgür” medya bir direnişin hikayesini ıslıkla çalıyor… Kürtçe…
Evrensel 20 Yaşında!
20 yıl önce Evrensel ilk gününe “İşte Türkiye gerçeği” diyerek merhaba diyordu. Yaşanan ölümlerin, hapis cezalarının ve yoksulluğunun üzerine atılan bu “merhaba” manşetini Server Tanilli’nin sözleri tamamlıyordu: “Sorun düzen sorunu”. Evrensel, 20 sene önce bugünü anlatıyordu…
Polis tarafından katledilen Metin Göktepe’nin gazetesi Evrensel… İşçinin, emekçinin gazetesi... 20 yıldır “Göğe Bakma Durağı”nda dünyayı değiştirmenin sesi onlar… Nice 20 yıllara Evrensel!
11. Tez ve bizimkiler
Engels’e göre bu “yeni dünya anlayışının dâhiyane tohumunun atılmış olduğu ilk belge” olan “Feuerbach Üzerine Tezler”in 11’incisinde “Filozoflar dünyayı yalnızca çeşitli biçimlerde yorumlamışlardır; oysa sorun onu değiştirmektir.” der Karl Marx.
Musa Anter’den Metin Göktepe’ye dünyayı değiştirme mücadelesinin elebaşlarıdır bizim gazetecilerimiz… Soma’da ve Şırnak’ta iş cinayeti sonucu yitirdiğimiz işçileri, “Gezi”de katledilen gençlerimizi, Roboskî’deki katliam sonucunda kaybettiklerimizi Lice’ye taşıyandır gazetecilerimiz. Azlardır… Katliamlar tarihinden nasiplerini almışlardır…
Bizim gazetecilerimiz…
Taksim’den Lice’ye dolaşan hayalet
Hasan Ferit Gedik ile Medeni Yıldırım arasındaki o kopmaz bağı görmeyen, Berkin Elvan’dan Ramazan Baran’a uzanan direnişin özünü anlamayan, Gülsuyu’ndanRojava’ya, Lice’den Okmeydanı’na yayılan isyan ateşini kendi çıkarları uğruna söndürmeye çalışanlar direnişin fotoğrafına daha dikkatli bakmalıdır. İstanbul’da el konulan bir kepçenin (POMA) aynısı Lice’de “Diren Gezi Parkı” yazısı ile karşımıza çıkıyor. “Gezi”nin hayaleti Sözcü gazetesi gibilerine inat Taksim’den Lice’ye dolaşmaya devam ediyor.
Evrensel'i Takip Et