Yaratıcılık parayla pulla ölçülemez!
Kültür Bakanlığınca 40 seçilmiş yazara verilecek 463 bin TL yardım, edebiyatın hem yazar hem de okuru tarafından bolca eleştirildi ve tepki çekti. Bu tepkilerin nedenini ve projenin şeffaflığını Türkiye Yazarlar Sendikası Başkanı Mustafa Köz ile konuştuk.
Didem ÇELİK
Kültür Bakanlığınca 40 seçilmiş yazara verilecek 463 bin TL yardım, edebiyatın hem yazar hem de okuru tarafından bolca eleştirildi ve tepki çekti. Bu tepkilerin nedenini ve projenin şeffaflığını Türkiye Yazarlar Sendikası Başkanı Mustafa Köz ile konuştuk.
Kültür ve Turizm Bakanlığı Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü’ün düzenlediği Edebiyat Eserlerini Destek Projesi kapsamında Bakanlıktan destek alacak 40 edebiyat eseri ve sanatçılar belirlendi. Ancak belirlenen eserlerin ve sanatçıların adının açıklanmaması tepkilere yol açtı. Bu tepkilerin nedeni nedir sizce?
Edebiyat gibi “özel-öznel” bir yaratı edimini, seçici kurulun onayıyla yönlendirmeye çalışmak yanlış. Teşvik alanların ilk tepkisi, kendilerini aklamak oluyor. Bunun için de edebiyatın yaygınlaştırılmasından, okurun kitaba uzaklığından falan söz ediyorlar. Oysa okuru edebiyata yaklaştırmanın yolunu devletin parasıyla yazılacak kitaplar değil, iyi ve özgür kitaplar açar.
SANATÇI İNŞAAT YAPMIYOR
Pek çok ülkede olduğu gibi burada da sanat maddi ve manevi açıdan en az değer gören ‘meslek’. O halde destek almakta ne gibi bir sakınca var ?
Sanatın değer görmemesi, sanatçıyla ilgili değil ki! Toplumun kültürel tercihleri, okuma yazma oranı, popüler kültürün pohpohlanması, gerçek sanatı “değersiz” gibi gösteriyor. Sanatçı, desteğini başkalarının kesesinden değil, kendi ruhundan ve vicdanından alır. Para alacağım, kitaplarım basılacak diye hem yaratısının düzeyi düşer hem de güdümlü-bağımlı sanata doğru evrilir. Desteğe gerek yok öyleyse. Sanatçı, inşaat yapmıyor, ruhunu inşa ediyor. Bu yaratıcılık da parayla pulla ölçülemez.
Destek alan yazarın tepkisi de aslında haksız değil. Kazanç yok, gelir yok, para yok...
Yazar, önce “Ne için, kimin için yazıyorum?” diye sormalı kendine. İnsanın yeniden kurulması, toplumun ruhunun ve geleceğinin ışıması, yazması için tek ve önemli isteğiyse parayı düşünmez zaten. Yazar ve yazdıkları halkın yazınsal-estetik beğenilerini karşılıyorsa istediği yazı başarısını yakalamış demektir. İyi yazarları para mülk değil, halkın belleği geliştirir. Aziz Nesin, Yaşar Kemal, Orhan Kemal, Sait Faik para kazanayım diye mi başladı yazmaya? Sait Faik’in deyişiyle “Yazmasalar deli olacaklardı”, onun için yazdılar. Gerçi günümüzde yazma eylemini böyle görenlere “deli” diyorlar. Her şeyin parayla ölçüldüğü, kapitalist ilişkilerin ruhumuzu sardığı şu aşağılık düzende bırakalım da şair, yazar yalnızca ruhuyla, kalbiyle, vicdanıyla yaşasın. Onları paranın kanlı batağına çekmeye çalışmayalım. İyi yazar, yazdıklarıyla “kıt kanaat” da olsa geçinip gidiyor. Fazlasına ne lüzum!
AVRUPA’DA DENGELER BİZDEKİ GİBİ KESKİN DEĞİL
Devletin sanata desteğinin sanata zarar verdiğini mi düşünüyorsunuz?
Sanat, “insan” için olmalı. Sanat “insan” içindir. Devlet de vereceği üç beş kuruşu, sanatçıyı köleleştirmek için kullanmamalı. Siyasi bir karardır bu. Devlet yönünden başka türlüsü düşünülebilir mi? Para veriyorsa karşılığını da ister.
Nesnelliği olmayacak bu pay dağıtımının. Günden güne muhafazakarlaşan toplumda, muhafazakar sanat tartışmalarının yapıldığı sanat çevrelerinde beklenen, daha doğrusu devletin beklediği güdümlü-bağımlı-muhafazakar sanat olacaktır. Devlet, bu üçgene bağladığı sanatçıyı doğal olarak koruyup gözetecektir.
Yurt dışında benzeri alanlarda devlet desteği söz konusu. Türkiye’de bu yardımın yapılacak olması neden tepki topladı?
Avrupa’da sanata destek var ancak devlet, parayı verdikten sonra sanatçıya karışmıyor. Sanatçı, özgürce eleştiriyor. Siyasal dengeler bizdeki kadar keskin değil.
‘TÜRKÇE YAPIT’ İSTEMİ IRKÇILIKTIR
Önce destek alan yazarların açıklanmasına karar veren Bakanlık şimdi ‘tartışmaya sebep olmamak için’ isimleri gizli tutmaya karar verdi.
Yazarların, seçici kurulun açıklanıp açıklanmamasının pek önemi yok. Tasarının kendisi yanlış. Yazarların bazılarına “akçe, ulufe” veriyorsun, ötekileri baktırıyorsun. Bu, adlarını bilmesek de yazarlar arasında bir ayrıma neden olmaz mı? Sonra o “özgün eser” ve “Türkçe yapıt” olması ölçütü de ne? Bir yapıtın özgünlüğünü yazarın kendisi bile belirleyemezken, bir kurul nasıl “özgünlük” yargısında bulunabilir ki? Türkçe yapıt vereceklere teşvik verilmek istenmesi de evlere şenlik! Kürtçe, Ermenice, Lazca bir roman, şiir, inceleme, deneme kitabı teşvikten payını alamayacak bu durumda. Onların yaratılarını ve bu dilleri, yazarları ötekileştirmiş oluyorsunuz böylece. Irkçı, siyasal bir yönlendirmeyle de karşılaşıyoruz bu tasarıda.
DESTEKLERLE OTOSANSÜR OLAGANLAŞIYOR
İktidar ile örtüşmeyen yazarın, devletle sözleşme imzalayıp sansürlü iş garantisi vermesi ironik değil mi?
Menderes’in örtülü ödenekten desteklediği yazarları, şairleri anımsayın. Örneğin Necip Fazıl’ı düşünün. Büyük Doğu dergisine para almak, için Menderes’e nasıl yalvardığını. Dönemin iktidarının neresinde duruyordu Necip Fazıl, şimdi onun düşüncesinde olan yazarlar bugünün iktidarının neresinde duruyorlar? Aynı şey değil mi? Devletin parasını alıyorsanız sansürü ya da otosansürü kabul etmişsiniz demektir. Hoş o yazarların böyle bir sorunu da yok. Zaten iktidarın davuluna vuruyorlar. Asıl sorun soldaki yazarlarda. İstemedikleri şeyleri yazarlarsa asıl ironi orada başlayacaktır.
VEKİLLER TASLAĞI MECLİSE TAŞIDI
Edebiyat Eserlerini Destek Projesine gelen tepkiler Mecliste de gündeme geldi. CHP Milletvekili Melda Onur, konuyu Meclise taşıdı. Onur, konuyla ilgili olarak TBMM’ye sunulmak üzere bir soru önergesi hazırladı. Onur, Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik’in açıklaması için “Yazım desteği verilmesi kararlaştırılan 40 proje sahibinin ve eserlerinin isimleri neden açıklanmamıştır?
Yönetmeliğin 11’inci maddesinde Değerlendirme Kuruluna ilişkin; “Müsteşar veya ilgili müsteşar yardımcısı başkanlığında, genel müdür ve edebiyat alanında temayüz etmiş kişiler arasından bakanlık onayıyla belirlenecek beş kişi olmak üzere toplam yedi üyeden oluşacağı” ifade edilmektedir. Söz konusu kurul üyelerinin belirlenmesinde hangi kriterler dikkate alınmıştır ve kurula seçilen bu isimler kamuoyuyla neden paylaşılmamıştır? Edebiyat Eserlerinin Desteklenmesi Hakkında Yönetmelik hükümleri gereği; eserin süresinden, içeriğine ve konusuna dek birçok konuda yazarlara belli kıstaslar getirmektedir. Bu durum sanatın ve sanatçının özgür yapısıyla bağdaşmakta mıdır, bu konuda daha adil bir yöntem ve süreç izlenemez miydi” sorularını yöneltti.
Bakanlığa soru önergesi getiren bir diğer milletvekili ise CHP İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal oldu. Tanal; Bakan Ömer Çelik’e verdiği yazılı soru önergesinde Onur’dan farklı olarak şu soruları yöneltti; Bu sonuçların kamuoyu ile paylaşılmama sebepleri nelerdir? Bakanlığınızca destek almaya layık görülen sanatçıların gizlenmesinin gerekçeleri nelerdir? Bakanlığınızın bu konuda şeffaf olmamasının sebepleri nelerdir? Bakanlığınız çerçevesinde verilen desteklerin kime hangi koşullarda verildiği konusunda açıklık getirmeyi planlıyor musunuz?