Yücel Kayıran’ın Son Akşam Yemeği için sorularımın mektubu
Sevgili Yücel Kayıran, Metis’in yayımladığı yeni kitabın Son Akşam Yemeği gecikerek geçti elime. Bu gecikmeyi göksel bir işaret saymalı kitabından sakınmalıydım belki. Sezgilerim yaşlandıkça yıpranıyor olmalı. Kitabı aldığımdan beri Osmanlıca sözlük elimden düşmüyor. Anlamışsınızdır: ayş-î dehrûz tamlamasını kavrama meselesi.
Sennur SEZER
Sevgili Yücel Kayıran,
Metis’in yayımladığı yeni kitabın Son Akşam Yemeği gecikerek geçti elime. Bu gecikmeyi göksel bir işaret saymalı kitabından sakınmalıydım belki. Sezgilerim yaşlandıkça yıpranıyor olmalı. Kitabı aldığımdan beri Osmanlıca sözlük elimden düşmüyor. Anlamışsınızdır: ayş-î dehrûz tamlamasını kavrama meselesi.
Osmanlıcanın bu deyim ve benzerlerinin bunca debdebesini halk ne güzel özetler, “üç günlük dünya”. Arap on gün demiş. . Oysa insan ayş sözcüğünden keyif, neşe, içki falan bekliyor. Yanlışsam bağışlarsınız, ayş û nûş gibi bir şey. Şıngırdaklı bir durum.
Bir de Son Akşam Yemeği meselesi var. Fısıh Bayramı yemeğinde İsa’nın gözaltına alınması. Çölü geçme anısına tuzlu su tadarak, marulun acılığıyla İsrail oğullarının acılarını bayram sofrasında anarken, öğrencilerine kendi gövdesini pay ettiğini söyleyen bir Yahudi mesih.
Bu arada Spinoza Okumaları bölümüne anahtar olarak verilen natura naturata kavramı da sırada . Bu kavram felsefede islami temelleri üstüne tezler yapılmış bir kavram. Bu kavramı Spinoza’nın “ Tanrı’da varolan ve Tanrı’sız ne varolabilen ne de tasarlanabilen şeyler olarak düşünülen Tanrı’nın sıfatlarının tavırlarının hepsini anlıyorum” cümlesiyle özetlediği sorun.
Bunlar bana hep (Ne yapayım o medreseli ben cahilim) hemşehrim Sarıköylü Yunus Emre’yi hatırlatıyor.Bunca sorunu çözmeye çalışırken şiir kayıp gidiyor alıç ya da kuşburnu torbasından.
Yunan mitolojisi durur mu sırtına dünyayı yüklenmiş Atlas’ı salıyor üstüme.
Ve kaçınılmaz o soruyu: Yaşam bu kadar karmaşık mı? Yanıtlanacak tek soru o kadına verilen elektriğin çevreye saldığı yılgınlıktır. İşkencede edilen küfürlerin Filistin askısı kadar can yakıp yakmadığıdır. Ve kendini yargılayan kendinin celladıdır.
Bağışla Yücel Kayıran, ben felsefe bilmem.
Soracağım tek “Kimim ben” sorusuna “Emeğinin karşılığını alamayan biri” yanıtını bilirim. Bu yanıtı hep bir ağızdan haykırmanın doğuracağı durumu da sezerim.Yaşadım da.
Bir de Bedreddin’i neden çırılçıplak astıklarını, sorabilirim bilgelere.
Şimdi yanıt olarak “Onun sıradan bir Ademoğlu olduğunu herkesin anlamasıydı dertleri” desem, yaşam o çıplak ve ölü Bedreddin gibi somut ve anlaşılması kolay bir olay olmaz mı?
Diyeceğim şu. Hayat biz emekçiler için felsefe yapacak kadar karmaşık değil. Aslında felsefeye zamanımız da yok.
Sana kolay gelsin diyeceğim. Bir de emeğine sağlık.