Bunlar mı ‘demokratik Anayasa’ yapacak?
Diyarbakır-Silvan’da, 13 asker ve 7 gerillanın yaşamını yitirdiği olay yerinde, incelemeler sürüyor. Olayla ilgili resmi heyet raporlarından yansıyanlar bile bölgede bir çatışmadan çok bir bombalama ve yangından söz edip, yetkililerin ihmallerini öne çıkarıyor. Olay bölgesine giden İHD, MAZLUMDER, Diyarbakır Barosu ile sendika temsilcilerinin de bulunduğu bir grubun gördükleri ve olay yerine yürüyerek 10 dakika mesafedeki köylerdeki görgü tanıklarının anlattıkları da yanma ve yaşamların yitimine yol açan yangının helikopterlerden atılan kimi maddelerden çıktığını söylüyorlar.
Gelişmeler, ne kadar üstü örtülmeye çalışılırsa çalışılsın, bu olayın gerçek bir skandal olduğunun çok yakında ortaya çıkacağını göstermektedir. Ancak buna karşın basında ve TV kanallarında “hain pusu” üstünden kışkırtıcı haberler manşetleri süslemeye, Kürt ve Türk kökenli halk kesimlerinin duygularını istismar etmeye devam ediyor.
Bu tutum, sadece “sivil basın” ve sorumsuz kimi politikacıların tutumu da değil. Tersine, Meclisin yakın tarihinde pek görülmedik içerikte bir bildiri yayımladı. Meclis’teki bu üç parti, AKP, CHP ve MHP, son yıllarda NATO’nun Libya müdahalesine ve Türkiye’nin bu müdahaleye katılmasına onay verme dışında her konuda birbirinin boğazına sarılıyorlardı. Bu üç parti, ırkçı-şoven içerikteki bu açıklamayla, son yıllarda Kürt sorununun ele alınmasına ilişkin ileri birkaç adımı da geri alıp, 12 Eylül cuntacılarının üslubuyla bir açıklama yaparak, bu kampanyaya güç verdi.
“TBMM açıklaması” adı verilen bu açıklamada; “TBMM’nin manevi varlığının ayrılmaz bir parçası olan bütün şehit askerlerimize Allah’tan rahmet, ailelerine ve büyük Türk milletine başsağlığı diliyoruz. Hiçbir güç, Türkiye devletinin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü sarsamayacaktır. Milletimizin birliğine, ülkemizin bütünlüğüne ve devletimizin tekliğine karşı girişilen siyasi ve silahlı saldırılar neticesiz kalmaya mahkumdur. Milli güvenliğin sağlanmasından yüce Meclisimize karşı sorumlu olan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’nin, hukuk devleti, demokrasi ilkeleri ve insan haklarına saygı çerçevesinde terörle ve bölücü girişimlerle mücadele için seferber edeceği her adımda yanında olacağız. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin terörle mücadelesi, demokratik, meşru ve hukukidir. Milletimizden aldığımız güçle, TBMM’de grupları temsil eden milletvekilleri adına yüce Türk milletine saygıyla arz ederiz.”denildi.
Elbette, Meclis böyle, her iki halkı da acılara sürükleyen bir durumda bir açıklama yaparak üzüntülerini dile getirebilir. Elbette, Meclisteki partilerin ya da bazı partilerin grup başkanvekilleri, bir açıklama yaparak halkın dikkatlerini barışa, kardeşliğe, böyle olaylar üstünde girişilebilecek kışkırtmalara gelinmemesi için uyarılar yapabilir. Ancak bu açıklama, sadece olayda yaşamını yitiren askerlerin ailelerine “başsağlığı” dilemekte, olayda yaşamını yitiren gerilla ailelerine başsağlığı dilememektedir. Acaba bu vekiller, bu vekillerin partileri, bu gerillaların ailelerini kendi vatandaşı saymamakta mıdır?
Sadece bu kadar da değil. TBMM açıklaması, “Türkiye devletinin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü”, “Milletimizin birliğine, ülkemizin bütünlüğüne ve devletimizin tekliğine karşı girişilen siyasi ve silahlı saldırılar” gibi 12 Eylülcülerin ve 12 Eylül’ün ağzıyla yazılmış bir açıklamadır. Ve en azından son birkaç yıldan beri Kürt sorununun çözümü için adımlar kategorisinde hiç olmazsa gündemden düşmüş bu üslup ve kavramlar, üstelik de hükümetin ya da bir siyasi partinin de değil “TBMM açıklaması” denilen bir açıklamada dile getirilmiştir.
Meclis’in CHP, MHP, AKP’li milletvekilleri, MHP çizgisine ve Erdoğan’ın gönlünde yatan, çeşitli vesilelerle dile getirdiği “Türkiye devletinin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü” tekerlemesine gelmiştir. Bütün bunların da ötesinde üç partinin bu yaklaşımı; sorunu savaşla çözmek isteyenlere, provokasyonlarla iki halkı karşı karşıya getirmek ve ülkeyi yeniden kanlı, karanlık günlere döndürmek isteyenlere açık destek anlamına gelmez mi? Böyle bir tutum, “Bu Meclis mi, bu partiler mi, bu bildiriye destek veren (en azından karşı çıkmayan) bu vekiller mi 12 Eylül Anayasası’nı değiştirecek?” sorularını büyütmez mi?
Bu iki soruya bağlı başka pek çok soru sorulabilir. Ve bu tutum, basında, hele de bu tutum Meclis’teki bu üç parti tarafından sürdürülürse, ülkeyi baskı ve şiddetle yönetmek isteyenlerin provokasyonlar, kanlı olaylardan medet umması ve bunları sıkça yenilemek için girişimlerde bulunması sürpriz olmaz.
Evrensel'i Takip Et