22 Ağustos 2011 11:07

Mihri ağabey için

Mihri ağabey için

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Geçen hafta Mihri Ağabey’i de yolcu ettik. Türkiye solunun ilk “Dev-Gençlisi”si.
1930’ların kriz yıllarında Amerika’da, eti kemiği ile gerçek proletarya ile temas içinde benimsemişti komünizmi. Türkiye Komünist Partisinden önce, Amerikan Komünist Partisinin üyesi olmuştu, pamuk tarlalarının karaderili işçileri ile tanışmıştı.
Tam bir enternasyonalistti o. İspanya iç savaşına katılma istemi gerçekleşmedi ama, bu enternasyonalist görevi Yunan İç Savaşı sırasında gerçekleştirdi. “Rigas’ın Dediği” başlıklı gerilla anılarında bu deneyimini anlatırken, aynı zamanda bizlerin Rigas’ı da tanımamızı sağladı. Rigas, Fransız Devriminden 7 yıl sonra Osmanlı coğrafyasına yönelik ilk anayasayı kaleme almıştı ve yoldaşları arasında Elenler yanında, Türkler, Bulgarlar Arnavutlar vd. vardı.
II. Dünya Savaşı Patlak verdiğinde, Çin üzerinden dönmüştü Türkiye’ye, o coğrafya ile de bire bir tanışarak…
Alman faşizminin Türkiye’deki uzantılarına karşı aktif mücadeleye girmişti, o dönemin sosyalist gençliği ile birlikte.
Bir akademisyendi, Nazi Almanya’sından Türkiye’ye gelen Profesör Fritz Neumark’tı hocası. Kim bilir ne sohbetler etmişlerdi, Weimar Cumhuriyeti, anti faşist mücadele üzerine.
Öncülük ettiği İleri Gençler Birliği, daha sonraki TİP’in kilit kadrolarını oluşturmuştur ve bence FKF’nin de, Dev-Genç’in de, İGD’nin de, SGB’nin de öncüsü olmuştur bu yapılanma.
Süleymaniye Camisi minareleri arasına çekilmiş olan, “Başbakan Saraçoğlu Faşisttir” mahyası, Türkiye’deki devlet faşizmine karşı en önemli sembolik eylemlerden biridir bence.
1960’lı yıllarda savunduğu MDD görüşü, aslında o dönemde uluslararası komünist hareketin de bir şablonu idi. O dönemin dünya koşullarında başarılı olan ve dünya komünist hareketi ile dostça ilişkileri olan, çiçeği burnunda, Mısır, Cezayir devrimlerinin de bu görüşlerde etkisi olmuştu.
Kemalizmin tarihinden de Sovyet dostu eski sayfalar gündeme gelmişti. Komintern’in o dönemdeki politikaları, Çin’de bile “ulusalcı” hareketlerle ittifakı öngörüyordu.
TKP de aslında resmi politika olarak çok farklı bir görüş savunmuyordu 60’lı yıllarda ve MDD yerine, UDD kısaltmasını kullanıyordu, yani Ulusal Demokratik Devrim. Dr. Hikmet Kıvılcımlı da yine Komintern kökenli bu politikalara uzak değildi.
Dev-Genç, 1968 sonrası MDD’yi benimsedi, ama hemen ardından 1970 yılında önemli bir kopuş yaşandı, Latin Amerika ve Asya Devrimlerinin etkisi ile. Gerilla savaşı ile bir halk ordusu yaratmaktı hedef artık.
Bu kopuş, Mihri Belli önderliğinde 1970 sonbaharında Ankara’da toplanan Sosyalist Kurultay sırasında yaşandı. Partileşmesi beklenen MDD dağıldı, silahlı mücadeleyi esas alan örgütlenmelerin ilk tohumları atıldı. Ama THKO, ve Parti/Cephe ya da TKP-ML gibi yapılanmalar, daha ilk oluşum evrelerinde, devlet erki ile 1971 darbesi nedeniyle erken bir çatışma durumunda kalarak fiilen dağıtıldılar.
Sonuç olarak ne MDD ne de TİP etrafında odaklanan legal sosyalist hareket yaklaşımı başarılı oldu. Sistemin zaten legal harekete bile tahammülü yoktu. Darbeden önce tasfiye edilen, anti demokratik seçim yasası ile TİP oldu. 1965’te büyük umutlar yaratan TİP’in parlametodaki üye sayısı iç çatışmaların da etkisi ile 15’ten 3’e düştü. Onun için Mihri’nin yaklaşımını bugünden bakıp yargılamak yanlış.
 1971 darbesi ile tasfiye edilen sosyalist illegal ve legal örgütlenmelerin köklerinden ise kitleselleşmiş, ama parçalanmış yarı legal/yarı illegal dergi/dernek/parti çevreleri çıktı. Ama bu yapılanmalar kitleselleştiği halde, gerçek anlamda ne partileşti, ne cepheleşti. Sağ partilerin MHP ile oluşturduğu Milliyetçi Cephe ise kitleselleşmiş sola karşı fiili bir iç savaşı başlattı.12 Eylül cuntası ise, 1971 yarım kalmış darbesinden dersler çıkararak, tam bir tasfiyeci toplum mühendisliğine girişti. Bu formata sadece Kürt Özgürlük Hareketi girmedi.
Mihri Belli bu dönemde iç savaşın hedeflerinden biri haline gelerek, suikaste uğradıysa da, militanca kendini savunarak hayatta kalmayı başardı.
1980 darbesi ile yeniden yeraltına indi. Ve 12 Eylül faşizmine karşı oluşturulan Direniş Cephesi içinde yer aldı: Faşizme Karşı Birleşik Direniş Cephesi (FKBDC). Bu Cephe kendini kanıtlasa öteki temel hareketlerin de buna katılacağına inanıyordum. Salvador’da olduğu gibi… DC dağılmasaydı [DY’nin çekilmesi ile], belki de12 Eylül rejimi 30 yıl sürmeyecekti.
Ama bu cephenin en önemli katkısı, Kürt Özgürlük Hareketinin tecritten kurtulmasında bir başlangıç olması oldu.
Bu cephenin unsurlarının çoğu bu hareketi bugüne kadar desteklemeye devam ederek, diğer katılımlarla sosyalist kardeşlik duygularının güçlenmesine neden oldu. Bu gelenek, 2011 seçimlerinde legal alanla 1965’ten bu yana en önemli başarıya imzasını attı.
Bence Mihri Belli’nin bugün bize miras bıraktığı en önemli vasiyet bu.

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa