‘Ortaklığa’ devam!
Başbakan Erdoğan ile ABD Başkanı Obama arasındaki görüşmenin ardından, gazetelerin köşelerinde yazılanlara ve televizyonlarda yapılan yorumlara bakılırsa çıkan sonuç şu olmuş: güçlü ortaklığa devam! Buna “model ortaklık” da deniyor. Ortaklığı yapanlar malum ABD ve Türkiye. Bu ortaklığın devam etmesi için el sıkışanlar Obama ve Erdoğan. Ortaklığın konusu ise bölge ve dünya politikaları üzerinde bir anlaşmaya varmak, ortak davranmak. Yani İran’a karşı birlikte tutum almak, Suriye’ye saldırmak, İsrail’i korumak, ülkeyi bir ABD uçak gemisine çevirmek, bölgede ABD’nin stratejik çıkarlarının kölesi olmak. Bu ortaklıkta ülkenin, halkın çıkarına olan bir şey var mı? Dahası bu ortaklık mı, yoksa uşaklık mı?
Bütün bu söylenilenlere yapılan itiraz ise şu: ne var bunda, bütün bu işlerin yapılmasında Türkiye’nin çıkarları da yok mu, çevremizdeki bütün belalarla sadece kendimiz baş edebilir miyiz? Peki ama bu itirazın makul ve mantıklı bir yanı var mı? ABD’nin İran’ı gözetlemesinden ve belki de İsrail ile birlikte korsanca vurmasından Türkiye’nin ne çıkarı olabilir? Suriye halkı özgürlük ve demokrasi için mücadele veriyorsa, bunun desteklenmesi yeterli değil mi? Suriye’ye karşı emperyalist ülkelerle birlikte hareket etme ve onu yakıp, yıkma hesapları niye? Bu durumdan Türkiye’nin çıkarı ne? İsrail devletine onca atıp tutarken, İsrail’i İran’a karşı korumak niye? Bölgede İsrail halkının da özlemi olan barışı savunmak önemliyken, Türkiye’nin böyle bir kapışmadan çıkarı ne? İsrail devletini koruyan, saldırganlığını teşvik eden anlaşmaların altına imza atılıyor, peki Gazzelileri kim koruyacak? Hükümet Gazzelileri İsrail füzelerinden ve bombalarından korumak için herhangi bir ülke ile işbirliği anlaşması imzaladı mı? Filistin devletinin kurulmasını BM Güvenlik Konseyi’de veto edeceğini açıklayan “model ortağınız” ABD değil mi? ABD şimdide barışın adresi BM değildir diyor. Doğru. BM artık ülkeler için yıkım ve savaş kararları alıyor. Asıl işlevi büyük haydutların çıkarlarını korumak oldu.
Bütün bu sorunlar, sorular uzatılabilir. Ancak bütün bunlara verilebilecek tek bir onurlu yanıt yoktur. Bu durumda geçmişten gelen uşaklığın ve bekçiliğin, bugünkü adıyla “güçlü, model ortaklığın” anlamı sadece şudur: bölgede ABD çıkarlarının kölesi olmak, büyük efendinin yakıp yıktığı yerlere fedai olarak koşmak, sonra da akbabalığa ve çakallığa soyunmak! Türk’üyle, Kürt’üyle Türkiye halkı onurlu bir halk olduğunu Irak saldırısı sırasında gösterdi. AKP’nin kabul oyu verdiği, ABD ordularına ülkeden geçiş ve konuşlanma hakkı veren tezkere halkın baskısıyla TBMM’de gerekli çoğunluğu sağlayamadı. Ama sonrasında Irak’ın yakılıp, yıkılması için AKP Hükümeti Amerikalı haydutlara her türlü lojisti ve askeri kolaylığı sağladı.
AKP Hükümeti aynı yoldaki yürüyüşünü hızlandırıyor. Malatya Kürecik’e ABD radarları NATO kılıfı altında yerleştiriliyor. Hükümetin “terörist” ilan ettiği PKK gerillalarına karşı insansız ve füze atabilen Predator uçakları isteniyor. Yine İsrail maşası ilan edilen PKK’ye karşı İsrail’den alınan Heron’lar kullanılıyor ve İsrail’e bakım için gönderilen uçakların geri dönüşü gecikti diye sızlanılıyor! ABD ile “teröre karşı işbirliği hücresi” kuruluyor, ABD’nin bütün gizli istihbaratlarının başındaki adam Türkiye’ye geliyor, gizli, lanet pazarlıklar yapıyor. Nereden bakılırsa bakılsın ikiyüzlü, onursuz ve alçakça bir politika. Din konusunda takiyye yapmakla suçlananlar, açıkça görülüyor ki, dış ve iç politikada takiyyenin en muhteşem örneklerini sergiliyorlar. Hangi kof kabadayılık, boşa atıp tutma bu alçaklığın üstünü örtebilir ki?
Ama halkların sopası kalın ve etkili! Mısır halkı İsrail büyükelçisini geri postaladı. ABD’nin ve İsrail’in Mısır’ı eski politikaları devam etmesi yönünde sıkıştırmaları, kontrolü ele geçirmeye çalışmaları Mısır halkının direnişi ile karşılaşacak. Tunus halkı bağımsızlık ve demokrasi yolunda ilerliyor. Irak halkı onca yıkıma rağmen boyun eğmedi. İran halkı ise emperyalistlerin ülkeye yönelik planlarına yol vermeyecek. Bütün bu gerçekler karşısında, bu halkları emperyalizmin arabasına bağlamak için çaba gösteren işbirlikçi egemen sınıfların, ABD uşaklığı yaparak uygulamaya çalıştıkları gerici politikaların bir başarı şansı var mı? Eğer başarı sağlanırsa bu lanetlenecek bir başarı olmayacak mı? Uzun sözün kısası şudur: uşaklık politikalarından Türkiye halklarının bir çıkarı olmadığı gibi, bu alçakça politikalar sadece yıkım, yoksulluk ve komşu halklar ile çatışmalar ve düşmanlıklar getirmektedir. Ama bu gerici politikalara Türkiye halkı sessiz kalmıyor ve kalmayacak.
EVRENSEL'İNMANŞETİ
![Marmaris Turgut Koyu’nu kurtaran mahkeme kararı: “ÇED gerekli değildir” kararı iptal](https://staimg.evrensel.net/images/840/upload/dosya/284338.jpg)
Marmaris Turgut Koyu’nu kurtaran mahkeme kararı: “ÇED gerekli değildir” kararı iptal
![Kaynak sağlığa, eğitime değil sanayiye aktı](https://staimg.evrensel.net/images/840/upload/dosya/254547.jpg)
İletişim Başkanlığı deprem raporu: Kaynak sağlığa, eğitime değil sanayiye aktı
![Çayırhan işçilerinin özelleştirmeye karşı yürüyüşü devam ediyor:](https://staimg.evrensel.net/images/840/upload/dosya/284233.jpg)
Özelleştirme karşıtı yürüyüş sürüyor: Eylemler üretimi de etkilemeli
![Diyarbakırlı işçiler sürece ilişkin temkinli, iktidardan umutsuz](https://staimg.evrensel.net/images/840/upload/dosya/280807.jpg)
Evrensel'i Takip Et