Ülkenin bir çok bölgesinde yeraltı, yerüstü zenginlikleri saldırı altında. Eski sömürgeciliğin yerini yeni yöntemler aldı.
Eskiden sömürülmek istenen ülkeye askerle, tüfekle gidilir, direnen ne kadar yerli varsa toptan yok edilir ve varsa bölgenin işbirlikçileri kullanılarak bir koruma gücü oluşturulur ve sömürgecilerin çevresinde ikinci bir koruma çemberi kurulurdu. O gün de saldıran aslında sermaye idi. Kendi ülkesinde daha zengin, daha az çalışarak yaşamak isteyen sömürgeciler bunun bedelini yoksul, eğitimsiz yerli halklara ödetirlerdi. Sömürülen ülkenin tüm zenginlikleri doğrudam dışarıya götürüldüğünden halklar yoksulluk ve perişanlık içerisinde yaşamaya mahkum edilirlerdi.
Az da olsa tarihte, sömürülen halkların sömürgecilere karşı verdikleri örgütlü mücadelelerin doğru önderlikle birleşerek başarıya ulaştığı görüldü. Bu gibi durumlarda da, aslında birbirinin can düşmanı olan sömürgeci ülkeler “Kötü” örneği küçükken ezmek için birleştiler. Aralarındaki emperyalist çelişkiyi ötelediler, ortak “Düşmanı” birlikte ezmek için birlikte hareket ettiler.
Aslında şu anda Arap baharı numarasıyla özellikle Libya’da olan biten de bundan farklı değil. Her ne kadar Arap ülkelerinin yöneticilerinin uluslararası sömürüyle bir sıkıntıları olmasa da güvenilirlikleri tartışmalıydı. Bu nedenle, 1919’da Anadolu’ya saldıran yedi düvel hep birlikte Arap ülkelerinin boğazına çöküverdi. Ancak bu kez bir fazlayla. 1920’lerin mağdur Türkiye’si de necip guruba katılmış ve ardından ülkemiz devletlileri “Toprağı zengin, halkı yoksul bu ülkeleri dünyanın 5 ülkesi sömürüyor, artık yeter” diyerek 5 sayısının artması yönünde fikir beyan etmişti.
Ancak bu devletliler dışarıya doğru bunlar olurken ne acıdır ki içeride tam tersi gelişmeleri de görmezden gelmek zorunda kalmışlardı. Aynı saldırganlar Libya’ya, Yemen’e, Irak’a, Tunus’a, Suriye’ye silahla saldırırlarken ülkemizin ovalarına, ormanlarına da dozerlerle saldırıyı başlatmışlardı. Kravatlı işbirlikçiler halkı yatıştırmaya, kansız bir sömürünün, tanklı, tüfekli işgalden daha hayırlı olduğuna ikna etmeye çalışıyorlardı.
Ama olmadı. Bedenlerinden başka silahları olmayan Bergama köylülerinin yarı çıplak başlatıkları direniş, dalga dalga örnek olarak yayıldı. Hatay’da, Malatya’da, Pazarcık Ovası’nda, Karadeniz’in fındık bahçelerinde, hırçın dağ köylerinde, ve bir çok doğa harikası yerde direnişler yükseldi. Artık köylü eski köylü değildi. İyi giyimli, kravatlı, dışı güzel içi bozuk insanların kendilerine önerdikleri rezilliğin aslında kader olmadığını anladılar.
Bir tek doğaları, güzel köyleri, yaylaları, dereleri kalmıştı ellerinde.
“Paranız sizin, evimiz, yurdumuz bizim olsun” diyenlerin sayısı arttıkça, örgütlü mücadeleleri yükseldikçe, Anadolu kıyamete kadar özgür kalacak.
28 Eylül 2011
DİĞER YAZILARI
Hadi yine iyiyiz
6 Şubat 2025
Sorun modelde
30 Ocak 2025
Tan ile Bulu
23 Ocak 2025
İkinci çocuk
16 Ocak 2025
Pislik
9 Ocak 2025
Benim adamımdan hoca
2 Ocak 2025
Ne çabuk unutuyoruz
26 Aralık 2024
Yeter ulan
19 Aralık 2024
Esaaad
12 Aralık 2024
Zekai Çıngıllıoğlu
5 Aralık 2024
evrensel.net
BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
Evrensel'i Takip Et