Bu zihniyetle nereye gidilebilir?
Fotoğraf: Envato
Meclis önceki gün hükümetin sınır ötesine askeri kuvvet göndermesine izin veren “tezkereyi” bir kez daha, AKP, CHP ve MHP milletvekillerinin oylarıyla bir yıllığına uzattı!
Bu elbette soyut bir “sınır ötesi” izni değil. Bu “tezkere” doğrudan Kandil’e Irak Kürdistan Federe Devleti’nin topraklarına asker göndermek (tabii el altından da Suriye’yi de tehdit var) için verilmiş bir izin. Nitekim MHP günlerdir, “Türk Bayrağını Kandil’e dik, MHP yanında!” diye bağırıp geziyor. CHP de zaman zaman tersini söylüyor görünse de bu konuda tutumu AKP ve MHP’den pek farklı değil. Nitekim tereddütsüz “tezkereye evet” dedi.
Gerçeğine bakılırsa AKP, CHP, MHP Meclisteki üç sermaye partisi de bu konuda hemfikirdir. Birbiriyle her vesileyle boğazlaşan bu üç partinin, böyle komşu ülke topraklarına asker göndermek gibi son derece tehlikeli ve hassas olunması gereken bir konuda böylesi birleşmiş olmaların bir tek açıklaması olabilir: Bunlar aynı zihniyette partilerdir! Aralarındaki fark konjonktüreldir ve ayrıntılara dairdir.
Şimdi bu üç parti Mecliste, “yeni bir Anayasa hazırlamak” iddiasıyla önce adına “Uzlaştırma Komisyonu” dedikleri ama sonra adını “Hazırlık Komisyonu” diye değiştirdikleri bir komisyon kurup hazırlıklara başlayacaklar. Ancak komisyona çağrılan BDP’nin belediye başkanları, il ve ilçe yöneticilerine, hatta üyelerine karşı bir sürek avı sürdürülüyor. Son bir ayda bu partinin bin dolayında yöneticisi tutuklanmıştır. Her gün de yeni tutuklamalar yapılıyor. Ama “yeni bir anayasa”, “demokratik bir anayasa”, “sivil ilk anayasa”yı yapma iddiasında olan partilerin bu tutumlarına karşı ve ülkenin en önemli sorunu olan Kürt sorununun barışçıl çözümü konusunda hiç bir girişimleri yoktur ve tam da uygulanan baskılara karşı tavır almak gerektiğinde aynı tutumu benimsemektedirler. KCK davaları karşısında bu üç parti, sanki bu davalar savcıların yargıçların “bağımsız” kararlarının sonucu ortaya çıkmış gibi davranmaktadırlar. Bu ortak tutumun açıklaması da aynı zihniyette partiler olmalarıdır.
İşin ilginci bu partiler şimdi BDP’yi de bu “Hazırlık Komisyonu”na çağırıyorlar. Yani BDP’nin üst yöneticileri “Anayasa Hazırlık Komisyonu”nda olacak ama il ve ilçe yöneticileri, belediye başkanları, il genel meclisi üyeleri, yani dokunulmazlığı olmayan BDP yöneticileri ise KCK davasından tutuklanıp cezaevine konacaktır.
İşin daha da ilginci, bu tutuklamalara tepki gösteren halka karşı da, bu en demokratik hakkını kullanan halka, polis şiddetiyle karşılık verilmektedir.
Dün Diyarbakır’da da böyle olmuş; “KCK operasyonları” adı altında yürütülen tutuklama kampanyasına karşı çıkan kitleye polis müdahale etmiştir. BDP’li milletvekilleri de bu saldırıdan nasiplerini almıştır. Mardin Milletvekili Ahmet Türk, saldırıya uğrayan kitleye yönelik yaptığı konuşmada, baskı şiddete boyun eğmeyeceklerini, direnmeye devam edeceklerini söyleyerek, “serhıldan” hatırlatması yapmıştır.
Peki, binlerce üyesi tutuklanan, her gün gözaltı ve tutuklamaların hedefi olan bir parti (BDP) ile Anayasa görüşmeleri nasıl yapılacaktır? Bu tutuklama, baskı ve şiddet zihniyeti ve onların yol verdiği siyasi gerilim ortamında, hele de Kürt sorununun demokratik çözümünün yolunu açan içerikte bir anayasa yapılabilir mi?
Eğer hükümet, “Ben hem operasyonları yapar, Kürtlerin legal güçlerinin kolunu kanadını kırarım hem de anayasayı yaparım” diye düşünüyorsa bu tutarlı bir mantık gibi görünmüyor. Çünkü Kürtler, çeyrek yüzyıldır mücadele eden bir halk ve hükümetin düşündüğü oyuna gelmeyeceklerdir.
Yok, eğer hükümet “Bu tutuklamalarla ve baskıyı artırarak, Anayasayı Kürt siyasi güçlerinin kitle desteğini kırarak, Anayasayı bildiğimiz gibi yazarız” diye düşünüyorlarsa, bu da çıkmaz bir yoldur. Çünkü böyle bir anayasanın bırakalım demokratikliğini, meşruiyetini bile kabul ettiremezler. Hem Kürtlere, hem Türkiye’ye hem de dünyaya kabul ettiremezler!
“Benzer zihniyette partilerin çoğunlukta olduğu bu Meclisten demokratik bir anayasa çıkar mı?” sorusu şimdiden, daha “Hazırlık Komisyonu” kurulmadan büyümeye başlamıştır.
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00