09 Ekim 2011 10:00

Fransa ve İsrail’le el ele “milli cephe”de!

Fransa ve İsrail’le el ele “milli cephe”de!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Faşist 12 Mart Darbesi öncesinde “sol darbe” yapma uğraşında olanların gençliği alet etmek üzere türettikleri bir slogan vardı. Olur olmaz her zaman ve yerde “ordu gençlik el ele, milli cephede” diye haykırılması çabasındaydılar. Ordu, örneğin H. Kıvılcımlı ağabeyimize göre, “barbarlık”tan beslenen “devrimci gelenek”e sahipti! Gençlerse zaten devrimciydiler. Yeterdi; şimdilerde, başka bir bağlamda M. Belge’nin önemsizleştirmek üzere yazıp durduğu gibi “işçi sınıfı zaten sosyalizmin olmazsa olmazı değil”di. Ordu ve gençlik el ele verip “iş”in, yani “devrim”in üstesinden gelirlerdi! Nereden nereye…Şimdi ordu yapmıyor ve ondan istenmiyor devrim yapması. Gençlikten de istenmiyor. AKP’sinin başında devrimlerden devrimlere koşan Erdoğan, bulunabileceklerin en devrimcisi! Ufak-tefek eleştireler ardına gizlenmiş Erdoğan ve AKP destekçiliği revaçta şimdi. “Sivillik” önemli ya!
Dört bir yana saldırı düzenleniyormuş, ne gam! Tutuklama üstüne tutuklama yapılıyormuş da ne olmuş! Operasyonlara hız verilmiş, binlerce yeni özel harekatçı “kiralanıyor”muş, Kandil’e bombardıman durmuyor, kara harekatı için tezkere yenileniyormuş.. Yetmiyor, Suriye’ye neredeyse savaş ilan etme raddelerine gelinmiş. O kadar da olur mu yoksa tümü halk ve devrim için mi?
Yalakalara bakılırsa ikincisi. Açın Hürriyet’i mesela. Önden on sayfa inşaat holdinglerinin reklamları. Arkadan on sayfa başbakanımızın annelerininkiler… Suudilerden gelen Kabe örtüleri, Ajdalar ve Meclis’in yarısıyla, burjuvalarının daha fazlası. Hepsi camideler. Önemli olan, tabii ki Tenzile Hanım değil. Doğurmuş olduğu “değerli evlat”. Gelenler annesine değil, oğluna geliyorlar.
Ne yapsa doğrudur ve yeridir diye yayıyorlar. “Sıfır sorun”dan sorunsuz tek komşu kalmamasına varıldı; vardır bir bildiği deniyor, “taraftar kahvehane”lerinde olduğu gibi. BM Suriye konusunda en yumuşağından bile bir yaptırım kararı alamıyor. Ama Beyefendi “ilkeler önemli” olduğu için “eski arkadaşlık”ların bozulmasının doğal olduğunu baştan açıkladığı için, şimdi Türkiye, tek başına, ama pir aşkına ve aslanlar gibi, yaptırım peşinde. Yaptırım ne kelime! Sınıra yığınak yapıyor ve askeri tatbikat düzenliyor.
Ya İsrail? Gazze’ye ablukasına ve saldırı üstüne saldırı düzenlemesine karşıtlık açıklanıyor ve Mavi Marmara özrüyle tazminatının yanında, ilişkilerimizin düzelmesi için bir de ablukayı kaldırması şart koşuluyor. İyi tabii ki. Ama Erbakan’ın imzalamış olduğu İsrail-Türkiye Anlaşması hâlâ ortada duruyor. Feshedilmesi bir yana, bu kapalı kutu”nun içinde ne olduğunu kimse bilmiyor. Bilen bir hükümet.. Bir de İsrail Siyonizmi. Ötesinde, ne kadar İran’ı hedef almıyor dense de bütün “ortaklar”ın hedefte İran’ın olduğunu söyledikleri Kürecik Radarı’nın tüm bilgileri öncelikle Amerikan komutasına, oradan da NATO’yla İsrail’e aktarılacağı tartışmasız. Bölgeyi paylaşmakta sorunluyuz, ama el eleyiz de kısacası.
Üstelik aynı işi yapmaktayız. İsrail Gazze’ye, biz Kandil’e ve ülke içinde Kürtlere saldırmadayız. Tıpkı halkına saldıran Esad gibi. “Wall Street’i işgal et” sloganıyla Brooklyn köprüsünden yürüyüş başlatan kendi halkına kitlesel açık polis saldırını başlatan Amerikan yönetimi gibi.
Ve en son Sarkozy “pimi sökülmüş el bombası atacağım” deyip Ermenistan’a gidiyor. “Tarihini tekrar gözden geçir” çağrısı yapıp, “Türkiye’ye Ermeni soykırımını tanıması için yıl sonuna kadar izin” verdiğini söylüyor. “Gülme komşuna gelir başına” misali. Biz Esad’ı dişimize göre bulmuş, 15 gün, bir ay deyip, parmağımızı sallayarak, “reformlar için süre” vermemiş miydik! Etme bulma dünyası! Tabii ki ipte oynayan tek cambaz biz değiliz ve şimdi de Sarkozy bize süre veriyor.
Altında kalmayıp, Davutoğlu, “önce Fransa’nın kendi tarihiyle yüzleşmesinde fayda var” yanıtını veriyor. Osmanlı tarihini yeniden yüceltmekte olduğumuzu cümle alem biliyor. “Tencere dibin kara, seninki benden kara” yani…
Biz İsrail ve Fransa’yla “milli mesele” saydığımız meseleleri aynı yoldan benzer biçimde, zorbalıkla halletme tutumuyla el eleyiz ki; milliyetçilik, kaynağı ulusal ayrımcılık, zorunlu ürünü yayılmacılık ve –Fransa için– emperyalizmde üçümüz de, kendimize yakıştırarak, yapacağımızı yapıyoruz: “El ele milli cephede” hep birlikte!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa