Halkların zamanı
Tunus’la başlayıp, Mısır’la devam eden, çeşitli Arap ülkelerine yayılan protesto, gösteri, isyan ve devrimlere Arap Baharı adı verilmişti. Bugünün dünyasına bir göz atıldığında halk hareketlerinin dünyanın pek çok ülkesine yayıldığı görülmekte. Artık her taraf neredeyse Tahrir Meydanı’na dönüştü. Ancak ABD’yi, Fransa’yı, İngiltere’yi, İtalya’yı, İspanya’yı, Yunanistan’ı saran gösteri ve protestoların etkileri Tahrir göstericilerinin etkilerini kat kat aşma potansiyeli gösteriyor. Tahrir göstericileri, yani Mısır halkı doğal olarak özgürlük ve demokrasi istemlerini öne çıkarmıştı.
Ama bugün kapitalizmin merkez ülkelerini saran ve giderek yayılma eğilimleri gösteren gösteriler doğrudan doğruya halen uygulanmakta olan ekonomi politikalarını hedef alıyor ve onlara karşı bir hareket olma özelliği gösteriyor. Kısacası artık sadece Arap Baharı’ndan değil, bir bütün olarak halkların zamanından söz etmek gerekiyor. Kuşkusuz gösterilerin yayılması sürpriz gibi görünse de aslında beklenen, umulan bir gelişmedir. Belki sadece zamanı konusunda tahmin ve öngörülerde bulunulamazdı.
Beklenen bir gelişme çünkü on yıllardır uygulanan ekonomi politikaları istisnasız tüm dünyada aynı özellikleri taşıyordu. Ücretlerin aşağı çekilmesi, sosyal hakların kısıtlanması, eğitim ve sağlığın özelleştirilmesi, ekonomilerde uygulanan özelleştirme ve taşeronlaştırma politikaları ile işçi ve emekçilerin kitlesel olarak kapı önüne konması vb. 2007’de belirtileri ortaya çıkmaya başlayan ve 2008’de dünya ekonomisinin genel bir krizine dönüşen krizin tüm yükü işçi ve emekçi halkların, bağımlı ülkelerin halklarının sırtına yıkılmıştı. Buna karşın tekelleri “kurtarma paketleri” tek tek açıldı ve dev tekellere trilyonlarca dolar akıtıldı.
2008 krizinde işçi ve emekçi halka karşı alınan tedbirler çok yaygın ve güçlü protestolara yol açmadı. Kısmen grev, genel grev ve gösteriler olmasına karşın, işini koruma ama bunun karşılığında haklarındaki geri gitmeyi genel olarak kabullenme eğilimi baskın çıktı. 2008 krizinde hükümetler, özellikle kapitalizmin merkezlerinde işçi ve emekçi halka karşı alınabilecek ekonomik önlemleri sınırlarına kadar kullandılar. Ortaya çıkan tablo işçi ve emekçiler açısından tam anlamıyla duvara dayanma durumuydu. Artık gerileyecek ne yer kalmıştı, ne de yapılacak fedakarlık. Bunun ötesi doğrudan doğruya açlık ve sefaletti.
Artık kapitalist ekonomileri kurtarmak için alınacak her “önlem” açlığı ve yoksulluğu artıran, sefaleti yaygınlaştıran bir işlev görebilirdi. Nitekim bugün doğrudan doğruya ülkelerin iflasından söz edilmeye başlandı ve Yunanistan’da işçi ve emekçiler neredeyse sürekli olarak yeni kesinti paketleriyle karşılaşıyorlar. Buna karşın grev, gösteri ve protestolar yaygınlaşıyor. Dünyanın bazı ülkelerinde ise bir süredir gençlik eylemleri yaygınlaşmaya başladı. Gençler, neredeyse okuma haklarının pratik olarak ellerinden alınmasına varan önlemlere karşı artık baş kaldırmaya başladılar. 15 Ekimde dünyanın pek çok önemli metropolünde işçi ve emekçileri alanları, sokakları dolduracak.
Güncel harekette işçi, emekçi ve gençlerin ileri sürdükleri talepler kısmi ve kapitalizmin sınırları dışına çıkmayan tedbirlerin alınmasını içerse de, bunlar emekçi yığınlarda yeni bir bilincin ve hareketlenmenin kıvılcımlarını taşıyan, hareketi ilerleten özellikler taşımaktadır. Örneğin henüz gündeme getirilmese de, Yunanistan gibi ülkelerde emekçi hareketinin gündemine girme ihtimali taşıyan borç ödemelerinin durdurulması gibi talepler, işçi ve emekçi hareketinin ivmesini yükseltecek özellikler taşıyacaktır. Tarihsel deneyimler gösteriyor ki, kısmi, sınırlı, ama yaşamsal önemi olan talepler kitle hareketini ilerletip, birleştiriyor, devrimlerin yolunu açıyorlar. Rus işçi ve emekçileri de barış ve ekmek istemişlerdi. Ama kendi hareketleri içerisinde barışa, ekmeğe ve toprağa nasıl kavuşabileceklerinin tecrübesini edindiler. Arkadan gelen Ekim Devrimi’dir. Bütün belirtiler gösteriyor ki, bugünün kıvılcımlarının dünyayı saran bir yangına dönüşmesi için koşulların giderek olgunlaştığı bir döneme doğru gitmekteyiz.
EVRENSEL'İNMANŞETİ
![Marmaris Turgut Koyu’nu kurtaran mahkeme kararı: “ÇED gerekli değildir” kararı iptal](https://staimg.evrensel.net/images/840/upload/dosya/284338.jpg)
Marmaris Turgut Koyu’nu kurtaran mahkeme kararı: “ÇED gerekli değildir” kararı iptal
![Kaynak sağlığa, eğitime değil sanayiye aktı](https://staimg.evrensel.net/images/840/upload/dosya/254547.jpg)
İletişim Başkanlığı deprem raporu: Kaynak sağlığa, eğitime değil sanayiye aktı
![Çayırhan işçilerinin özelleştirmeye karşı yürüyüşü devam ediyor:](https://staimg.evrensel.net/images/840/upload/dosya/284233.jpg)
Özelleştirme karşıtı yürüyüş sürüyor: Eylemler üretimi de etkilemeli
![Diyarbakırlı işçiler sürece ilişkin temkinli, iktidardan umutsuz](https://staimg.evrensel.net/images/840/upload/dosya/280807.jpg)
Evrensel'i Takip Et