Yüzde birle doksan dokuz ve “az içmek”

Beyefendi arkadaşlarını Kızılcahamam’da toplamış, hizaya sokuyor. Asıl talimat yağdırdığıysa halk. Biliniyor, AKP toplu taşıma araçları ve elektrikle, su ve doğalgazın ardından, en son sigaradan içkiye, yakıttan arabaya, petrole ciddi zamlar yaptı. Eleştiriliyordu. Eleştirilecekti tabii. Kızdı: “Kardeşim sigarayı içmezsin, olur biter. Alkolü biraz daha az tüketirsin olur biter.” Porsche kullanacağımıza Fiat, Volkswagen kullanmalıymışız! Zaten zamlar enflasyon oranının altındaymış!
Anayasayı demokratikleştirmek üzere değiştireceğini söylüyor beyefendi. Halka değil, bireye değil, devlete vurgu varmış, düzeltecekmiş. Vatandaşlık hakkı teslim edilecekmiş. Merak ediyor insan. “Yetmez, ama evet”çi “solcular”ın türediği 12 Eylül Referandumu’yla da bir miktar demokratikleşmiştik!.. Kadına pozitif ayrımcılık girmişti Anayasa’ya da, kadına yönelik şiddet tavan yapmıştı. Birden fazla sendikaya üyelik girmişti de, doğru dürüst üyeye sahip sendika kalmamıştı. HSYK’nın hakimler oligarşisine son verilmişti de, yeni “blok” hakim “büyüklerimiz”le ileri düzeyde “demokratikleştirilmiş” HSYK, Deniz Feneri’nin özel yetkili savcılarının bile dudaklarını uçuklatmıştı! Şimdiki “yepyeni” Anayasa ile kim bilir başımıza ne çoraplar örülecek, ne kadar “demokratikleşeceğiz”, meraklanmadan olmuyor.
Belirtileri ortada. Beyefendi sigara kullanmıyor ya, “İçmezsin, olur biter” deyip kestirip atıyor. Haşa ağzına içki vurmamış ya, “Az tüketirsin” diye çözümü yapıştırıveriyor! İçkiyle sigaradan tartışıp Müslüman mahallesinde salyangoz satacak değiliz, tabii! Beyefendi de zaten oradan tutturmaya bakıyor. Yoksa deniz bitiyor, tutacak dalı kalmıyor. Sanki hepimiz Porsche’a biniyoruz.. Sanki Porsche’a binenler beyefendinin etrafı değil de biziz. Binmeyelimmiş!
Siz nasıl “içmeyin”, “tüketmeyin” dersiniz? Peki, evde doğalgaz falan da yakmayalım, ısınmayalım mı? Otobüse de mi binmeyelim? Hele esnafı olmasa bile, tüccarlığı seversiniz. Peki kamyonet kategorisinden olan, esnafın taşımacılıkta kullandığı ticari araçların vergisini neden yüzde elli artırdınız? Esnaf ticaret de mi yapmasın?
Biz de sigara içmiyoruz, ama “içmesinler” deyip içenlerin adına karar vermek aklımızın ucundan geçmiyor. İçki, sigara değil mesele kısacası. Beyefendi salma gibi vergiyi salmış. Halka hiç mi hiç sormamış tabii. Seçim vaatleri arasında da yoktu. Sonra “halkın iradesi”ymiş. “Askeri vesayet”in yerine “halk”mış. “İleri demokrasi”ymiş! Anayasayı devlete değil halka göre yapmakmış!
Beyefendi halkın ne yiyip ne içeceği, neye bineceği, neleri kullanacağı ve şüphesiz ne düşüneceği konularında kendini yetkili görüyor. Halkın kimi seçip kimi seçmeyeceği konusunda da yetkili kendisi. Cumartesi yapılana bakın: Bakanlık, beş BDP’li belediye başkanını görevden alıyor. Ondan fazla belediye yöneticisi ile birlikte. Tıpkı, “içmeyin”, “kullanmayın” talimatları gibi. Beğenmiyor, alıyor görevden.
Sadece bizde mi böyle? Halk sadece Türkiye’de mi insan yerine konmuyor? Olur mu hiç! Cümle alem öyle. İşsizlikle açlığa dayanan yoksulluğun yanında tam da bu nedenle Tunus’tan başlayarak Arap halkları ayağa kalkmışlardı. İspanyada bu nedenle de Sol Meydanı işgal edildi uzun süre. Yunanistan’da genel grev üstüne genel grev bu nedenle düzenleniyor.
Ve kapitalizmin son “Kabe”si Amerika’da “Wall Street’i işgal et” hareketi aynı nedenlerle patladı. Şimdi Avrupa’ya ve Asya’ya yayılıyor oradan. “Biz yüzde doksan dokuzuz, onlar yüzde bir” –slogan bu. Slogan, “İktidar Halka”. Ve teşvikler ve vergi kolaylıklarıyla şirketleri kollarken dolaylı vergilere tavan yaptıranların kulağına küpe olsun: Amerikan halkının vergilerinin kurtarmak üzere şirketlere peşkeş çekilmesine atfen; slogan, “Şirketler bizden çaldıkları vergilerle zenginleşiyor”!
Hani, halka inançsızlıkla, Arap Devrimleri için “toplum mühendisliği” deniyor, olan bitenin Amerikan yeniden yapılandırılması olduğu ileri sürülüyordu ya! Amerika kendi kendisine karşı harekete geçmiş olmalı şimdi. Kapitalizmin kalbi Wall Street’i gözden çıkarmış olmalı!
Eksik çok. En başta bilinç ve örgüt. Yoksa iyi ilerlerdi hareket. Şimdi kendi içinden çıkardıklarıyla ilerlemek zorunda.