Suriye Kürtlerini Erdoğan mı kurtaracak?
Suriye Kürtleri ile Dayanışma Komitesi, 22 Ekim’da Diyarbakır’da “Arap Baharı ve Suriye Kürdistanı” konulu bir konferans düzenledi. Konferansa dayanışma komitesinden temsilcilerin yanı sıra daha önce KCK Yürütme Konseyi Başkanı Karayılan’la görüşüp ‘blok’ oluşturan 11 Kürt partisinin oluşturduğu ‘Suriye Kürt Partileri Koalisyonu’ ile bugünkü Suriye muhalefeti ile birlikte hareket eden 6 partinin oluşturduğu ‘Şeşkoli’den temsilciler katıldı. Dayanışma komitesinde yer almasına rağmen konferansta BDP temsilcileri yer almazken Türkiye’den katılımcılar daha çok KADEP, HAK-PAR çevrelerine yakın ve BDP-DTK çizgisine mesafeli Kürt çevreleri oldu. Konferansta Bölge’de yaşana gelişmelerin Suriye’ye etkisi ve Kürtlerin durumu tartışılırken özellikle dayanışma komitesinden temsilcilerin NATO’yu, Erdoğan’ı Suriye Kürtleri için ‘kurtarıcı’ olarak sunmaları “Dayanışmadan anlaşılan emperyalizm ve gericiliğin himayesi mi?” sorusunu akıllara getirmektedir.
Konferansta dayanışma komitesi adına konuşan Seîd Veroj, “Suriye Kürtlerinin Aleviler ile ittifakının Suriye-İran bloğuna destek vermek anlamına geleceğini ve bunun bütün Kürtler için felaket olacağı” görüşünü dile getirdi. Daha önce Türk medyası tarafından PKK’ye karşı görüşleriyle gündem olan yazar İbrahim Güçlü ise, “Suriye Kürtlerinin Erdoğan ile birleşmesi Kürtlerin çıkarınadır” demekte, ötesinde de Suriye’ye karşı Libya’dakine benzer bir NATO müdahalesinin olabilirliğinin tartışılmasını istemektedir. Konferansa Suriye Kürtleri adına katılan temsilcilerden Türkiye’deki ulusal harekete yakın olan 11 partinin temsilcileri (Dr. Behzad İbrahîm) Türkiye’nin Suriye’ye olası müdahalesini Kürtlerin yararına görmediklerini ifade ederken, Türkiye ile işbirliği halindeki muhalefet içinde yer alan Şeşkoli temsilcileri (Dr. Muhammed Reşit) ise Kürtlerin müdahaleyi doğrudan desteklemeseler bile sessizlikle karşılayacaklarını görüşünü savundular. Açıktır ki, yürütülen tartışma sadece Suriye Kürtlerini değil, bütün Bölgeyi ilgilendirmektedir ve dolayısıyla Kürtlerin kimi/kimleri desteklemesi gerektiği ile sınırlı bir yaklaşımın hem Kürtler, hem de bütün Bölge halkları için tehlikeli sonuçlar doğurabileceği bilinmelidir.
Öncelikle dayanışmayı “Kürtlerin kimi destekleyeceği” sorusundan ibaret gören Seîd Veroj’dan başlamak gerekiyor. Veroj, “Şii ittifakını desteklemek Kürtleri için felaket olur” derken (ki, İbrahim Güçlü, 28 Ekim’de Nasname’de yayımlanan yazısında PKK’nin Suriye rejimi ile ittifak halinde olduğunu iddia etmektedir) aslından ABD-Türkiye ittifakının desteklenmesi gerektiğini söylemektedir. Oysa mesele öncelikle Kürtlerin Bölge’de diğer halklarla eşitlik statüsü içinde ve barış içinde yaşaması yönünde bağımsız-demokratik bir hatta mücadele edebilmeleridir. Bugün Kürt ulusal hareketinin hem İran, hem de Türkiye rejimleriyle bir yandan mücadele ederken öte yandan bu rejimler ile ulusal demokratik taleplerinin kabul edilmesi için görüşmeler yapabilmesini sağlayan da budur. Kürt ulusal hareketine/mücadelesine mesafeli olan ve halkın mücadelesine uzaklıkları nedeniyle Kürtlerin kimin himayesine girmesi gerektiği yaklaşımını aşamayan bu çevrelerin Suriye Kürtlerine de kazandıracakları bir şey olmadığı açıktır.
İkinci olarak Suriye Kürtlerine Erdoğan’ı desteklemelerini salık veren, NATO’nun Suriye’ye olası müdahalesinden medet uman İbrahim Güçlü gibilerinin emperyalistlerin yüz yıllık Bölge politikasını anlamaktan aciz olduklarını söylemek gerekmektedir. Bunlar, ABD’nin Irak müdahalesinden sonra Irak Kürtlerinin kazandığı statüye bakarak emperyalistler desteklenirse Kürtlerin ulusal istemlerine kavuşabilecekleri hayallerini kurmaktadırlar. Oysa bugünkü tablo Irak’takinden çok farklıdır. Öncelikle Türkiye’nin Irak müdahalesine katılmaması, Güney Kürtlerinin ABD için önemini arttırmış ve Kürtlerin geleceklerini belirlemesini kolaylaştırmıştır. Oysa bugün Türkiye egemenleri olası Suriye müdahalesinin en başında yer almaya oynamaktadır ve Erdoğan’ın ilk hedefinin Kürtlerin özerklik gibi bir statü edinmesini engellemek olacağını söylemek için kâhin olmaya gerek yoktur. Türkiye egemenlerinin Güney Kürtlerinin edindiği statü nedeniyle “Biz niye Irak’a savaş tezkeresini onaylamadık” yönlü nedamet getirmelerinin başka bir izahatı yoktur. Dolayısıyla Erdoğan’ın desteklenmesi, hem Suriye Kürtlerini statüsüzlüğe mahkûm etmek, hem de Türkiye’deki Kürt ulusal hareketi/mücadelesinin baskılanmasına/kuşatılmasına destek vermekten başka bir anlam taşımayacaktır.
Ne diyelim; yüz yıl önce İngiliz-Fransız emperyalistlerinin Kürt coğrafyasının parçalanmasında ve Kürt halkının statüsüzlüğe mahkûm edilmesindeki rollerini görmeyip “İngiliz-Fransız mandası olsaydık, bugün böyle olmazdık” yönlü yazıklanmalardan öteye geçemeyenlerin dayanışması da böyle oluyormuş!
Evrensel'i Takip Et