Yeni anayasa tartışılacaksa!
Fotoğraf: Envato
Anayasa Hazırlık Komisyonu’nda, BDP tarafından çalışmalara katılmak üzere görevlendirilen Prof. Büşra Ersanlı ve gazetemizin yazarı, aynı zamanda Türkiye Yayıncılar Birliği Düşünce İfade ve Yayınlama Özgürlüğü Komitesi Başkanı Ragıp Zarakolu, önceki gün, KCK soruşturması kapsamında tutuklandı. Gerek Ersanlı’nın, gerekse Zarakolu’nun tutuklanmasına BDP’nin Siyaset Akademisi’nde ders vermeleri gerekçe gösterilmektedir.
Yani dersin verildiği akademinin kurucusu yasalar çerçevesinde faaliyet gösteren bir partidir. Dersler de katılan öğrencileri de dersi veren öğretmenleri de bellidir. Yani dersler de açıkça verilmektedir.
Böyle bir durumda, bir ülkede az çok yasaların bir hükmü varsa; (yasaların demokratik olup olmaması bir yana) böyle bir şey olabilir değildir. Çünkü eğer kuruluş, yasalsa ve açıksa; buna katılanlar ve ancak söylediklerinde ya da yaptıklarında yasalara aykırı bir durum varsa suçlanabilirler. Yani, BDP’nin Siyaset Akademisi’nde ders verenler ancak söylediklerinde yasalara aykırı bir şey varsa suçlanabilir! Ancak Ersanlı ve Zarakolu’nun tutuklandığı sorgulamalara bakılınca; akademide verilen derste söylenenlerden bir suçlama yerine savcılar ve yargıçlar, BDP’nin Siyaset Akademisi’nde ders vermeyi ya da buradaki derslere katılmış olmayı “terör örgütüne üyelik” olarak nitelemektedirler. Ki; “yasa dışı örgüt üyeliği” ile açık partide bir faaliyete katılmayı 12 Eylül savcıları ve yargıçları bile bu kadar abartmamıştı.
Bu gelişmeleri yorumlayan hukukçular ve bu davalarla ilgilenen avukatlar; savcıların ve yargıçların böyle bir keyfiliğin dayanağını Terörle Mücadele Kanununda (TMK) bulduklarını belirtiyorlar.
O TMK ki, 2006 yılında AKP Hükümetinin girişimiyle yeniden düzenlenerek bu hale getirilmiştir. Ve dahası bu kanun yapılırken hukukçulardan ve demokrat çevrelerden böyle sonuçlara yol açacağına dair eleştiriler yapılmıştı. Ne var ki demokrasinin sınırlarını genişletmeyi, özgürlükleri dilinden düşürmeyen AKP Hükümeti bu eleştirilere kulağını tıkayarak sadece “terör”, “bölücülük” ve “silahlı mücadele” kavramlarından oluşmuş konsept dışında bir fikre sahip olmayan devlet ve “sivil” odakların öğütlerine uymayı tercih etmişti.
Şimdi de AKP Hükümeti, dün hükümete destek veren liberal çevrelerin de tepkisini çeken bu uygulamalardan rahatsız olmuş görünmemektedir. Dahası yandaş basın artık aydın, sanatçı ve bilim çevrelerinde de “infiale” neden olan (önceki gün 700 aydın, kültür insanı ve akademisyen bir bildiri ile görüşlerin dile getirdi) bu uygulamalar için mantıklı, gerekçeler uydurmak için emniyet ve savcılıkların yönlendiriciliğinde kara propaganda yapmakta uzmanlaşmaktadırlar. İktidara yakınlığı ile tanımlanan bu basın erbabı, sembollerden, sözcüklerden, mimiklerden “teröristlik”, “bölücülük” çıkarmak için yalan yanlış kurgular yapmakta, sonra bunları gerçekmiş gibi gösteren bir yayıncılıkla, Mc Cartyciliği yeniden hortlatmış bulunmaktadırlar.
Evet, Türkiye’de daha anayasaya varılmadan, ayıklanması gereken, Siyasi Partiler Yasası, Seçim Yasası, Polis Salahiyetleri Yasası, Sendikalar Yasası, TİS, Grev ve Lokavt Yasası, YÖK Yasası, … gibi anti demokratik karakterli pek çok yasa vardır. Ancak bugün gelinen yerde Terörle Mücadele Kanunu ve bu kanunla paralel bir işleve sahip olmuş olan, DGM’lerin yerine geçirilen “özel görevli ağır ceza mahkemeleri”nin yasalarının ortadan kaldırılması bütün bu yasa değişikliklerin önüne geçmiş bulunmaktadır. Çünkü bu yasalara bağlı uygulamalar artık ifade özgürlüğünü de sınırlayan bir aşamaya gelmiştir.
Bir yanıyla da “yeni bir anayasanın yapılması” gündeme geldiği düşünüldüğünde; öncelikle TMK ve özel görevli mahkemelerin kaldırılması daha da önem kazanmaktadır. Çünkü bunların olduğu koşullarda yeni anayasanın serbestçe tartışılması mümkün olmayacaktır.
Ancak böyle bir “yol temizliği”, siyasi ortamı yeni bir anayasa tartışması için kabul edilir bir çizgiyle getirebilir. Çünkü siyasi ortamdaki var olan gerilimleri asgariye indirmek için gerekli adımlar atılmazsa, en azından bu gerilimleri asgariye indirmenin bir yolu bulunmazsa “yeni anayasa üstünde bir uzlaşma”nın olması da beklenemezdir.
TMK ve “özel görevli ağır ceza mahkemelerinin” kaldırılması için yapılacak bir girişim, bu uzlaşma için de bir ilk adım olabilir.
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00