14 Kasım 2011 08:47

Nerde kaldın la?

Nerde kaldın la?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Beklenen an geldi. Behzat Ç. ekrana döndü.
Dizinin transferi, kanalın el değiştirmesi, sinema filmi derken sezonun başlaması kasımın ortasını bulunca, seyircinin sıkıntısı iyice artmıştı. Belki de bölümün başında olay mahalline herkesten geç gelen Harun, bize bunun açıklamasını yapıyordu: “Nerde kaldın la?​” “Ne var beş dakika fazla uyudum, bak şimdi daha iyiyim.”
Adaletine bir türlü güvenemediğimiz memlekette, bir yandan Hrant’ın davası için giderek daha fazla ümitleri yitirirken, bir yandan küçük N.Ç. kararına öfkemiz dinmemiş, dinmeyecekken, gözünü kulağını Behzat Ç.’ye diken izleyicinin beklentisi o kadar büyük değil aslında. Dizinin küçük bir jesti onu epey rahatlatacak da, rahatlamanın vakti mi acaba?
O soru aklımızda kalsın da, zaten rahatlamaktan oldukça uzak bir bölümle yeni sezon başlamış oldu. Diken üstünde, yüksek tempolu, şimdiye kadarki dizi bölümlerinin en iyilerinden biriydi ilk bölüm.
Yeni bölüm, Behzat Ç.’nin kendine özgü birçok unsurunun artık çok ustaca kullanıldığının ispatıydı. Bipli diyaloglar, yerinde ve içeriğine rağmen inadına sevimliydi. Harun’un verdiği kilolar, birkaç kere muhabbet konusu edildi. Bunun gibi ayrıntılar, seyirciyle ancak özel bir diyalog kurabilen bir dizinin marifeti olabilirdi, Behzat Ç. bu konuda şüpheye yer bırakmayacak kadar iyi artık.
F tipi cezaevleriyle ilgili mesajın üslubu da yine dizinin kendine özgülüğünün göstergesi. Sessiz bir odada yalnız kalan tutukluların psikolojilerinin nasıl bozulduğunu önce Cevdet bir belgeselde izlediği gibi anlattı, ardından Harun, en inandırıcılıktan uzak haliyle Behzat’a laf anlatmaya çalıştı; “Bir belgeselde izlemiştim…” Eleştirinin böyle incelikli ve hatta espriden kaçınmadan yapılması, kolay iş değil.
Behzat Ç.’yi suskunluğa iten hücre hapsi, filme kaynaklık eden Son Hafriyat’ı akla getiriyor. Romanda, kızı Berna’yı kaybettikten sonra Behzat Ç. uzun süre ağzını açıp tek kelime söylemezken, ondan uyarlanan Behzat Ç. Seni Kalbime Gömdüm’de böyle bir şey yoktu. Bu sessizliği, biraz uyarlayıp, içine cezaevi katıp, diziye almayı uygun görmüşler. Şöyle bir karşılaştırma, ister istemez insanın aklına geliyor. Dizinin mesela bu ilk bölümü, geçen ay vizyona giren Behzat Ç. Seni Kalbime Gömdüm filminden daha bile başarılı sayılabilir. Bunun filmin Serdar Akar, dizinin Doğan Ümit Karaca tarafından yönetilmiş olmasından ne kadar kaynaklandığını söylememiz güç, çünkü Serdar Akar yine de elbette dizinin genel yönetmeni. Dahası, belli ki, filmin eğlenceli yapısı ile dizinin gerilimli temposu, rollerin dağıtıldığı, bilerek yapılmış bir planın uygulaması. Bu, diziyi asıl kabul edip sinema filmini onun destekçisi olarak düşünmekle ilgili mutlaka.
Dizinin çokça tartışma konusu olan siyaseten doğruluk konusunda bu kez eli çok daha güçlü. Daha önce de Behzat’ın bir soruşturma geçirip, herkesin aklanmasını beklediği bir vakit hatırlıyoruz ama o zaman hakikaten başkomiserin haksız yere silah çekip birini vurmaktan paçayı yırtışını izlemiştik. Bu sefer, kendisine kurulmuş bir komploya karşı, ekibiyle birlikte seyircinin de “Behzat kurtulsun artık” diye beklenti içine girmesi, en azından haklı ve hakkaniyetli. Mahkemeyi izlerken “Bari Behzat’ı bırakın” diye düşünmenin acizliği bir yana…
En önemlisi de, bu sessiz ve gergin bölümün sadece bir Erdal Beşikçioğlu gösterisi olarak bile epey başarılı olması.
Anlaşılan, her şey tesadüflerle başladı ve elbette Behzat’ın dikbaşlılığın da etkisiyle, artık kontrgerillanın işi gücü bırakıp Behzat’ı hedef aldığı bir sezon başlıyor. Gözümüz bir de bu hesaplaşmada olacak demektir. Memlekete hayırlı olsun.

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa