14 Kasım 2011 09:48

Suriye ile ilişkiler artık daha kritik!

Suriye ile ilişkiler artık daha kritik!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Son birkaç gündür Suriye yine politik gündemin ön sırasına çıktı.
Aslına bakılırsa Suriye aylardır “ön sırada” ama son bir aydır, önce Çukurca’da 24 askerin yaşamını yitirmesine yol açan çatışma, arkasından Türkiye’nin Hakkari merkezli olarak giriştiği askeri operasyonlar, daha sonra da Van depremi, Suriye’yi politik gündemin gerisine itmişti.
Eğer araya bu sıcak gelişmeler girmeseydi; Başbakan Erdoğan çoktan Suriye sınırındaki sığınmacıların yaşadığı “çadır kampa” gidip Suriye’ye yönelik olarak Türkiye’nin aldığı ekonomik ve siyasi yaptırımları açıklayacak, Suriye’yi “son kez uyaracak”tı!
Evet, Türkiye’nin daha sıcak gündemleri vardı ve bu yüzden sanki Suriye ile olan sürtüşme “buzdolabına” konmuş görünüyordu. Ama ABD ve Batılılar, Suriye’ye yönelik baskıları aralıksız sürdürdüler. En son Arap Birliği ile Suriye’nin anlaşması üzerine de Arap Birliğini baskı altına alarak Suriye ile yaptığı anlaşmayı bozdurup, Arap Birliği ülkelerinin Suriye rejimine karşı Batılılarla aynı çizgide tavır almasını sağladılar.
Şu anda Arap Birliği ülkeleri de artık Suriye ile ilişkilerini, Türkiye ile aynı hizaya getirmiş bulunuyorlar.
Suriye’nin, Arap Birliği üstünden yapılan hamleye tepkisi; Halep, Şam, Lazkiye gibi kentlerde halkın, Türkiye ve Arap Birliğine bağlı ülkelerin konsolosluklarına, elçiliklerine karşı protestoda bulunmak, bazı ülkelerin elçilik binalarının camını çerçevesini kırmak,  sembollerini ve bayraklarını yakmak, yırtmak biçiminde oldu.
Türkiye derhal bir “Nota” vererek durumu protesto etti. Suriye Dışişleri Bakanlığı da diplomatik misyon binalarına yönelik saldırıyı kınadı ve özür diledi!
Ancak burada ilginç olan Türkiye’de basının bu olayı ele alış biçimidir. Suriye’de halk kitlelerinin eylemi (Suriye gibi bir ülkede halkın hükümetten bağımsız bir eylemi söz konusu olmasa gerek!), birçok ülkenin diplomatik misyon binalarını hedef almasına karşın, basında olay; Türkiye’nin elçilik ve konsolosluk binalarına saldırı yapılmış; sadece Türk bayrakları yırtılıp Atatürk posterleri yakılmış gibi haber vermektedir. Öyle ki TSK birlikleri, bugün, Suriye sınırından gidip Şam’a doğru yürüse, medyamız zil takip oynayacak görünmektedir!
Öyle anlaşılmaktadır ki; çoktan beridir, çeşitli baskılar altında bulunan Suriye rejimi, Arap Birliğinin son kararından sonra iyice yalnızlaşmış durumdadır. Yabancı ülkelerin elçiliklerine yönelik saldırı da olsa olsa bu yalnızlaşmanın getirdiği baskılarla açıklanabilir. Yoksa bir ülkenin yönetiminin ülkesindeki elçilik binalarına yönelik saldırılara izin vermesi, en azından göz yumması anlamlı olmaz.
Başbakan Erdoğan’ın böylesi gerilen ve Türkiye’ye karşı düşmanca tutumun giderek güçlendiği Suriye sınırına giderek sığınmacıları ziyaret edip bugüne kadar ertelediği açıklamalarını birkaç gün içinde yapacağı belirtilmektedir. Ki, bu açıklamalardan sonra Türkiye-Suriye ilişkilerinin tümden kopacağını, hatta ticari ilişkilerin de sıfırlanacağını söylemek abartı olmaz. Dahası, Türkiye’nin Suriye-Türkiye sınırında bir “tampon bölge” oluşturarak, Suriye muhalefetine “yakın koruma” ve Suriye içine saldırılar için üs olabilecek bir imkan yaratacağı da çeşitli çevrelerce artık ciddi biçimde öne sürülmektedir.
Suriye rejimini devirme girişimi anlamına gelecek son karardan sonra; “tampon bölge” girişimine dair haberler sadece bir spekülasyon ya da yalan propaganda olarak görülemez. Hele Suriye muhalefetine uzunca bir zamandan beri lojistik destek sağlayan, silah ve askeri eğitim desteği verdiği öne sürülen Türkiye’nin, bundan sonraki adımının “tampon bölge girişimi” olacağını söylemek bir abartı olmaz.
Ancak böyle bir “tampon bölge” girişimine Hamas, Hizbullah ve Suriye rejimiyle stratejik iş birliği içindeki İran ne der, nasıl bir tutum alır bunu şimdiden kestirmek zordur. Ancak böyle bir girişimin ya da Suriye rejimini düşürme amaçlı başka türden girişimlerin İran, Hizbullah, Hamas ekseninden tepki almaması, bölgede yeni gerginliklere yol açmaması olanaksızdır. Tersine Türkiye tarafından yapılacak böyle bir girişim, Türkiye ile İran’ı doğrudan karşı karşıya getirirken aynı zamanda Türkiye’yi de hedef haline getirecektir. Ve dahası böyle bir girişim, bölgeyi olağanüstü bir biçimde savaş havasına sokacak, zaten gerilimli olan ilişkileri iyice zehirleyecektir. Bunun adı Türkiye’nin adım adım ABD’nin istediği mevziden İran’la karşı karşıya gelmesidir.
Elbette bu durum ise uzunca bir zamandan beri İran’ı yola getirmek için Türkiye’yi kullanmak isteyen Batılı emperyalistleri ve onların başı ABD’yi hoşnut edecektir. Belki bir de İran rejimini hoşnut eder. Çünkü onlar da halkın rejime tepkilerini bastırmak için bir “dış tehdide”, özellikle de yakın bir dış tehdide ihtiyaç duymaktadırlar.

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa