Merkozy İmparatorluğu’na doğru mu?

“Merkel baştan beri aslında AB’de daha fazla dizginleri eline almak istedi. Bunun için direndi ve herkesin burnunu sürttü. Bundan sonra artık reform süreci başlayacak. Nasıl mı? Öncelikle Avrupa Birliğinde son yıllarda sistem tıkandı. Birçok hükümet, üretmeyen dev kamu sektörün ve savurgan vaatlerle seçim desteği alan olağanüstü güçlü sendikaların esiri haline geldiler. Bu tablo ise AB ülkelerinin birçoğunda rekabet gücünü yok etti ve korkunç borç yükü getirdi.” Bu tespitler Nur Batur’a ait.
Batur, çarşamba günü Sabah gazetesinde yer alan “AB’yi hizaya soktu” başlıklı yazısında bu görüşlere yer verdi. Batur bu yazısında bazı AB üyesi ülkelerin içine yuvarlandığı ekonomik krizin AB’yi reforma zorladığını vurguluyor, artık bu sürecin başladığını tespit ediyor ve alınan önlemlere, atılan, atılacak olan adımlara açık destek veriyor. Hatırlanacağı gibi Almanya ve IMF’nin dayattığı bazı “önlemler” Yunanistan ve İtalya’da yürürlüğe konuldu. İtalya’da Refah Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Elsa Fernero, İtalyan işçilerinin, halkının refahına ve sosyal güvenliğine yönelik saldırıları içeren paketi açıklarken ağlamıştı! İşçi ve emekçileri her gün ağlatanlar, başka emperyalist devlet ve kurumların kendilerine dayattıkları koşulları emperyalist gururlarına yedirememişlerdi! Bunlar işin farklı bir yönü.
Burada şunu sormak gerekiyor, Batur’un yukarıya aktardığımız tespitleri doğru mu? Batur güçlü sendikaların rekabet gücünü yok etmesinden, üretmeyen dev kamu sektörünün ortaya çıkardığı yükten, korkunç borçlardan vb bahsediyor. Oysa sendikalara ilişkin gerçek bütünüyle farklı. Neredeyse son 15 yıl işçilerin ekonomik ve sosyal haklarına sürekli saldırı ve sendika yönetimlerinin sürekli geri adım atması, işçileri “fedakarlığa” zorlaması ile karakterize olur. Ücretler düşürüldü, sağlık alanında “katkı payları” sürekli artırıldı, emeklilik yaşları yükseltildi, eğitimin kalitesi düştü, harcamalar kısıtlandı, öğrencilerin ödedikleri harçlar artırıldı. Yani “kamu” denen alan sürekli olarak harcamalarını kıstı, vatandaşı söğüşledi. Yani kamu vatandaşa para harcamadı, ondan aldıklarını sürekli olarak artırdı.
Peki bu paralar nereye gitti? Başta büyük finans kurumlarının ve tekellerin kasasına gitti. Daha dün dev tekelleri kurtarmak için akıtılan trilyonlarca doları hepimiz hatırlıyoruz. Tekellerin aşırı kâr hırsının beraberinde getirdiği ekonomik sorunlar sosyal problemleri de beraberinde getirdiği için sürekli olarak “güvenlik ve silahlanma” giderleri artırıldı. Polis teşkilatları şişti, özel güvenlik kurumları yaygınlaştı, vatandaşı takip etmek, kayıt altına almak için yapılan harcamalar aşırı bir biçimde artırıldı. Daralan pazarlar emperyalistler arası çelişkileri keskinleştirdi, bu nedenle silahlanma harcamaları arttı, halkları zapturapt altında tutmanın maliyeti yükseldi vb. vb. Şimdi Merkel ve Sarkozy’in adından türetilen ve Avrupalı emekçilere saldırı ile karakterize olan “Merkozy İmparatorluğu” da işte bu emek düşmanı politikalar üzerinde yükseldi.
Ama büyük sermayenin hizmetinde olan basın yayın organları sorunları ortaya Nur Batur gibi koyuyor ve bu işler için bir “gazeteciler ordusu” besliyor. Sermayenin yönetimindeki hükümetler her ekonomik ve sosyal sorunu halka yeniden saldırmanın vesilesi yapıyorlar. Böylece işçi ve emekçiler ortaya çıkmasından sorumlu olmadıkları, kapitalist sistemin kendi işleyişinden kaynaklanan her sorunun sorumlusu sayılıyorlar, halka karşı sürekli olarak, ekonomik, sosyal ve politik saldırı paketleri açılıyor. Mevcut seçilmiş hükümetler bu işi iyi beceremiyorlarsa İtalya ve Yunanistan’da olduğu gibi “teknokrat hükümetleri” kuruluyor ve halkın anası ağlatılıyor.
Ama sermaye uşakları fazla sevinmesin. Bugün Avrupa ülkeleri başta olmak üzere işçi ve emekçiler bu saldırılara karşı mücadele etmekte kararlılar ve bu kararlılıkları her geçen gün biraz daha artıyor. Daha dün İngiltere’de yüksek katılımlı bir genel grev gerçekleşti. Yunan emekçileri aylardır ayakta. İtalyan işçileri mücadele etmekten hiç vazgeçmedi. İspanya’da, Fransa’da durum farklı değil. ABD’de gösteriler polis zoruyla engellenmeye çalışılıyor. Pek çok ülkede gençlik yığınları bugünlerini, geleceklerini güvence altına almak için hareketlenmiş durumda. Açıkçası “imparatorluklar” daha kurulma aşamasında çatırdıyor ve çöküyor. Gelecek imparatorlukların değil, halklarındır. Gelişmeler bunu açıkça gösteriyor. 

evrensel.net

Evrensel'i Takip Et