11 Aralık 2011 12:07

Sahada çözülmeyen spor filmi

Sahada çözülmeyen spor filmi

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Haftanın sporlu filmi, buralı izleyicinin daha çok filmlerden tanıdığı bir spor olan beyzbolla ilgili. Kazanma Sanatı’nın hikayesi, sıradışı bir kazanma yolu ve kendisi tecrübeyle sabit. Yılın da, en azından Oscar yarışında iddialı filmlerinden.
Sporlu filmleri bilirsiniz, çaptan düşmüş bir sporcu, antrenör, takım vardır, bu filmde hepsi birden var, 20 kadar sporcu dahil. Başarıya ulaşmak için herkesten çok çalışırlar, herkesten çok inanırlar, başkalarının bilmediği birtakım numaralar yaparlar falan filan. Kimse onları ciddiye almazken, hiç kendilerinden beklenmeyen başarılar kazanırlar. Film biter. Bu bir kalıp. Kazanma Sanatı da bunun dışında değil.
Farkı, bilimsel ya da bizde gösterildiği adındaki iddiaya göre, sanatsal takılması. Şöyle ki, bir istatikçi vatandaş, her oyuncunun fiyat ve performans grafikleriyle falan cebelleşip bir çeşit teori ortaya çıkarmış. Yale mezunu genç bir ekonomistle çalışmaya başlayan genel müdür Brad Pitt, bütün yıldız oyuncularını kaybeden ve fazla parası olmayan kulübünde bu iddialı taktiği uygulamaya karar veriyor. İki akım karşı karşıya, birinde eski usul menajerler bir oyuncunun boşluğunu, o mevkide kendini kanıtlamış başka bir oyuncuyla doldurmaya ve statükoyu bozmamaya çalışıyorlar, bu görüntüde devrimci arkadaşlar da o mevkide oynamış, oynamamış, bazen bir değil birkaç oyuncuyu alarak bayağı matematiksel hesaplarla takım kuruyorlar. Matematiksel hesaplar da, öyle bilimsel falan durduğuna bakmayın, hepsi bir şekilde oyuncuların kabiliyetiyle fiyatı arasında karlı bir alışveriş olup olmadığına dayanıyor.
Yani hikaye, birer kapitalist işletme olarak beyzbol kulüplerinin ucuz emeği en efektif şekilde kullanabilmesi teorisine bir güzelleme. Eskiyi temsil eden menajer kafasının önerdiği şey, insani bir uyum ve gelenekler falan gibi unsurlar. Film bunların sporda hiç önemli olmadığını açıkça söylemiyor ama bu teorinin kazandığı her başarı elbette bu haneye yazılıyor. Ucuz oyuncuları toplayıp kimsenin önemsemediği Oakland A’s takımı alıp yürüyor ve bekleneceği gibi ligin rekorlarını kırıyor gibi gibi.
Böylesi sporlu filmlerin gürültü kısmı normalde daha çok olurken, yönetmen Bennett Miller burada daha sakin ve beklemezsiniz belki ama “insani” olan üstünde durarak derdini anlatmış. Sahayı da görüyoruz tabii ama işin çözüldüğü yerin orası olmadığını açıkça ilan ediyor, zaten genel müdür Billy Beane yani Brad Pitt de totem yapıp maçları izlemiyor bile.
Bütün bunlar, kenarda kalmış yeteneklerin gidip de o büyük bütçeli artist takımları birer birer devirmesini izlemenin keyfini insanın elinden almıyor. Dipten zirveye bir gidiş var ve biz insanları ilgilendiren kısmı bu. Her şey ne kadar beklenebilir şekilde ilerlese de bir özgünlüğü var, kabul, ama yine de biraz uzun sanki. Yale mezunu Peter olarak komedi filmlerinden gelme Jonah Hill, renkli karakteriyle pek güzel.
Kısacası, düğümün sahada değil masa başında çözüldüğü bir spor filmi olarak Kazanma Sanatı, sporun kapitalistleşmesinin zirvesinin tüm açıklığıyla sinema olup karşımıza dikilmiş hali demek.

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa