10 Ocak 2012

Bu bir soru önergesidir

“Şu an cezaevlerinde, gazetecilik mesleğini icra etmekten dolayı tutuklu bulunanlar sanıldığı gibi değildir. Ama bir kısmının yaptığı iş gazetecilik gibi gözükse de terör örgütüne üye olmak, evrakta sahtecilikten tutun, sade insanların bile işlemesi yasak olan fiillerden dolayı kalmaktadır. Sadece gazeteci sıfatına bakarak bir değerlendirme bence çok ciddi bir yanılgı olur. Vakit olsa bunu çok daha detaylı ifade etmek isterim. Çünkü, bunlar, çok iyi bildiğim ve en çok uğraştığım konulardır. Bu görevimden önce Adalet Bakanlığı da yaptım, bu konuların biraz uzmanı sayılırım.”
Norveç Başbakanı Jens Stoltenberg, Türkiye’de cezaevlerindeki gazetecilerin durumunu gündeme getirince, TBMM Başkanı Cemil Çiçek bu yanıtı veriyor. Bu sözler Başbakan Erdoğan’ı, partisinin bakanlarını ve milletvekillerini memnun edebilir, ama milleti edebilir mi? Türkiye Gazeteciler Sendikasının son ifade ettiği rakama göre 97 gazeteci cezaevinde bulunuyor. Dün Evrensel’in, Birgün’ün ve Aydınlık’ın eki olarak verilen Tutuklu Gazete bile bunun çok somut kanıtı durumunda. Ekte cezaevindeki gazetecilerden 43’ünün yazısı bulunuyor.
Bakan Çiçek acaba bu arkadaşlarımızdan kaçını gazeteci sayıyor. Keşke onu da bir açıklasa idi. Ancak açık olan bir nokta varsa artık Hükümet ve Çiçek gibi onun politikalarının açıktan destekçisi olanlar, bugün çıkıp tutuklu gazeteci sayısı verebilecek durumda bile değiller. Biz biliyoruz, onlar da biliyor ki, içeride bulunan meslektaşlarımız arasında, üzerinde T.C. Başbakanlık Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü yazısı bulunan sarı basın kartına sahip olanların sayısı da az değil. Çiçek, bu görevinden önce Adalet Bakanlığı görevinde bulunduğunu ve vakit olsa içeridekilerin gazeteci olarak değerlendirilemeyeceğini anlatabilecek kadar bu konuların uzmanı olduğunu söylüyor. Kaldı ki, bu tür bir kritere bile dünyanın başka ülkelerinde ihtiyaç duyulmadığı bilinmektedir.
Şimdi buradan TBMM Başkanı Cemil Çiçek’e yanıtlaması istemiyle soruyoruz:
- Önceki gün, Norveç Başbakanı Jens Stoltenberg’i makamınızda kabulünüz sırasında,  iddia edildiği gibi gazetecilikten değil de, “terör örgütü üyeliği” ve “evrakta sahtecilikten” cezaevinde olduğunu öne sürdüğünüz kişiler kimlerdir?
- Sizce Türkiye’de cezaevinde kaç gazeteci bulunuyor?
-Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın saptadığı ve açıkladığı tutuklu gazeteci sayısı dün itibari ile 97 idi. Bu veriler konusunda Gazetecilere Özgürlük Platformu’na üye basın meslek örgütlerinin mutabık olduğunu da biliyoruz. Sizin bu verilere katılmadığınız anlaşılıyor. Peki siz gazetecilikten, basın meslek örgütlerinden daha mı iyi anlıyorsunuz?
- Bir ülkenin Adalet Bakanı ya da Meclis Başkanı aksini söylüyor diye, sizce o ülkenin cezaevindeki gazeteci sayısı değişir mi?
- Dünyanın başka bir ülkesinde, bu kadar gazeteci cezaevinde olduğu halde, onlar için kılını kıpırdatmak şöyle dursun, bu gerçeklik dile getirildiğinde ‘hayır onlar gazeteci değil, terörist’ diyen başka bir meclis başkanı tanıyor musunuz?
-Sayın Meclis Başkanı, şu an Ergenekon sanığı olarak Silivri’de, KCK sanığı olarak da Kocaeli F Tipi hapishanelerinde bulunun meslektaşlarımız arasında T.C. Başbakanlık Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü tarafından kendilerine verilmiş sarı basın kartı sahibi olanların da bulunduğunu biliyoruz. Bunu bilmiyor iseniz, siz de sorup kolaylıkla öğrenebilirsiniz. Peki bu arkadaşlarımız gazeteci değil de, T.C. Başbakanlığı’na sızmış, farklı “terör örgütleri”ne üye kişiler midir?
- Gazetecilerin çok kolaylıkla “terör örgütü” üyesi ilan edilerek cezaevlerine doldurulmasında dayanak olarak kullanılan Terörle Mücadele Kanunu ve ilgili diğer antidemokratik düzenlemelere sahip ülkelerin başında gelen bir ülkenin meclis başkanısınız. Bu yasaları değiştirme çabasında olmak yerine, cezaevindeki meslektaşlarımızı ‘terörist’ ilan ederek bu antidemokratik yasaları meşrulaştırma tutumunu takındığı için, Türkiye’de basın özgürlüğü mücadelesi tarihine kara harflerle geçecek bir Meclis Başkanı olarak, biz gazeteciler için düşündüğünüz daha başka kötülükler de var mı?
- Tavrınız aklıma bir Fransız çingenenin sözlerini de getirdi. Ünlü Fransız ressam Henri de Toulouse-Lautrec’in boyadığı bir at arabası, çingene bir antikacının eline düşer. Antikacı bu at arabasını birine çok ucuza satar. Ama adam daha at arabasını almaya gelmeden, çok zengin bir kadın at arabasını görür ve onu satın alan adamın verdiğinin yüz katı bir fiyat önerir. Çingene “olmaz, başkasına sattım” der. Kadın da, “Sen bu para ile kendine Paris’ten çok güzel bir apartman dairesi alabilirsin” der. Çingene direnir ve ısrarcı olan kadına şunu söyler: “Kalleşlik etmeden de yaşamak mümkün.” Ülkesinin gazetecilerini, üstelik -on katını öneren de olmadığı halde- bir konuk başbakanın sorusu karşısında bu kadar kolay satan bir Meclis Başkanı olarak Fransız çingenenin bu yanıtı hakkında ne düşünüyorsunuz?

evrensel.net

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Yoksulluk sınırı kırmızı çizgi

Yoksulluk sınırı kırmızı çizgi

600 bin işçiyi kapsayan kamu toplu sözleşmesi görüşmeleri dün başladı. Ek iş yapmadan geçinemez hale gelen işçilerin temel talebi yoksulluk sınırının üzerinde ücret. Kamuda 4 ayrı kuşaktan savunma sanayi işçilerinin aktardığı deneyimler de taleplerin ancak birlik olup, mücadeleyi göze alınca kazanılabildiğini gösteriyor.

Ücretler yoksulluk sınırının üzerine çıkarılsın

Vergi kesintileri yüzde 15’le sınırlı tutulsun

İkramiye ve ek ödemeler vergi kesintisi dışında bırakılsın

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
Mardin’de kayyım 3 ayda 301 işçiyi işten attı.

Evrensel'i Takip Et