17 Ocak 2012

Başbakan Erdoğan, ABD yönetiminin hedefe koyduğu Suriye yönetimini birçok kez suçlamış ve ‘reform’ çağrısında bulunmuştu. “Türkiye anayasasını 30 yıldır değiştiremedi, benden üç ayda demokrasiyi yerleştirmemi bekliyorlar” diyen Suriye Devlet Başkanı Esad’ın, onayı ile Suriye’de genel af ilan edildi. Ülkede rejim karşıtı protestoların başlamasından bu yana rejime karşı işlenen suçlar için çıkarılan genel af kapsamında birçok kişi bırakıldı. Esad yönetiminin daha önce de çıkardığı genel aflar ve son genel af sonucunda 3 bin 962 kişinin serbest bırakıldığı belirtiliyor.
Bu afların Esad’ı ‘demokrat’ bir lider yapmaya yetmeyeceği, Suriye’nin dış güçlerin baskısı dışında, emperyalizmden bağımsız halk güçlerinin talepleri doğrultusunda bir değişime ihtiyaç duyduğu açık.
Ancak, Erdoğan ile Esad arasındaki polemikler ekseninde bir değerlendirme yaptığınızda, Esad, kendisine muhalif olarak sokaklara dökülmüş olanları kapsayan genel affı onaylarken, Erdoğan’ın, kendisine muhalif Kürt siyasetçilerini cezaevlerine doldurmaya devam ettiğini görüyoruz.
Son olarak, Türkiye geneli 17 ilde yürütülen operasyonlar sonucu gözaltına alınan Kürt siyasetçilerden aralarında BDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Van Eski Milletvekili Fatma Kurtulan, Eski DEHAP Genel Başkanı Tuncer Bakırhan’ın da bulunduğu 31 kişi tutuklandı.
Türkiye dün hem bu tutuklama haberleriyle, hem de KCK kapsamındaki yeni gözaltılarla güne başladı. Ve artık herkes biliyor ki, TMK’nın sağladığı keyfiyet ve özel yetkili savcıların, mahkemelerin sağladığı imkanlarla, iktidarın siyasi rakipleri, kolaylıkla cezaevlerine doldurulabiliyor. Gözaltına alınanların adeta bir kara delik içinde kaybolduğu günlerden geçiyoruz.  5 bin dolayında Kürt siyasetçi cezaevine doldurulurken,  tutuklananların ‘Kürt siyasetçi’ olduğunu söyleyen gazeteciler bile ekran önünde hükümet sözcüleri tarafından hedef alınabiliyor.
İzlemeyenler için hatırlatalım. Önceki gün Ahmet Hakan’ın sunduğu Tarafsız Bölge adlı programda, AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik ile Milliyet Yazarı Aslı Aydıntaşbaş konuktu. Kitlesel tutuklamalarla gündemden düşmeyen KCK operasyonları ve Uludere Katliamı’nın tartışıldığı programda Aydıntaşbaş, hükümetin Kürt sorununda girdiği yolu eleştirirken KCK tutuklamalarının BDP’yi fiilen bitirme aşamasına geldiğini söyledi. Çelik de, Aslı Aydıntaşbaş’a “BDP’nin de sözcüsü olma, gazeteci ol. Sizi BDP’nin sözcüsü olarak algılıyorum” dedi.
Çelik’i, bir gazeteciyi bu biçimde hedef almaya yönelten tutumun arkasında, onun bilindik tavrına ek olarak, temsilcisi olduğu AKP iktidarının girdiği yol var. Kendi iktidarı açısından problem olarak gördüğü gazetecilerin bir kısmını Ergenekon, bir kısmını da KCK davaları kapsamında cezaevine doldurmuş olan AKP iktidarı, artık bu açıdan hiçbir ölçü tanımıyor. Bir gazetecinin hedefe konulması için, KCK tutuklamalarının BDP’yi fiilen bitirme noktasına geldiğini söylemesi ya da Leyla Zana’nın Kürtler açısından simge isimlerden biri olduğunu dile getirmesi yetiyor.
Bu tablo karşısında, “Mecliste bulunan BDP’li milletvekilleri ve bazı belediye başkanları dışında dokunmadığınız başka kim kaldı?​” diye sormak gerekiyor.
BDP Grup Başkan Vekili Hasip Kaplan da, tam da bu nedenle, KCK’ya yönelik operasyonları “(K)ürtleri (C)ezaevine (K)oyma” operasyonları olarak isimlendiriyor.
Türkiye yeni anayasayı böyle bir zeminde tartışıyor. TMK ve özel yetkili mahkemelerin AKP karşıtlarını cezaevine doldurduğu ve Kürt halkı tarafından kitlesel ölçekte desteklenmiş bir partinin, kapatılmaktan beter edildiği bir ortamda demokratik bir anayasanın oluşum koşulları da dinamitlenmiş demektir. Tam da bu nedenle, bugün demokratik bir anayasayı savunma iddiasında olanların öncelikle, genel af da dahil olmak üzere, Kürt sorununun demokratik çözümüne imkan sağlayacak düzenlemelere taraf olması gerekir.

evrensel.net

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Yoksulluk sınırı kırmızı çizgi

Yoksulluk sınırı kırmızı çizgi

600 bin işçiyi kapsayan kamu toplu sözleşmesi görüşmeleri dün başladı. Ek iş yapmadan geçinemez hale gelen işçilerin temel talebi yoksulluk sınırının üzerinde ücret. Kamuda 4 ayrı kuşaktan savunma sanayi işçilerinin aktardığı deneyimler de taleplerin ancak birlik olup, mücadeleyi göze alınca kazanılabildiğini gösteriyor.

Ücretler yoksulluk sınırının üzerine çıkarılsın

Vergi kesintileri yüzde 15’le sınırlı tutulsun

İkramiye ve ek ödemeler vergi kesintisi dışında bırakılsın

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
Mardin’de kayyım 3 ayda 301 işçiyi işten attı.

Evrensel'i Takip Et