İllegalite mi dediniz?
“İllegaliteye ülkemizde asla yer yok.” Bu sözler Başbakan Erdoğan’a ait. Erdoğan bunları söylerken KCK operasyonları, BDP’nin konumu, PKK mücadelesi ve bütün bunlar arasında olduğu iddia edilen ilişkileri kastediyor. “Kaderin” garip cilvesine bakın ki, Erdoğan bu sözleri söyledikten birkaç gün sonra Hrant Dink davasında karar açıklanıyor. Yani devletin tüm illegal ve legal ilişkileri ile tam orta yerinde yer aldığı bir cinayet davasının kararı. Bu kararda devlet aklanıyor, ortaya çıkan bütün ilişkilerinin “hayal” olduğu iddia ediliyor ve “bireysel azmettirici” cezaya çarptırılıyor.
MİT, JİTEM, Kontrgerilla, Ergenekon, Özel Harp Dairesi, Emniyet, Genelkurmay, Jandarma istihbaratları vb. vb. bildiğimiz ve bilmediğimiz başka illegal devlet örgütleri ve bunların işledikleri sayısız cinayet. “Faili meçhuller, adam kaçırmalar, işkencede öldürmeler, sabotajlar, kitle katliamları ve düzmece delillerle içeri tıkılan binlerce, on binlerce kişi, çevrilen onca karanlık iş. Böyle bir ülkenin başbakanı “illegaliteye ülkemizde asla yer yok” dediğinde bu söze inanacak tek bir aklı başında vatandaş var mıdır, herhalde bunu ciddi ciddi araştırmak gerekir.
Fransa’da 1848 Devrimi’nin ardından bir kurucu meclis oluşturulmuş, ancak bu kurucu meclis gerçek anlamda iktidar sahibi olamamıştı. Bu meclis hem kralcı aristokrasi, hem de burjuvazinin en gerici kesimleri tarafından tehdit ediliyordu. Bu meclisin varlığına karşı o zamanın Kabine Başkanı Odilon Barrot “legalite bizi öldürüyor” diye haykırıyordu. Mali aristokrasinin istediği devrimin getirdiği bazı kazanımların hemen ortadan kaldırılması, devrimi temsil eden güçlerin ne pahasına olursa olsun bastırılması idi. Burjuvazinin legaliteyi çiğneme geleneği daha o zamanlarda kurumsallaşmaya başladı ve işler NATO bünyesinde kurulan Gladio ve bunun tek tek ülkelerdeki uzantılarına kadar gelişti. Açıkçası illegalitenin ustası ve kurumsallaştırıcısı burjuvazidir. Burjuvazinin illegal işleri karşısında muhaliflerinin yaptıklarının esamisi bile okunmaz.
Eğer düzene ve devlete karşı mücadele edenler bazı politik koşullarda, ağır baskı dönemlerinde illegaliteye başvuruyorlarsa bu onların tercih ettikleri bir durum değildir. Bunu yapmazlarsa ne mücadelelerini devam ettirebilirler, ne de varlıklarını koruyabilirler. Ama illegaliteye başvuran aklı başında, oturmuş, amaçları açık seçik belli olan her örgüt en küçük legal çalışma olanağı olduğunda bunu değerlendirmeye çalışır, sürekli olarak legaliteyi zorlar. Çünkü kitleselleşmenin, meşrulaşmanın, kullanılabilecek bütün olanakları harekete geçirmenin yolu buradan geçer. Ama yine de ülkeyi yönetenler özellikle sosyalistleri, komünistleri illegalite ile suçlamaktan bir an bile vazgeçmezler. Çünkü sermaye ve onun devletine göre düzeni yıkma düşüncesi illegalitenin ta kendisidir ve bundan vazgeçmeyen bir muhalif kolaylıkla illegaliteye sapmakla suçlanabilir.
Bugün de en fazla Kürt hareketi illegaliteyle, silahlardan medet ummakla, şiddetle ve terörizmle suçlanıyor. Kuşkusuz Kürt hareketinin uyguladığı tüm politika ve taktikler bütünüyle doğrudur denilemez. Ancak Kürt halkına karşı genel olarak uygulanan katliamcı, asimilasyoncu politikalar dikkate alındığında Kürtlerin neleri doğru, neleri yanlış yaptığının açıkça tartışılmasına gerek bile yoktur. Şurası bir gerçektir: Kürtler bugün silah bıraksalar, bu devlet, bu yönetim anlayışı üç ay sonra bu ülkede Kürt Sorunu yokmuş gibi davranmaya devam edecektir. Şu gerçeği kim inkar edebilir; Erdoğan Kürtlere illegalite dersi vermeye kalktığında, Diyarbakır’da arkeolojik amaçla başlanan kazı çalışmasında, topraktan öldürülüp gömülen Kürtlerin kemikleri fışkırıyordu.
Bu gazetede, pek çok köşede AKP Hükümetinin yaptıkları ve yapmak istedikleri birçok yönüyle eleştirildi ve teşhir edildi. AKP Hükümetinin gerici işlevlerinin arasında yer alan, ama belki de altı kalınca çizilmesi gereken bir yön var. Bu yön ülkenin karanlık geçmişiyle göstermelik hesaplaşmalar yoluyla, devletin ve düzenin aklanması ve yeniden güçlendirilmesidir. AKP’nin genel ilkesi şudur: “Vaktiyle kurulmuş ve işleyen mekanizmalara dokunma, onları yağla ve çalıştırmaya devam et, ama mekanizmanın artık yeniyle değiştirilmiş olan eski dişlileri ile göstermelik de olsa hesaplaş ve halkın demokrasi ve adalet istemini yatıştır, körelt. Ama sadece bununla yetinme ülkenin geçmiş tarihinde olumlu ne varsa onu da benim bugünkü anlayışıma göre yeniden oluştur ve gerici bir temelde yeniden yaz, yeniden kur!” Açıkçası köklü ve hafife alınamayacak bir saldırı.
Ama bütün bunlar madalyonun bir yüzü. Madalyonun diğer yüzünde bu saldırıların demokrasi ve özgürlük güçlerini daha da kararlı hale getirmekte olduğu, onların saflarını sıklaştırması ve genişletmesi var. İşçi ve emekçi halk, Kürt halkı her yerde, her durumda mücadeleye atılıyor ve taleplerini dile getiriyor. Ülke onların özgürlükçü, namuslu ve emekçi ellerinde yeniden şekillenecek ve kurulacak.
EVRENSEL'İNMANŞETİ
![Marmaris Turgut Koyu’nu kurtaran mahkeme kararı: “ÇED gerekli değildir” kararı iptal](https://staimg.evrensel.net/images/840/upload/dosya/284338.jpg)
Marmaris Turgut Koyu’nu kurtaran mahkeme kararı: “ÇED gerekli değildir” kararı iptal
![Kaynak sağlığa, eğitime değil sanayiye aktı](https://staimg.evrensel.net/images/840/upload/dosya/254547.jpg)
İletişim Başkanlığı deprem raporu: Kaynak sağlığa, eğitime değil sanayiye aktı
![Çayırhan işçilerinin özelleştirmeye karşı yürüyüşü devam ediyor:](https://staimg.evrensel.net/images/840/upload/dosya/284233.jpg)
Özelleştirme karşıtı yürüyüş sürüyor: Eylemler üretimi de etkilemeli
![Diyarbakırlı işçiler sürece ilişkin temkinli, iktidardan umutsuz](https://staimg.evrensel.net/images/840/upload/dosya/280807.jpg)
Evrensel'i Takip Et