Dindar bir gençlik nasıl yetişir?

Bu ülkede yöneticilerin gençliği bir kalıba dökerek, kendi istedikleri gibi bir gençlik yetiştirme amacı hep oldu.

12 Mart paşaları da “Halkın sosyal uyanışının” hızlandığından şikayet ediyorlardı. Bu uyanışın en önde gelen temsilcilerinden birisi gençlik, diğeri de işçi sınıfı idi. Sonunda yarı-askeri faşist bir darbe yoluyla bu uyanışı bastırmak istediler.

12 Eylülün amerikan uşağı darbeci faşist paşaları da gençliğin ve halkın uyanışından şikayetçi idi. Kendileri gibi Amerikalıların “çocukları”, “Türk-İslam sentezinin” ürünü bir gençlik yetiştirmek için çok çaba gösterdiler.

Bugün de Başbakan Erdoğan “Dindar bir gençlik yetiştirmek istediklerini” söylüyor. Başbakan Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu ile girdiği polemikte şöyle diyor: “Muhafazakar demokrat partisi kimliğine sahip bir partiden ateist bir gençlik yetiştirmemizi mi bekliyorsun? Senin öyle bir amacın olabilir ama bizim böyle bir amacımız yok. Biz muhafazakar, demokrat, tarihten gelen ilkelerine sahip çıkan bir nesil yetiştireceğiz. Bunun için varız.”

Doğrusu nasıl bir gençlik yetiştireceğiz tartışmasında, geçmişte gençliği kendi istediği gibi bir kalıba dökme geleneğine sahip olmuş, bugün de Erdoğan’ın saldırısına “Önceki nesiller dinsiz miydi?​” yanıtı veren CHP gibi bir partinin genel başkanından daha uygun bir muhatap bulunamazdı! Tabii bizim bırakalım “kalıpçılar”, “toplum mühendisleri” istedikleri gibi tartışsınlar, gençlik için kalıplardan kalıp beğensinler, biz de seyredelim deme lüksümüz bulunmuyor. Biraz çaba göstererek; dindar, muhafazakar, demokrat, tarihten gelen ilkelere sahip çıkan bir gençlik nasıl yetişir, sorusuna bir yanıt aramaya kalkalım, bakalım nelerle karşılaşacağız?

Başbakan Erdoğan’ın istedikleri niteliklere sahip bir gençlik yetiştirmek için öncelikle yapılması gereken ve bugün zaten yapılmakta olan işlere gerek var. Önce bir genci alıp, İstanbul’da, Ankara’da, İzmir’de, Kayseri’de, Gaziantep’te vb. illerde bir organize sanayi bölgesinde işe yerleştirmek lazım. Ve bu genci sendikasız, sigortasız, iş saati belirsiz, aldığı ücret yetersiz bir biçimde çalıştırmak gerekir. Ne diyordu geçtiğimiz günlerde direnişe geçen Adanalı sayacı “Çocuğumu göremiyorum, eve ancak çok geç vakitler gidebiliyorum, o zaman çocuğum yatmış oluyor, sabah erkenden de işe gidiyorum.” Bu genç adamın karısı ile ilişkisi, bir bütün olarak aile yaşamı nasıl olabilir acaba? Burada muhafazakar gençlik için ilk yanıta ulaşıyoruz. Demek ki muhafazakar, aile değerlerine bağlı bir genç yetiştirmenin ilk yolu vahşi bir sömürüden geçiyor olmalı.

Peki bu genç, Erdoğan’ın çizdiği sınırlar içinde nasıl bir demokrat olacak? Biliyorsunuz demokrat olmanın yolu medeni bir biçimde konuşmaktan, karşılıklı anlaşmaktan, toplumun demokratik yasalar tarafından yönetilmesinden geçiyor. Bu gencin öncelikle patronları karşısında saygılı ve ricacı olması gerekiyor. Örneğin “Sayın patronum halimi görüyorsunuz, ne aile hayatım kaldı, ne de sosyal bir hayatım, beni hiç olmazsa sekiz saat çalıştırsanız, sigortamı yapsanız, sendikalı olmama razı olsanız, insanca yaşayabileceğim bir ücret alsam, ailemle hiç olmazsa hafta sonları bir arada olup, sosyal, kültürel ihtiyaçlarımı karşılayabilsem, böylece istediğiniz üç çocuğu da rahatça yapabilsek nasıl olurdu acaba?​” Patronu da zaten dinsiz imansız biri olmadığından ve işçinin hakkının daha alın teri kurumadan veren bir dini anlayışa sahip olduğundan bu genç işçinin ricasını hemen karşılar, sonra da camide aynı safta namaza dururlardı. Böylece işin dindarlık yanı da bir güzel tamamlanmış olurdu! Zaten bu iş yaşamının bu güzel ilişkilerle şekillenmesi doğrultusunda tarihimiz boyunca az mı çaba gösterildi? Demek ki işin tarih tarafı da böylece bir güzel tamamlanmış oluyor.  

Elbette her genç işçi olacak değil ya. Bir gencin “Ben işçi kardeşimin aldığı eğitimi başka bir alanda, eğitim alanında almak istiyorum. Bu yolla dinime, demokrat yönetimlerimize hizmet etmek, şanlı tarihimize layık olmak istiyorum” deme hakkı bulunuyor. Öyle ya her gencin okuma ve iyi bir eğitim alma hakkı bulunuyor. Demek ki dindar, muhafazakar, demokrat ve tarihten gelen ilkelere sahip çıkması elzem olan bir de öğrenci gençliğimiz bulunuyor. Bu gencimizin tıkış tıkış bir sınıfta, dindar, muhafazakar, tarihi ilkelere sahip çıkan, demokrat bir anlayışla hazırlanmış müfredatı iyi takip etmesi, dersini iyi dinlemesi, iyi çalışması, öğretmenlerini iyi dinlemesi, dersinden sonra dershanelere giderek eğitimini pekiştirmesi gerekiyor. Bütün bunları yapabilmesi için iyi beslenmesi, derse yardımcı olacak araç ve gereçlerden yararlanabilmesi, okulda kendisinden çeşitli bahanelerle talep edilen ödentileri düzenli olarak verebilmesi gerekiyor.

Ama bütün bunlar elbette sorun değildir. Başbakanımızın liderliğindeki hükümetimiz bu gence ve ailesine zaten gerekli koşulları fazlasıyla sağlamıştır. Asgari ücret buna göre tespit edilmiş, toplusözleşmelerde sendikaların ve işçilerin taleplerine saygı gösterilmiş, memurlar hiç ihmal edilmemiş, ailelerinden ayrı yaşamak zorunda kalan öğrencilerin beslenme, barınma ve ulaşım ihtiyaçları fazlasıyla karşılanmıştır. Tabii yüksek öğrenim de ihmal edilmemeli. Bu gencin öncelikle asgari ücret veya onun biraz üzerinde aylık kazancı olan ana ve babasından kendisini üniversiteye hazırlayacak bir kurs parası almayı unutmaması gerekiyor. Biliyorsunuz günümüz gençliği biraz sorumsuz ve unutkan oluyor, geleceğini yeterince düşünmüyor! Unutmasın, sorumlu davransın ki ülkesine layıkıyla hizmet edebilecek, dini değerlere bağlı, şanlı tarihimize sahip çıkan, Sülüman’dan feyz alan, Hürrem’den taktikler öğrenen, ceddine layık bir nesil yetişsin.
Bu koşullara sahip bir gençliğin bol bol bulduğu yumurtaları yemek yerine, yöneticilerin kafasına atmak gibi antidemokratik eylemlere kalkışması için en küçük bir neden bulunuyor mu? Gençliğimiz nankörlük yapmamalıdır. Hükümetimizin ona sunduğu olanaklar gençliğimize muhteşem bir gelecek hazırlamaktadır. Gözünü aç, haytalık yapma, sana sunulan nimetlerden yararlan. Bak cezaevleri bu nimetlerin kıymetini bilmeyenlerle dolu.

Bitirmeden son bir öğüt: Sakın ola Kürt gençlerinin isteklerine hak verme. Onlara ilkokuldan beri Türküm diye başlayan andımızı okutuyoruz, hâlâ Kürtlükten, haklardan bahsediyorlar. Bomba, kurşun, katliam, kazdıkça çıkan kemikleri kafana takma, onlar şanlı tarihimize leke sürmek için atılmış iftiralar, düzenlenmiş komplolardır. Elbette Başbakanımızın istediği gençliğe sunulmuş daha pek çok olanak var. Ama bir köşe yazısında ne yazık ki bu kadarını aktarabiliyoruz. Gerisini de artık büyük basınımızın, dindar, muhafazakar demokrat yazarları tamamlasın.

evrensel.net

Evrensel'i Takip Et